• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
9 Haziran 2025 Pazartesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Oğuzhan Kayserilioğlu

Darbe sürüyor!

9 Haziran 2025 Pazartesi - 00:00
Kategori: Oğuzhan Kayserilioğlu, Yazarlar
Muhalefet mi dediniz?

19 Mart darbesi, darbe kelimesinin kendiliğinden ima ettiği bir yoğunlaşmış vuruş olarak değil, o türden bir dizi vuruşu içinde barındıran bir süreç olarak yürüyor.

İmamoğlu’nun tutuklanması darbenin güncel/aktüel hedefini pasifize etmeyi ve mümkün olursa “kirletmeyi” hedefleyen bir başlangıç vuruşu olarak görülebilir.

Darbenin mimarlarının sürecin günümüze dek uzayacağını pek de hesap etmediklerini, hızla ilerleyerek İBB ve CHP’ye kayyum atamayı hedefledikleri anlaşılıyor.

Ancak, “evdeki hesap çarşıya uymadı”, halkın biriken öfkesi öğrencilerin öncülüğünde hızla kendisini açığa çıkardı, sokaklar yüzbinlerce insanla doluverdi. Kimin avcı kimin av olduğu netleşemeyen bir iç içe geçme, karşılıklı darbeleme ve kuşatma yaşandı, halen de yaşanıyor.

Aslına bakılırsa 19 Mart, öncesinden başlayıp günümüze uzanan bir darbe sürecinin güncel hali olarak görülürse kavranabilir.

Gezi isyanı ve sonrasında halka uygulanan devlet şiddeti, ona rağmen halk hareketinin sürmesi, 2 yıl sonra 7 Haziran 2015 seçimlerinde iktidarın kaybetmesi ve ancak devlet şiddetinin daha da yoğunlaştırıldığı 7 Haziran-1 Kasım arasındaki bombalı saldırılarla iktidarın kendisini sürdürebilmesi, 1 yıl sonra 15 Temmuz darbesi ve darbeyi önceden haber alıp bekleyen AKP’nin karşı şiddeti, “Yenikapı ruhu” diye adlandırılan hamleyle devletin çeteleşmesinin resmileşmesi ve halka ilanının şimdi yaşadığımız 19 Mart darbesiyle bağlantılı olduğu açık değil mi?

Sıradan hale gelen ve açıkça yapılan seçim hileleri, mesela mühürsüz oylarla kazanılan referandum var olan yasaları hiçe sayan bir çete pratiği değil midir?

Seçimlerin artık kazanılamayacağı anlaşılınca, devletin imkanları kullanılarak seçimlerin “sonucu önceden belli” bir tiyatroya çevrildiği, ne olursa olsun bir biçimde iktidarın devamlılığının sağlanmasının esas alındığı bellidir.

Devletin çeteleşmesi, sadece seçim hileleriyle değil, sürekli daha geniş alana yayılarak ve şiddeti yükseltilen devlet zoruyla iç içe geçerek gerçekleştirildi.

Günümüzde seçimle kaybettikleri İstanbul Belediyesi’ne el koymaya çalışmaları hiç de şaşırtıcı değil!

Ama günümüzde çok özel bir fark var!

Halkın biriken öfkesi sokaklara taştı!

Önceden olduğu gibi öylesine yollarına devam edemiyor, hedeflerine kolayca ulaşamıyor, zorlanıyorlar.

Halkın öfkesi, yolsuzluklar diye ortaya döktükleri şeylerin hiçbir gerçek olguya dayanmadığını ve sefilleşmenin sürekli yeni zirvelerine bayrağını diken yargı sistemini, Saray’a bağlı yargı çetesini açığa çıkarıp, bilinçlere yerleştirdi.

