Kadınların demokratik ulusunda farklılıkların eşitliklerinin savunulduğu, çocukların özgür bir yaşamda yetiştirildikleri, her türlü erkek egemen iktidar ve siyasetine karşı tavrın sahibi olunduğu, yaşamın bayram ve şenlik havasında geliştiği bir yaşam söz konusudur
Afşin Aybar
Demokrasi, toplumun kendi kendine yetebilmesi, denetlemesi, özsavunma yeteneklerine en uygulanabilir biçimde işlev kazandırdığı bir alandır. Demokrasi iktidarlar, yönetimlerce uygulanacağı gibi esasen toplumların anlayış ve yaşam tarzıdır. Yoksa çokça çarpıtıldığı gibi demokrasinin sadece devletlerin, iktidarların uygulayacağı anlamına gelmez. Kelimenin gerçek anlamı bile demos’a yani halkın yönetim sanatına vurgu yapar.
Ahlaki-politik toplum özelliklerini yitirmeyen insanların aradığı temel özellikler demokratik ilkelerdir. Dikkat edilirse ahlaki-politik toplumlar doğalında demokratik olduklarından yalanı, talanı, baskıyı kabul etmezler. Özgürlüklerine çok düşkün oldukları gibi, bunu bir yaşam tarzı ve düşünce biçimi olarak da yaşamın her alanında eksiksiz uygularlar. Ahlaktan ve politikadan düşenlerin demokrasiye taban tabana zıt hale geldiklerini günümüz diktatörleri ve soykırımcılarının uygulamalarından rahatlıkla anlayabiliriz. Demokrasinin olmadığı yerde toplumlar yalana, baskıya kısacası köleliğe alıştırılmışlardır. Dolayısıyla demokrasinin ahlak ve özgürlükle doğrudan bağı vardır.
Ahlaki politik toplum ya da demokratik uygarlık kadın eksenli gelişmiştir. Neolitik devrim insanlığın altın çağı olarak adlandırılmaktadır. Neolitik devrim ana-kadın etrafında gelişen bir özelliğe sahiptir. Mezopotamya buna ev sahipliği yapmıştır. Bu nedenle de bu coğrafya hep cennetle özdeşleştirilmiştir. Yaşamın iş bölümü temelinde kadın ve erkeğin uyumuyla geliştiği, çocuklardan yaşlılara herkesin kendisini ve hakikatini içinde bulduğu ahlaki politik toplumsallık eşitliğe, özgürlüğe, adalete dayalı olarak gelişen en demokratik toplumdur. Yine bu toplumun en belirgin özelliklerinden olan doğayla uyumu toplum-doğa diyalektiğinde nasıl bir düzenin kazanıldığını rahatlıkla göstermektedir.
Mevlana’nın “Taştım, kaya oldum, ot oldum, çiçek oldum, süründüm, uçtum, balık oldum, en sonunda insan oldum” özdeyişi özgürlüğün ve demokrasinin, insan ve doğa gerçekliğinin en yalın halini ifade ediyor. Dolayısıyla toplumların devletlere, uygarlıklara, kadınların erkek egemen zihniyet ve yapılanmalarına karşı kendi öz iradesini, özelliklerini koruması ve özgür tutmayı sağlamasındaki direnişi demokratik bir tutum olduğu gibi aynı zamanda demokrasinin gerçek tarihidir de. Çünkü özgürlük nihayetinde demokrasiye gereksinim duyar.
Tarihsel gerçeklikten ve toplumsal hakikatimizden anlayacağımız üzere demokrasinin kadınla doğrudan bağı vardır. Ahlaki-politik toplum demokratik toplumsa ve bunun yaratıcısı ana-kadınsa o halde demokrasi de Xwebûn, yani kendi olma hali ve mücadelesidir. Dikkat edilirse ahlaki-politik özelliklerini yitirenlerin demokrasi ve özgürlük sorunları vardır. Bunun temel nedeni ise kendi hakikatlerine yabancılaşmalarıdır. Hakikatimiz toplumsallığımızsa bu toplumsallığı yaratan kadına karşı yaklaşımlarımız özgürlüğün temel ölçütü olmaktadır. Tam da bu yüzden toplumun özgürlük düzeyi, ulusların özgürlük düzeyi, kadınların Xwebûn olma haliyle doğrudan bağlantılıdır. Yani özgürlüğün kendisi kadınların özgürleşmesiyle gerçekleşmektedir. Tarihin her aşamasında kadınların yaşama, toplumun her alanına katılımları demokrasiyi ve özgürlüğü belirlemiştir. Kadının doğayla ve çocuğuyla kurduğu ilk ilişkiler toplumsal yaşamın düzeyini, demokratik olmanın ilkelerini belirlemiştir.
