Demokratik siyaset kavramı çok farklı şekillerde tanımlanıyor. Demokratik siyaset, en genel anlamda, siyasal alanın herhangi bir zor aygıtıyla biçimlendirilmediği; tanınma, katılma, söyleme ve karar alma aşamalarında eşit, adil, demokratik şekilde yer almaya işaret ediyor. Bu yazıda kavrama yüklenen farklı anlamlardan faydalanılıyor. Fakat esas olarak odaklanılan nokta şu: Demokratik siyaseti stratejik bir düzleme yerleştirilmesi ve demokratik siyasetin bu düzlemde ortaya çıkarabileceği çeşitli potansiyellere dair ihtimaller.
Strateji kavramı da bugüne kadar farklı anlamlarda kullanılmıştır. Bu anlamların ortak özelliklerine bakıldığında, dönüşümün genel yönüne veya yeni olanı inşa etme perspektifine işaret ediyor. Bu kapsamda taktik hamlelerden öte bir şeye tekabül ediyor. Bu yönüyle yeni dönemde Kürt hareketi tarafından stratejik düzleme yerleştirilen demokratik siyaset hem dönüşümün gramerini hem de yeni yaşamın inşasının yapı malzemesi ve mimarisini sunuyor.
Sayın Öcalan, 27 Şubat’ta ilan ettiği Barış ve Demokratik Toplum başlıklı çağrıya yaptığı ekte PKK’nin feshiyle demokratik siyasetin tanınmasının gerekliliğini bir arada ifade etmiştir. Yani demokratik siyaseti yeni dönemin ilişki ve var oluş zemini ile stratejik yönelimi olarak kabul etmekte ve oyun kurucu bir düzlemde konumlandırmaktadır.
Bilindiği üzere Kürt hareketi elli yılı aşkın siyasi geçmişinde önemli paradigmal dönüşümler yaşadı. 90’ların ve 2000’lerin başındaki dönüşümler majör dönüşümlerdi. Fakat ilk defa bir dönüşüm sürecine silahlara veda eşlik ediyor. Dolayısıyla yeni dönemi anlamak için stratejik yönelimi ciddiyetle ele almak gerekir. Burada majör dönüşüm dönemleri de aşan bir çerçeve olduğunun görülmesi bundan sonrasının anlaşılması açısından önemli.
Bu hamleyle demokratik siyaset stratejik düzleme yerleştirilerek ona da yeni anlam ve misyonlar yükleniyor. Böylece hem araçlar hem paradigma açısından demokratik siyaset belirgin hale getiriliyor. Reel-politik kaygıların ötesinde bir anlam ve misyon demokratik siyasetin önünde gerçekleşmek için duruyor. Bu kapsamda denebilir ki, stratejik yönelim olarak demokratik siyaset tercihi ne Erdoğan’ın sürece dönük pragmatist yaklaşımı üzerinden ne de anti-Erdoğancı dizilimin kurucu siyaset üretmekten uzak kaygılı ruh hali üzerinden değerlendirilemez. Demokratik siyaset kurucu fikirlerin dile getirildiği, yeni bir kişilik ve karakter yaratmanın zemininin oluşturulduğu alan olarak öne çıkıyor.
Demokratik siyasetin stratejik düzeye yerleştirilmesi önümüzdeki yıllarda mücadelenin hem araçlarına hem de zeminlerine dair belli ölçüleri yeniden ele almayı gerekli kılıyor. Stratejik temelde bir değişim, kendi değerine uygun ölçekte değişimleri de ortaya çıkarır. Fakat her paradigmal değişim ve devir döneminde olduğu gibi bu dönemde de tehlikeler ortaya çıkmaktadır. Walter Benjamin’den ilhamla ifade edersek mücadele geleneği stratejik bir devir yaşadığında iki tehdit doğmaktadır. Birinci tehdit geleneğin kendisi içindir. Bu, egemen sınıfın eline düşmektir. İkinci tehdit, egemen sınıf içindir. Bu, geleneğin egemen sınıfı yenilgiye uğratmasıdır.
Yeni dönem için stratejik tercih olarak demokratik siyasetin seçilmesi bu iki tehdidi bir kez daha gündeme getirme potansiyeline sahiptir. Eğer demokratik siyaset, elli yıllık mücadelenin sonunda varılan müzakerelerde elde edilen hakların elitler-gruplar arasında pay edilmesi ve kendi “sistem içi”ni yaratması yönünde bir etkinlik olarak algılanırsa kuşkusuz birinci tehdit gerçekleşebilir. Elli yıllık gelenek yeni bir faza geçmek yerine başka bir mecrada başkalarının hikayesi olarak akar. Neticede yukarıda belirtildiği gibi stratejik olan genel yönü belirleyecekse bunun öznesi kendi rengini buraya verme eğilimine sahip olur.
Yok eğer demokratik siyaset Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat manifestosunda “Demokratik toplumun siyaseti demokratik siyasettir” diyerek işaret ettiği stratejik ölçü düzeyinde gerçekleşirse o halde tehdit, egemen sınıflar ve/ya bu potansiyeli taşıyanlar için ortaya çıkabilir. Bu yönüyle, elli yıllık gelenek paradigmal dönüşümünü stratejik düzlem değişikliğiyle bütünleyerek kendi hikayesinin sahibi olmaya devam eder.
Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nin ikinci aşaması olan ve hak ve hukukun tesisi ile demokrasinin inşa edilmesinin öngörüldüğü aşamaya geçiliyorken demokratik siyasetin önemini, sonucu etkileyici kapasitesini, sonraki döneme daha şimdilerden etki etme potansiyelini görmek gerekir.
Bu kapsamda demokratik siyaseti stratejik bir düzleme yerleştirme tercihi olabildiğince devrimci bir hamle olarak duruyor. Ama bilinmelidir ki, her devrimci hamle, gerçekleşen bir devrimden önce devrimci görevler açığa çıkarır.