Yargı sopası

Zamana yayılmış, yargıyı sopası olarak kullanarak yol alan faşist bir darbe süreci içindeyiz. İktidarın ana yapısı/omurgası budur; ne söylediklerinin hiçbir önemi yok, ne yaptıkları esastır. Sinsi bir kurnazlıkla sırf yapıp ettiklerini gizlemek için kafa karıştırıcı söylemler üretiyor; söylemleriyle umut, beklenti ya da tam tersine korku yaratıyorlar. O söylemler, o hayatın her alanına yayılan söylem bombardımanı, üstünden kir, mikrop ve irin akan faşist demagojilerden ibarettir. Asla ciddiye alınmamalıdır.

Halkı yoksullaştırmakta, dini siyasetlerinin aracı olarak kullanmakta, yolsuzlukta ve vurgunculukta, devlet şiddetini sürekli kullanmakta, sırf iktidarda kalabilmek için ülkeyi emperyalist yağmaya ve kullanıma açmakta kararlı ve nettirler.

Varsın ülke cehenneme dönsün, yeter ki iktidarda kalabilsinler!

19 Mart sürüp gelen faşist sürecin yeni zirvesidir, o günden bu yana yapılanlara bakarsak, şimdiden sonraki 2.5 ayda öncesini daha da yoğunlaştırarak sürdürmeyi hesapladıklarından emin olabiliriz.

Esasen, önceki 2.5 ayda yapabildikleri halk hareketi tarafından baskılandıkları için hesaplarından sapmak zorunda kalarak yaptıklarıdır. Tekrarlayalım; aslında çok daha fazlasını yapmak istiyorlardı: İBB’ye ve CHP’ye el koymak! Ama olmadı, halk engel oldu yapamadılar; peki vazgeçtiler mi, asla!

Önceden yapamadıklarını mümkün olan en kısa sürede yapmaya niyetli oldukları açık değil mi? Üstelik, artık sadece İstanbul değil, en son Adana’nın eklenmesinden anlaşılacağı gibi CHP’nin bütün belediyeleri ateş altındadır. Ve elbette, CHP “barajı” aşıldıktan sonra sıra Dem Parti belediyelerine gelecektir.

Bir zehirli yılan ülkenin üstünde geziniyor, uygun gördüğü yerleri zehirleyerek yoluna devam ediyor.

Edebilir mi?

Zehirli yılanın bilinci net, kararlı ve cüretli; devam etmek istiyor.

Eh, zaten bunca suça bulandıktan sonra başka yolu da pek yok!

Halkın seçeneği

Zehirli yılanın panzehiri halkın gücüdür. O gücün açığa çıkarılması, 19 Mart sonrasının koşullarında zaten hareket halinde olan bu gücün hareket halindeyken eğitilmesi, şimdiki amorf halinden kopuşarak demokratik ve en iyi haliyle devrimci bir yapı kazanmasına uygun tutumlarla yardımcı olunması gerekiyor.

Peki, nasıl?

Sermayeden ve devletten bağımsız bir zemine yerleşen, farklı toplumsal güçlerin kendi ihtiyaçları için yaptıkları mücadelelerin içinde konumlanarak toplumsallaşan, halk hareketinin ve bir darbe biçiminde yürüyen faşizmin kurumsallaşmasının aynı anda hareket halinde olduğunu gören, işçi sınıfının farklı denemelerle yükselme eğilimine giren mücadelesine özellikle odaklanan, çok yönlü kuşatma altındaki Kürt Halk Hareketiyle kalıcı dostluk kuran, yeniden canlanan öğrenci hareketine “araçsal” değil “sahici” bir anlayış ve kavrayışla yaklaşan, kadınların erkek egemenliğine karşı mücadelesiyle kaynaşan, Alevilerin demokratik komünalitesini korumasına destek olan..vd. bir sol-sosyalist seçeneğin inşası acildir.

Koşullar hiç olmadığı kadar uygundur; sadece usta bir elin dokunmasına ihtiyaç var!

Zaaflı tepkiler

Yaşanan sürecin olağanüstü gerginlik, zenginlik, karmaşa ve hız içinde kendisini gerçekleştirmesi sol-sosyalist güçlerde ciddi zaaflar ortaya çıkarıyor; üstelik öyle görünüyor ki gelecekte de toplumsal ve siyasal alanın farklı bölümlerinde kendisini gösterecek olan yeni zaaflarla da yüzleşeceğiz.

