‘Genç başladık, genç bitireceğiz’ şiarı, sadece bir yaş meselesi değildir; bu, değişime açık olmayı ve zamanın ruhunu yakalamayı gerektirir
Kahraman Oğuz
Yeni toplumlar, yeni şarkılar söyler. Her çağ, kendine özgü değerler, düşünceler ve talepler yaratır. Tarih boyunca insanlık, sürekli değişim içinde olmuş, eski anlayışlar yerini yeni fikirlere bırakmıştır. Bu değişim, kaçınılmaz olduğu kadar gereklidir de.
İnsanlığın yürüyüşü, durağanlıkla değil, hareketle şekillenir. Her nesil, dünyaya kendi damgasını vurur; yeni kavramlar üretir, yeni girişimlerde bulunur ve mevcut düzeni sorgular. Ömrünü tamamlamış sistemleri, çürümüş yönetim biçimlerini, artık hükmünü yitirmiş anlayışları zorla yeni nesillere kabul ettirmek, akan bir nehirden durmasını istemek gibidir—mümkün değildir.
Tarih bize bu konuda sayısız örnek sunar. Eski Roma’nın görkemli İmparatorluğu, İspanya’nın katı monarşik düzeni, XIV. ve XV. Louis dönemlerinin şatafatlı ancak halktan kopuk Fransa’sı, Romanov Hanedanı’nın baskıcı Rusya’sı, Hohenzollern’lerin savaşlarla yoğrulmuş Almanya’sı ve Habsburg İmparatorluğu’nun Avusturya’sı… Hepsi bir dönem zirveye ulaşmış, fakat değişime direndikleri için tarihin tozlu raflarına karışmıştır. Onların sonu bize büyük bir ders verir: Değişime ayak direyenler, er ya da geç değişimin çarkları arasında ezilir.
Ancak mesele sadece siyasi yapılarla sınırlı değildir. Toplumlar da bireyler gibi sürekli bir gelişim sürecindedir. Eğer kişi, sadece kendi küçük dertleri içinde boğulup büyük resme bakmazsa, solucan misali dar bir çukurda debelenmekten öteye gidemez. Dünya, bilgiyi ve teknolojiyi en verimli şekilde kullananların elinde şekillenir. Fakat burada kritik olan nokta, bilginin ve teknolojinin kimin hizmetine sunulduğudur. Ahlaklı bireyler yetiştirilmeden, nitelikli bir toplum inşa edilmeden, yalnızca teknolojiye yatırım yapmak yetersiz kalacaktır.
Bu yüzden, birey ve toplum olarak sorumluluğumuz büyük. Sahip olduğumuz siyasal yapıları, kurumları, düşünce sistemlerimizi sürekli yenilemek ve güçlendirmek zorundayız. “Genç başladık, genç bitireceğiz” şiarı, sadece bir yaş meselesi değildir; bu, değişime açık olmayı ve zamanın ruhunu yakalamayı gerektirir. Savaş meydanlarında en kötü strateji, düşmanın seni istediği yere çekmesine izin vermektir. Aynı şekilde, değişen dünya koşullarında en büyük hata, gelişmelere kayıtsız kalmak ve geçmişin alışkanlıklarına hapsolmak olacaktır.
Unutmayalım ki, içinde bulunduğumuz 21. yüzyıl, bilgi ve teknoloji çağıdır. Fakat bilgi ve teknolojinin gerçek anlamda insanlığın yararına kullanılması için, ahlaklı bireyler ve ahlaklı toplumlar inşa edilmelidir. İşte bu yüzden, ahlaki ve politik kişiliği merkeze koyuyor, tüm çalışmalarımızda bu değeri vurguluyoruz. Değişimin kaçınılmaz olduğunu bilmek yetmez, onu doğru yönetmek ve nitelikli hale getirmek zorundayız.
Geleceğe yön verenler, değişime yön verenler olacaktır.