En fazla demokrasi ve özgürlükten yoksun bırakılan ulus olan kadınlar öz güçlerini, öz benliklerini koruma uğruna çok büyük bedeller vererek, binlerce yıldır erkek egemen zihniyet ve siyasete karşı mücadele ediyor. Yaşamın her alanında, her boyutunda bu mücadeleye tanıklık ediyoruz. Kapitalist modernite, toplum ve kadın karşıtı bir sistemdir. Toplum ve kadın karşıtı olduğu için de özgürlük, demokrasi karşıtıdır. Demokratik yönetimlerin en fazla dumura uğratıldığı çağ olan kapitalist modernite çağı, bu karşıtlığını en fazla kadınlar üzerinden yapmaktadır. Kadınlara sahte özgürlük ve sahte demokrasiler sunmaktadır. Bunun aksine Demokratik Modernite merkezli demokratik ulus inşası, kadın özgürlük eksenli bir inşadır. Kadınların özgür yaşamının ifadesidir. Önder Apo ‘Kadın, özgürlüğün gizli bahçesidir’ diyerek demokratik uluslaşmanın ilk şartı olarak kadın özgürlüğünü, demokrasiyi koymaktadır. Dikkat edilirse, Ortadoğu ve Kürdistan, demokratik uluslar bahçesidir. Çünkü kadın eksenli gelişen ahlaki-politik toplum özellikleri hala bu coğrafyada güçlüdür.
O halde kaybettiklerimizi kaybettiğimiz yerde aramalıyız. Kadınlar açısından bu hayati önemdedir. Çünkü Xwebûn olma mücadelemiz kendi kökleri üzerinde gelişmek durumundadır. Günümüzde Kürt kadın hareketinin demokratik siyaset alanı başta olmak üzere toplumsal yaşamın tüm alanlarında en öncü güç olarak demokrasi ve özgürlük mücadelesi verdiklerini görmek gerekiyor. Bu yüzden de en fazla saldırı altında kalan kesim oluyorlar.
Kürt Özgür Kadın hareketinin mücadelesi sayesinde birçok şeyin değiştiğini, dönüşmekte olduğunu unutmayalım. Eşbaşkanlık sistemi, toplum zihniyetinde önemli gelişmeler yaratmıştır. Yine eskiden olduğu gibi kadın katliamları artık doğal görülmemekte, ciddi tepkilerle karşılanmaktadır. Bunlar, demokratik ulus inşasına giderken çok önemli kazanımlar olsa da yeterli değildir. Çünkü kadınlar toplumsallığı yaratan ve doğuran öz güçtür. Demokratik ulus inşası bu yaratıcılık ve doğurganlıkla oluşacak bir zihniyet inşasıdır. Toplumun ve iktidarların zihninde hâkim olan erkek egemenlikli zihniyet ve siyaset aşılmadan demokratik uluslaşma gelişme gösteremez. Tam da bu yüzden kadınlar, demokratik ulus inşasının öncüsü ve yaratanı olarak en fazla bu inşaya girişmek durumundadırlar.
Demokratik ulus, kadınların kendi yaşamını örgütleme ve inşasıdır. Kadınların demokratik ulusunda farklılıkların eşitliklerinin savunulduğu, çocukların özgür bir yaşamda yetiştirildikleri, her türlü erkek egemen iktidar ve siyasetine karşı tavrın sahibi olunduğu, yaşamın bayram ve şenlik havasında geliştiği bir yaşam söz konusudur. Bu yaşamı özgür zihniyet temelinde inşa edecek olanlar en başta da kadınlardır. Çünkü demokratik ulusun toplumları, Xwebûn olmalarını kadınların duygu, düşünce, ruhu ve yaşam tarzıyla gerçekleştirecektir.