Sürecin ağırlığı içindeki herkesi zorluyor; ortaya saçılan sorunlarla soğukkanlıca baş edip güçlenerek ayakta kalma ya da sorunların altında kalarak veya içinde boğularak zayıflama hatta süreç tarafından “eğitilip” çöpe” dönüştürülme yaşanabilecektir.

Süreç, Sırat Köprüsü’dür; üstünde atılan her adım yüksek risk taşıyor, her adımda o adımı şöyle ya da böyle atmanın sonucu olarak var olan “belirlenimlerle” yükleniliyor, ilerledikçe oraya ya da buraya doğru evrilmek kaçınılmaz oluyor.

Hemen kendisini gösteren zaaflara genel bir bakış atmalıyız.

Liberal-sağ tepki, sermayenin ihtiyaçlarının karşılanmasının stabil, hukuk esaslarına dayalı bir serbest piyasa düzeninin varlığına gereksinim duyduğunu ön kabul olarak gören hatta buna iman eden bir zemine yerleşen liberal bilinçlerin ürünüdür. Ahmaktırlar, ama inançlıdırlar.

Birbirini doğuran hayali bir sistematik içinde, ekonominin taleplerinin/özellikle de acil ihtiyaç olan yabancı sermayenin girişinin hukukun üstünlüğüne dayalı bir demokrasiyi talep ettiğini ve dolayısıyla süreci yürüten iktidarın bu sayılanların hiçbirini karşılayamayan mevcut halinin sürdürülmezliğinin yaratacağı gerilimlerin onu gereksiz hale getirip tasfiye edeceği beklentisi içindeler. Sermayeye iman ediyorlar, ama onun gerçeğini bilmiyor, kendi dünyalarındaki yakıştırmalarla ona hayali misyonlar biçiyorlar.

Liberaller ve sol içindeki uzantıları, yaşanan ekonomik sorunların ağırlığının çözümsüzlükler üreterek iktidarın devrilmesini ivmelendireceğini umuyor. Liberal duruş, hayallerinin gerçekleşmesiyle iktidarın neredeyse kendiliğinden devrileceğini beklentisi içindedir. “İktidarın işine gelecek sivrilikler yaparak ona fırsat vermemek” gerekir; durumu idare etmek, güçleri korumak, iktidarın devrilmesinden sonrasına hazırlanılmalıdır.

Liberal alanda beklenti esastır, elbette mücadele edilmelidir, ama beklentinin içini dolduracak seviye asla aşılmamalıdır. Günümüzde demokrat ya da sosyalist güçlerin zaten baskı altında olan sosyal demokrasiyle dayanışmayı esas alması gerektiğini vaaz ederler. Gizli hedef ya da umut, olası bir sosyal demokrat iktidarın siyasal ve maddi imkanlarından yararlanmaktır.

“Sol” tepki ise, ültimatomcudur ve parlaklık peşindedir. Bu güçler, olayların baskısıyla soğukkanlılıklarını kaybettikleri için, kavrayamadıkları, daha doğrusu yüzeysel ve tek yanlı baktıkları  toplumsal ve siyasal gerçekliğe yıldırımlar yağdırıyor, bolca ültimatom çekiyorlar. Kendi söylemlerin büyüsüne kapılıp içine girdikleri bir siyasal sarhoşluk içindeler.

Ültimatomcular, sadece halkın öfkesini görüyorlar, hedefleri de halkın hareketini mümkün olan en yüksek biçimlere ve üstelik hemen yükseltmektir. Halk hazırdır, bir kıvılcım ve kıvılcımı çakacak bir öncü beklemektedir.

Halkın öfkesinin şimdiki amorf-zayıf yapısı ya da o öfkenin eğitilmesi-eğitilerek güçlendirilmesi ihtiyacı görülmez, zaten “hemen” talebinin önünü kesen güç dengeleri de hesaplanmaz. Mevcut durumda iktidarın da faşizme yönelmekte kararlı olduğu, elinde olan devletin bütün imkanlarını kullanarak soğukkanlıca kendi yolunda yürüdüğü gerçeğine gözler kapanır.

