DEM Parti, Karaman’ın Ermenek ilçesinde 11 yıl önce meydana gelen su baskınında yaşamını yitiren 18 işçiyi anarak, sorumlunun köleci çalışma düzeni olduğunu söyledi
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Emek Komisyonu, 28 Ekim 2014’te Karaman’ın Ermenek ilçesi Pamuklu köyü yakınlarında, rödovans sistemiyle işletilen Has Şekerler Madencilik’e ait kömür ocağında meydana gelen su baskınında 18 işçinin, yerin 350 metre altında yaşamını yitirdiği facianın yıldönümünde yazılı açıklama yaptı. Açıklama, DEM Parti Emek Komisyonu Eşsözcüleri Sevtap Akdağ ve Mehmet Bozgeyik imzasıyla yapıldı.
“Ermenek Katliamının 11’inci yılında, emeğin katledilmediği bir ülke için mücadeleyi büyütüyoruz” başlıklı açıklamada şunlar kaydedildi:
“Ermenek’te, Soma’da ve bu topraklarda hayatını alın teriyle kazanmaya çalışırken yitirdiğimiz tüm işçilerin anısı önünde saygıyla eğiliyoruz. Ailelerine bir kez daha başsağlığı diliyor ve söz veriyoruz: Unutmayacağız, unutturmayacağız. Ermenek Katliamının üzerinden 11 yıl geçmesine rağmen tablo değişmedi. Türkiye, iş cinayetlerinde hâlâ dünyanın en tehlikeli ülkelerinden biri. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) verilerine göre yalnızca 2024 yılında, 71’i çocuk ve genç işçi olmak üzere, en az bin 897 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Bu, her gün en az 5 işçinin yaşamını yitirmesi demek. İş cinayetlerinin yoğunlaştığı üç ana sektör ise inşaat, tarım ve taşımacılık. İSİG raporları, bu alanlarda uzun çalışma saatlerinin, sigortasızlığın, düşük ücretlerin ve sendikasızlığın yaygın olduğunu; her türlü kural dışılığın ise ‘normal’ hale getirildiğini ortaya koyuyor.
‘İşçi ölümler AB ortalamasının 10 katı!’
Türkiye’de işçi ölümleri Avrupa Birliği ortalamasının 10 katı. Bu veriler, emeğin değil, sermayenin korunduğunu; denetimsizliğin, özelleştirmenin, taşeronlaştırmanın ve sendikasızlaştırmanın birer devlet politikası haline getirildiğini açıkça gösteriyor. İşçilerin ölümünü ‘kader’, ‘fıtrat’ diye meşrulaştıran; iş güvenliği önlemlerini ‘maliyet kalemi’ olarak gören bir düzenle karşı karşıyayız. Denetim yükümlülüğünü yerine getirmeyen bürokratlar, siyasi sorumlular ve patronlar cezasızlık zırhıyla korunuyor. Bu yüzden her gün yeni bir iş cinayeti yaşanıyor.
Özelleştirme, taşeronlaşma, denetimsizleştirme ve sendikasızlaştırma politikaları Ermenek’teki facianın gerçek sorumlularıdır. İşçinin alın terini, emeğini ve hayatını meta haline getiren köleci çalışma düzeni bu katliamın sorumlusudur. Biliyoruz ki bu düzen değişmeden işçi ölümleri yaşanmaya devam edecektir. O yüzden mücadelemiz, yalnızca geçmişte yaşananları hatırlamak için değil; aynı zamanda emeğin, adaletin ve yaşamın değer bulduğu bir geleceği kurmak içindir. Emeğin sömürülmediği, işçilerin örgütlü ve güvenceli çalıştığı; iş cinayetlerinin, kadın cinayetlerinin, doğa katliamlarının yaşanmadığı özgür ve demokratik bir cumhuriyeti birlikte inşa edeceğiz. Ekmek, adalet ve yaşam mücadelesini büyütmekten vazgeçmeyeceğiz.”
ANKARA









