Bu çağrının her satırı eski çatışma durumunu aşmayı ve demokratik entegrasyonu hedefliyor. Bu, aynı zamanda Türkiye’ye demokratikleşme çağrısıdır. Kendisini demokratik ülke olarak ifade eden Türkiye’ye gerçek demokrasi olma çağrısıdır
Dr. Hayri Hazargöl
Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı yapılacak. Barış, en değerli sözcük ve kavramdır. Günümüzde barış her yerde dillendiriliyor. Çünkü hâlâ dünyanın birçok yerinde savaşlar var. Ortadoğu zaten savaş coğrafyası olmuş. Savaşlar 3 temel nedenden dolayı çıkmaktadır. Ulus devlet zihniyetindeki ülkelerin komşu ülkelere yönelik savaşı. Bu savaşın ideolojisi de milliyetçilik olmaktadır. Farklı dini benimseyenlerin bir diğerine karşı yürüttüğü savaş. Özellikle 20. yüzyılla birlikte kapitalist emperyalist ülkelerin hem kendi aralarındaki savaş hem de farklı ülkelere yönelik işgal ve sömürgecilik savaşları. Kuşkusuz bu tür saldırılara karşı direniş savaşları da olmaktadır.
Tarihin en kanlı savaşları 20. yüzyılda yaşanmıştır. Sadece 1. ve 2. Dünya Savaşlarında on milyonlarca insan ölmüş, bir o kadar insan da sakat kalmıştır. 21. yüzyılda da bölgesel savaşlar sürmektedir. Bilimin en fazla geliştiği 20. ve 21. yüzyılda bu kanlı savaşların olması özellikle sosyal bilimi sorgulatır durumdadır. Bu açıdan bu savaşların durdurulması için sosyal bilimde köklü değişikliklerin olması gerekir. Barış mücadelesinin güçlü gelişmesi açısından da bu gereklidir.
Bir barış konferansı tabi ki savaşın maddi koşullarını hemen ortadan kaldıramaz. Dünyada hem emperyalizmin işgal saldırılarını, hem kapitalizmin sömürüsünü hemen durduramaz. Ama savaşı yaratan zihniyet ve politikaları eleştirerek savaşı durdurma, barışı sağlamada rol oynayabilir.
Toplumlarda demokrasi ve demokratikleşme fikri geliştikçe savaş zihniyeti geriler, barış zihniyeti gelişir. Bu açıdan barışla demokratikleşme arasında doğrudan bağ var. Demokratikleşen toplumlar sorunlarını savaş ve çatışma ile değil, uzlaşma ve müzakere ile çözümünü esas alırlar. Emperyalist ve sömürgeci güçler toplumun sesini dinlemeyerek savaşta ısrar edebilirler. Ama demokrasi mücadelesinin bu tür ülkelerde savaş politikasını durdurmasının örnekleri vardır. Fransa’nın Cezayir’den çıkmasında, ABD’nin Vietnam’dan çekilmesinde halkın demokratik tepkileri de önemli rol oynamıştır. Bu açıdan savaşları durdurmak ve barış mücadelesini geliştirmek için demokratikleşme mücadelesi önemli bir yoldur. Savaşlarda yenilgiler güçlünün ‘barışını’ yaratabilir. Ya da savaşı sürdüremeyenler barış yapmak zorunda kalabilir. Ancak gerçek barış demokratikleşme ile gerçekleşir. Barış mücadelesinin özü bu olmalıdır. Barış ve demokratik toplum kavramı bir savaşı köklü çözmeyi ifade eder. Demokratik topluma dayalı barış gerçek barıştır. Türkiye, Ortadoğu ve dünyada barış mücadelesinin zaferi böyle gerçekleşecektir.
Şu anda Türkiye’nin temel sorunu Türk devletinin Kürtlerle barışma konusudur. Türkiye ulus devlet anlayışıyla Kürtleri Türkleştirme politikası uygulayınca Kürtlerin itirazı ile karşılaştı. Kürtler 100 yıllık bu itirazlarını çeşitli biçimlerde sürdürdüler. Bu itirazın 52 yılını PKK yürütmüştür. PKK kendini fesih ederek ve Türkiye’ye karşı silahlı mücadeleyi sonlandırarak barış iradesini ortaya koymuştur. 52 yıllık bir itiraz yürüttüğüne göre bu adımları Kürt sorununun demokratik çözümü için attığı açıktır.
Kuşkusuz bu tür çatışma alanları tek taraflı adımlarla ortadan kaldırılamaz. Türk devletinin de zihniyet ve politika değişikliğine gitmesi gerekir. Her şeyden önce Kürtleri asimile etme ve Türkleştirme politikasından vazgeçmesi gerekir. Öcalan bunun için demokratik ulus zihniyetinden söz ediyor. Farklı uluslar hak eşitliği içinde birlikte yaşayabilirler. Kederde, sevinçte bir olurlar. Bu da Kürtlerin Türkiye Cumhuriyeti benim diyebilmesiyle mümkün olur. Şimdiye kadar Türkiye’yi kendi devletleri olarak değil, kendilerine zulüm eden olarak gördüler. Bu duygunun tümden ortadan kalkmasıyla barış sağlanır.
PKK önderliği olan Öcalan 27 Şubat barış ve demokratik toplum çağrısıyla bunu amaçladı. Bu çağrının her satırı eski çatışma durumunu aşmayı ve demokratik entegrasyonu hedefliyor. Bu, aynı zamanda Türkiye’ye demokratikleşme çağrısıdır. Kendisini demokratik ülke olarak ifade eden Türkiye’ye gerçek demokrasi olma çağrısıdır.
Demokratik olmayan Türkiye, tüm çevresi ve ilişkilerini de bu doğrultuda etkiliyor. İlişkilerini demokratik olmayan bir çerçeveye sokuyor. Türkiye demokratikleştiğinde ise sadece çevresini ve Ortadoğu’yu bu yönlü etkilemeyecek; uluslararası ilişkilerini de çirkin çıkar ilişkilerinden kurtaracaktır. Türkiye’nin demokratikleşmesi dünyanın hiçbir ülkesinin yaratmadığı durum ve etkide demokratikleşmeye ivme kazandıracaktır. Türkiye çekim merkezi haline gelecektir. Bunun için de Kürt sorununu çözmesi gerekir. Kürt sorunu çözüldüğünde diğer tüm sorun alanlarının çözümünün önü de açılacaktır. Türkiye’nin ikinci temel sorunu olan Alevi sorunu da bir çözüm yoluna girecektir. Tek ulusçu zihniyet bırakıldığında din ve mezhep hakimiyeti sağlama anlayışı da ideolojik politik temelini kaybedecektir.
Barış ve demokratik toplum konferansı, Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümünün ne büyük sonuçlar yaratacağını mutlaka ortaya koyacaktır. Çünkü bu yönlü bir tartışma doğal olarak böyle bir sonuca ulaşır. Uygarlığın beşiği olan Mezopotamya ve Anadolu bu defa da gerçek demokrasinin beşiği haline gelir.