Kendisine, kendisinin olayların karmaşık, çok yönlü ve yüksek gerginlikte akışı tarafından baskılanarak dar bir alana sıkışıp sırf tepkiselliğe daralan hatta panik belirtileri gösteren bilincine odaklıdır. Dünyaya ancak kendisi odaklı bakabilecek bir zayıflık içindedir.

Liberaller mevcut gerçekliğe tahammül edemeyip “geriye” kaçarken (Lenin’in deyimiyle) ültimatomcu otzovistler ise “İleriye kaçan” bir tutum içindeler. Gene Lenin’in benzetmesiyle, aynı madalyonun iki yüzü!

Gerçeği, neyse olduğu gibi, bütün olasılıkları, zorlukları ve fırsatları, ihtiyaçlarıyla birlikte kendi hareket halindeki bütünlüğü, karmaşası, zenginliği içinde görmek gerekiyor.

Öte yandan, yaşadığımız sürece “ulusalcı” bir tepki de darbenin (ve Kürt Hareketinin) bilinçlerini zorlamasıyla kendi bataklığının biraz daha derinine doğru iniveren bir özel siyasal alandan geldi: Ulusalcı solcular!

Ulusalcılar, kendi duruşlarını sermayenin devletini korumaya yerleştirdiklerini açıklıyorlar; ama elbette bir maskeye ihtiyaçları var, hemen takıyorlar: “Cumhuriyeti” koruyacaklarmış! Kimden derseniz, Erdoğan’dan, Kürtlerden ve Kürtlerle dostluk içinde olan sosyalist güçlerden. Bu ulusalcı güçler, bolca parlak “komünist” nutuklar atarken kendilerini egemenler içinde yaşanan gerilimlerdeki kanatlardan birisinin yanına hatta giderek içine yerleştiriyorlar. Eh, ortam karışık, nereden ne zaman geleceği belli olmayan darbelerden korunmak için gereksinilecek bir “icazet” fena olmaz değil mi?

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Özgürlüğün toplumsal anlamı

Sonraki Haber

Kürdistan’da eko kırım var!

Sonraki Haber
Kürdistan’da eko kırım var!

Kürdistan’da eko kırım var!

SON HABERLER

Irak’taki inisiyatiften Öcalan ile görüşme kampanyasına destek

Irak’taki inisiyatiften Öcalan ile görüşme kampanyasına destek

Yazar: Yeni Yaşam
9 Haziran 2025

‘Denetim eksikliği çocuk işçiliğini arttırıyor’

‘Denetim eksikliği çocuk işçiliğini arttırıyor’

Yazar: Yeni Yaşam
9 Haziran 2025

Amed’deki yangın soruşturmasında yeni gözaltı kararı

Amed’deki yangın soruşturmasında yeni gözaltı kararı

Yazar: Yeni Yaşam
9 Haziran 2025

İzmir’de trafik kazası: 5 ölü, 2 yaralı

İzmir’de trafik kazası: 5 ölü, 2 yaralı

Yazar: Yeni Yaşam
9 Haziran 2025

Avrupa’da Öcalan’la görüşme kampanyası: Hedefimiz özgürlük

Avrupa’da Öcalan’la görüşme kampanyası: Hedefimiz özgürlük

Yazar: Yeni Yaşam
9 Haziran 2025

Şirnex’te 15 bölge yasaklı: Köylerimize gidemiyoruz

Şirnex’te 15 bölge yasaklı: Köylerimize gidemiyoruz

Yazar: Yeni Yaşam
9 Haziran 2025

SYKP’li Turgan: Barış ve demokrasi birlikte konuşulmalı

SYKP’li Turgan: Barış ve demokrasi birlikte konuşulmalı

Yazar: Yeni Yaşam
9 Haziran 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır