Kürt Özgürlük Hareketi’nin geri çekilme kararına dair toplantı yapan DEM Parti Eş Genel Başkanları, devlete adım at çağrısı yaparken topluma da ‘Bu sürecin farklı toplumsal kesimler tarafından sahiplenilmesi, ortak ve eşit geleceğin kazanılması için son derece önemli. Ve herkes için tarihi bir sorumluluktur’ dedi
Dün Kürt Özgürlük Hareketi yönetiminin güçlerini Medya Savunma Alanları’na geri çekme kararının ardından bugün sürece dair bir açıklama da Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan’dan geldi.
Sürecin başlangıcını hatırlattı
Eş Genel Başkanlar basın toplantısı yaparak son gelişmeleri değerlendirdi. Toplantıda ilk olarak söz alan Tuncer Bakırhan, Türkiye tarihinin akışının değiştirebilecek anlardan geçtiklerini ifade etti. Şimdiye kadar büyük acılar yaşandınığunu vurgulayan Tuncer Bakırhan, sürecin tarihsel gelişimini yeniden hatırlattı.
Bu adım geleceği kazanma adımıdır
”Daha önce fesih kararı alan PKK, tüm güçlerini Türkiye sahasından çektiğini açıklayarak çözüm ve barışta ısrarcı olduğunu dünya kamuoyuna deklare etti. Bu karar, yeni bir aşamanın kapısını ardına kadar açan, çözüme ve barışa imkân sunan bir adımdı” diyen Tuncer Bakırhan, devamında ise, ”Dünkü karar, sadece geri çekilme değil, demokratik geleceğe yönelik güçlü bir atılımdır. Bu adım, aynı zamanda gelecek yüzyılı kazanma adımıdır. Yirminci yüzyıl bu topraklarda çatışmaların, acıların, kayıpların, gözyaşlarının yüzyılı oldu. Yirmi birinci yüzyıl ise barışın, kardeşliğin, eşitliğin, ortak geleceğin ve demokratik cumhuriyetin yüzyılı olmalıdır. Tarih bize bu şansı veriyor; bu fırsatı heba etmemeliyiz” dedi.
Yeni bir sayfa açıldı
Tuncer Bakırhan’ın konuşması şu şekilde: ”Eğer bu süreci doğru yönetirsek; Türkiye, sorunları diyalogla çözen, insanlığa umut veren, geleceğe ışık tutan bir örneği dünyaya armağan edecektir. Artık kucaklaşma; birleşme ve kardeşlik zamanıdır diyoruz. Gelinen noktada, sürecin birinci aşaması kapanmıştır. Kongre kararları ve silahların yakılmasının ardından, çekilmenin de tamamlanmasıyla yeni bir sayfa açılmıştır. Şimdi çözümü başka bir yerden beklemeden kendi hikayemizi yazma zamanıdır.
Demokrasi dili geliştirilmeli
Süreç yasalarla, haklarla, özgürlüklerle gelişmeli. Siyaset ve demokrasi dili güçlendirilmelidir. Hukuk barışın; adalet ise geleceğin temeli olmalıdır. Hem dünkü kararın alınmasında hem de diğer adımların önünün açılmasında Sayın Öcalan büyük bir kararlılık ve barış vizyonu ortaya koymuştur. En çetin şartlarda dahi hep siyasi çözümden yana tavır geliştirmiştir. Bugün geldiğimiz noktada Öcalan’ın çabası, öngörüsü, ısrarı ve barışın inşasındaki rolü belirleyicidir. Bu bakımdan, kendisinin daha fazla inisiyatif alabilmesi, süreçte daha etkin rol oynayabilmesi için yollar açılmalı, imkânlar sağlanmalıdır.
Barıştan vazgeçmeyeceğiz
Herkes barış iradesine uygun hareket etmelidir. Geçmişin olumsuz refleksleri ve söylemleri bırakılmalı, geleceğin demokratik aklı ve dili benimsenmelidir. Düşman algısı değil yurttaş algısı, tehdit tanımı değil hak tanımı yapılmalıdır. Güvenlikçi dil değil özgürlükçü dil; korku politikası değil umut politikası üretilmelidir. Eski düzenin koruyucuları, statükonun sahipleri, çatışmadan beslenen yerel ve uluslararası güçler bu süreci baltalamak isteyebilir. Provokasyonlar tezgâhlanabilir. Korku senaryoları üretilebilir, Karalama kampanyaları olabilir… Ama biz, kararlı duracağız. Barış yoluna devam edeceğiz. Biz, barıştan vazgeçmeyeceğiz. Bunu herkes bilmelidir. Şimdi iktidar, muhalefet, devlet, sivil toplum, medya, akademi ve herkesin sorumluluk üstlenme zamanıdır.”
Herkes için tarihi bir sorumluluk
PKK’nin çekilmesine dair ilk kez değerlendirmede bulunan Tülay Hatimoğulları ise şöyle konuştu: “Türkiye’nin siyasi tarihinde nadir anlarından birini yaşıyoruz. Bu sürecin farklı toplumsal kesimler tarafından sahiplenilmesi, ortak ve eşit geleceğin kazanılması için son derece önemli. Ve herkes için tarihi bir sorumluluktur.
Artık bu ülkenin acı çekmeye sabrı kalmadı
Cumhuriyetin kurulması elbette çok önemli ve değerli. Ancak Cumhuriyet demokratikleşemedi. Bu nedenle de Türkiye’nin demokrasi sorununu çözemedi. Yüz yıldır büyük sıkıntılar yaşıyor .Artık bu ülkenin bir yüz yıl daha acı çekmeye, geçmiş döngülere, hukuksuzluklara ayıracak ne zamanı ne de sabrı kalmadı. Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında adaleti ve hukuku geliştirmek, eşitsizlikleri ortadan kaldırmak ve Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırmak gibi tarihi görevler önümüzde duruyor. Doğru okursak, son bir yılda atılan tarihi adımlar, bize ikinci yüzyılda Cumhuriyeti demokratikleştirmek için en büyük fırsatları veriyor.
Toplumsal kesimlere çağrı
Demokratik entegrasyon anlayışıyla barışı inşa etmek, Demokratik Cumhuriyet’e açılan kapının anahtarıdır. Bu süreç yalnızca siyasi değil, kültürel ve toplumsal bir dönüşüm sürecidir. Türkiye’deki aydınlara, akademisyenlere, yazarlara çağrımızdır: Türkiye toplumuna karşı sorumluluğumuz gereği; kaygılara, kuşkulara rağmen barışı sahiplenmek çok değerli. Kadınlara ve analara çağrımızdır: Çatışmanın en derin yaralarını taşıyanlar olarak barışın baş mimarı biz kadınlar olmalıyız. Beyaz tülbentlerini barışın simgesine dönüştüren analar! Gencecik evlatlarını toprağa veren kimliği farklı ama acısı aynı olan anneler! Sizlerin barış haykırışını ortaklaştırması barışın en güçlü harcını oluşturur. Gençlere çağrımızdır: En çok bedel ödeyenler olarak barışa sizlerin dört elle sarılacağına inanıyoruz. Barışı kurma sorumluluğu en çok da sizin omuzlarınızdadır.
Devlet toplumun sesini duymalı
Bir çağrımız iktidara ve devletedir: Sürecin bu yeni aşamasında siyasi ve hukuki adımların hızla atılması, sürecin ilerlemesi için son derece önemli. Altını tekrar çizerek belirtmeliyim ki toplumun; yürütme erkinden ve yasa yapma iradesi olan Meclis’ten beklentisi ve talebi var. Toplumun sesi artık duyulmalıdır.”
Kaynak: MA








