Eh artık elalemin belediyesi işi bitti. İstanbul belediyesi seçimleri ‘şıraktanaktan’ etkisi ortaya çıkarıp, ortada eski bir başbakan-meclis başkanı ve sarayın orta odalarında -bin odalardan hangilerinde bilemiyorum- el etek koşturan maaşlı danışmanları, ortaya karışık bırakıp geçti gitti.
Keyifli de oluyor bu durumu seyretmek. Bir Kürt ya da HDP’li ve yahut her ikisinin de ‘İstanbul’u seyrediyorum gözlerim kapalı’ keyfi bu. İnsanın arkasına dönüp, ‘bir çay demle de keyfimize bakalım hanım’ diyesi geliyor.
-Burada seçmeli; İsteyen ‘bey’ der aman keyfinizi kaçırmayın, önemli olan çayın demi- de mi?
Tabii ki ben, hala seçimden, ilk seçimden çok önce söylediğimde ısrar ediyorum. Bu yüzden bence, bu keyfi şu anda eksik yaşıyoruz. Yani eğer seçimde destek için 3-4 temel ilke ileri sürülseydi, şu anda İstanbul Belediyesi mesela çok dilli belediyeciliğe başlıyor olacaktı. Eski meclis başkanına -Binali beydi galiba adı- seçilebilmek için ‘Kürdistan’ dedirten durum, herkese, bu ilkeleri, açıkça ya da mahcup, vaatler içine koymak zorunda bırakacaktı.
Yanlış anlaşılmasın İmamoğlu yine kazanacak ama bu sırada ‘Çok dilli belediye’ sözü vermiş olacak,
Bu ilkeler nedeniyle, sadece ucuz değil, ‘Bedava Toplu Taşıma’ uygulaması ‘HDP’nin ileri sürdüğü ilkeler nedeniyle başlanması gerekecek,
İki tarafın da söz verdiği herkese ücretsiz kreş sözü, bu ilkelerin taşıdığı zorunluluk ile programlarında yer almış olacak,
Ve çok uygulanmasa bile ‘Taşeron işçi’ uygulamasının HDP tarafından ortadan kaldırılması gereken bir ilke olduğu, ayan beyan ortaya çıkacaktı.
Yani ne olursa olsun, toplumun her kesimine, Kürtlerin, HDP’nin nasıl sadece kilit bir durumda olduğu değil, aynı zamanda istediklerinin neler olduğunu, herkese, 7 düvele duyurmuş olacaktı.
Ekolojik- Demokratik belediye ilkelerini, bu kadar etkili olarak anlatabilmenin bir fırsatı, pardon iki fırsatı avucumuzda uçup gitti.
Şimdi önümüzdeki maçlara bakalım ve ‘Demokratik Belediyeciliğin nasıl pratikleştirebileceği meselesine gelelim.
İstanbul’la beraber, Türkiye’nin bütün büyük şehirlerini kaybeden iktidar, tam şu anda kayyumlarıyla baş başa, kim kime ihanet edecek, diye endişe ile beklerken, ‘Ekolojik-Demokratik belediyecilik’ uygulamasının yeni bir fırsatı ortaya çıktı. Bu yenilginin rüzgarında iktidarın, kendisine toparlanma fırsatı verilmeden pratiğe geçirilecek bu ilkeler -ya da ekolojik belediye programında var olan diğerleri-yaşama geçirildiğinde ancak bu maç devam etmiş olacak.
Yani elimizde ki ‘Ekolojik-Demokratik belediyecilik’ artık, sadece halkın ihtiyaçlarını karşılayan değil, kim olursa olsun iktidarı da barışa sürükleyecek bir nitelik taşıyor.
Yeniden ve cüretle…