Sinema dünyasının usta yönetmeni David Lynch, sinema dünyasının en saygın isimlerinden biriydi. Çığır açan projeler ve yaratıcı sinematografisiyle tanındı. Kimilerine göre avangard sinemasının önemli bir lokomotifi oldu
Selman Çiçek /AMED
Sinema dünyasının usta yönetmeni David Lynch, birçok ikonik filme imza attı. Gerçekliği bize fantezinin, gerçeküstü bir varoluşun içerisinden anlattı.
Sinema dünyasının usta yönetmeni David Lynch, 15 Ocak 2025 Çarşamba günü 78 yaşında hayatını kaybetti. Lynch’in filmleri sinema dünyasından önemli bir yer tutuyordu. Benim için de öyleydi. Sinema ile tanışmamı sağlayan ilk yönetmenlerden biriydi. Stanley Kubrik ve Lors Von Trier’den sonra David Lynch’in sineması da sinemaya olan tutkuma önemli bir rota çizmiştir. Lynch, sinema dünyasında birçok ikonik filme imza attı. 1986 yapımı Blue Velvet, 2001 çıkışlı Mulholland Drive, 1977 yapımı Eraserhead gibi filmleriyle geniş bir izleyici kitlesine ulaşan usta yönetmen, 1980’lerde ve 1990’larda televizyon dünyasında da büyük bir etki yaratmayı başardı. Özellikle, Twin Peaks dizisi, televizyonun bugünkü haline büyük bir etki yaparak döneminin en özgün yapımlarından biri oldu. Lynch’in her eseri ayrı incelenmesi gerekiyor. Her eser bize hakikatin sırlarını veriyor.
Lynch hakikattir
Lynch’in sineması gerçek ile fantezi arasında bir yerde duruyor. Lynch’in filmlerini bir türe sokmak oldukça zordur. Çoğuna göre Lynch’in filmleri film-noir’dir, kimilerine göre avangard sinemasının önemli bir lokomotifidir. Benim için de Lynch hakikattir. Gerçekliği bize fantezinin, gerçeküstü bir varoluşun içerisinden anlatır. Gerçek üstü olaylardan bizi karmakarışık yollardan bizi gerçekliğe ulaştırır.
David Lynch, sinemanın insanları özgürleştirdiğini söyler. Filmleri, ilk izlendiğini anlamsız, fazlasıyla içe dönük olduğu izlenimi verir. Ancak, filmlerine eğildiğimizde anlamı karakterlerin varoluşsal sancılarında görebilmek mümkün. Belki bu görme, çıplak bir görme yerine meşakkatli bir yolculuğun ardından bir görme olması ile anlamlıdır.
Film Adam ve ucubeleştirdiklerimiz
Lynch sinemasında beni en çok etkileyen filmlerden biri “Fil Adam” filmi olmuştur. Lynch’in bana göre en kolay ve en duygusal filmi olmuştur. Lynch sinemasına da bu film ile başlamıştım. Ki bana göre bu film ile de başlamak gerek. Fil Adam, bütün vücudu tümörle kaplı olmasından dolayı file benzetilen John Merrick’in, “ucube” sıfatı altında Victoria dönemi İngiltere’sinde yaşadığı zorluklar konu edilir. Bu film ile Lynch, güzellik kavramını irdeler. Ucubeleştirerek kendi güzelliğimizi göklere çıkardığımız bir ortamda iyi olan ne kötü olan nedir? Film’in bir sekansında John Merrick (Fil Adam) şöyle der; “Bilirsiniz, insanlar bilmedikleri şeylerden korkarlar.”
Korkularımız, ya da ucubeleştirdiklerimizle yüzleştiğimiz de onu tanıdığımız da onun hikayesini bildiğimiz de varoluşun hakikatine ulaşıyoruz. İnsan yaşantısı ve anlamı ile vardır. O anlamı bilmeden etrafımızdaki her şeyi ya ucubeleştiririz ya da korkularımız yaparız.
Bilinç altı ve babalık
Silgi Kafa (Eraserhead, 1977) filminde yeni baba olmuş bir babanın varoluş sancılarına tanık oluruz. Eraserhead, derin bir psikolojik gerilim ve absürdizmle örülmüş bir yapımdır. Film, Lynch’in karanlık ve sürrealist sinema anlayışının ilk örneklerinden biri olarak öne çıkar. Bir babanın bilinç altındaki babalık korkularına odaklanırken aslında sanayi devrimin yani kapitalizmin korkuları ile yüzleşiriz. Lynch, bir babanın varoluşsal sancılarından bizi kapitalizm hakikatine ulaştırır. Bilinç altı öğelerden, sürrealist öğelerden gerçekliğe ulaşan sürükleyici bir filmin içinde buluruz kendimizi.
Tanrısallaştırdığı karakterler
Lynch filmlerinin en dikkat çektiğim konulardan biri de tanrı olmuştur. Ya da tanrısallaştırdığı karakterler dikkatimi çekmiştir. Bir çok filozof, tanrı kavramının sırrının peşinden gitmiştir. Lynch’te tanrısallaştırdığı karakterlerle bu gerçekliğin peşinden sinematografik olarak gitmiştir. Mulholland Çıkmazı (Mulholland Dr., 2001) filmindeki Diane, Camilla karakterini tanrısallaştırmıştır. Bu filminde yine bir genç kadının (Dianne) varoluşsal hikayesine tanık oluyoruz.
Bugün yangınlarla gündeme gelen Los Angeles’in ışıltılı dünyasından karanlık hakikatini bizi ulaştırıyor. Kayıp Otoban (Lost Highway, 1997) filminde de tanrısallaştırdığı karakter vardır. Bu karakterin gerçek olup olmadığını bile anlamak çok zordur. Ancak; Lynch bu karaktere Tanrısal özellikler atfetmiştir.
Sinematografideki diğer filmleri
Blue Velvet (1986): Lynch’in sinemadaki en önemli ve ikonik yapımlarından biri olan Blue Velvet, küçük bir kasabada karanlık sırların ortaya çıkmasını konu alır. Film, Lynch’in sürrealizminin ve derinlikli karakter incelemelerinin bir örneğidir.
Twin Peaks (1990-1991, 2017): Lynch’in televizyon dünyasına damgasını vurduğu bu fenomenal dizidir. Gizem, drama ve sürrealizmin karışımını sunar. Twin Peaks, televizyon dizilerinin tarihini değiştirerek büyük bir kült haline geldi.