• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
20 Ekim 2025 Pazartesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Forum

Demokratikleşmenin ölçüsü, Önder Öcalan’ın özgürlüğüdür

20 Ekim 2025 Pazartesi - 00:00
Kategori: Forum, Manşet
Demokratikleşmenin ölçüsü, Önder Öcalan’ın özgürlüğüdür

Önder Abdullah Öcalan her şeye rağmen dünya yüzündeki en özgür insandır. İmralı kayalıklarında tarihin derinliklerini duymasını bilmiştir. Demek ki bizi sağır eden kölecil sistemlere kapalıdır kulakları, özgürlüğü duymaya açıktır. Bizlerde yaratılan özgür anlamlar, Onun özgürlük yaratımlarının sonucudur, onunla anayla kurduğumuz ve hiç kesilmeyecek olan göbek bağı gibi bir bağımız olmasındandır. Bundan dolayı bizim en temel talebimizdir Öcalan’a Özgürlük

Dilzar Dîlok 

Kürtler, kadınlar, insanlar olarak bizim temel talebimiz Önder Apo’ya Özgürlük’tür. Bu talebimiz Öcalan’a özgürlük sloganı olarak tüm alanlarda yükselmektedir.

“Öcalan’a Özgürlük” sloganı, içinde çok farklı ve çok fazla anlam barındırır. İçinde bireysel, toplumsal-tarihsel, kitlesel, siyasal anlamlar hepsi iç içe girmiştir.

Birinci boyutu Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan adında kimlik ve beden sahibi insanın fiziksel olarak özgür olması talebinin dillendirilmesidir.

İkinci boyutu Önder Apo şahsında bir halkın, onu kendi önderi gören Kürt halkının kendi toplumsallığına, diline, kültürüne, yaşam tarzına ve kendi öz yönetimine dair özgürlük istemesidir. Önder kişilikte toplanan özellikler, yok sayılanı var etme düzeyindedir. Kürt gerçeğinde bu, başka halklardaki ya da inanç gruplarındaki öncülük biçiminden ayrılır. Yapılan salt yolda yürüyüşün öncülüğü değildir. Söz konusu olan yok oluştan varoluşa geçilen yolu yaratmak, yolda yürümek, yürütmek ve yolu inşa ede ede ilerlemektir. Ve bunu başarabilmek için de yolun üzerinde inşa olunacağı mekânı tasarlamak, anlamlandırmak ve özgür yorumlamaktır. Ve hepsini başarabilmek için de varlık, özgürlük, kendilik bilincini, felsefesini yaratmak, inanç oluşturmaktır. Birçok sebepten dolayı onsuz, yolun varlığını düşünmek problemlidir.

Kürtlere uygulanan soykırım politikaları çok acımasızdı, belki Kürt bitmemişti ama Kürtlük bitirildiğinden dolayı kendisine Kürt diyen de kalmamıştı. Özgürlük, umut, özyönetim, kendi olma konuları hepten unutulmuştu. 20.yüzyılın son 21.yüzyılın ilk çeyreğine damgasını vuran Abdullah Öcalan önderliğindeki yürüyüş olmasaydı, bu zaman bir varlık ispatının değil posanın süpürülüp atıldığı zaman olarak anılacaktı. Bundan dolayı 1970-1990 yılları arası varlığın kesinleştirilmesi süreci olarak Kürdistan tarihine yazılmıştır. Uzatmalarla birlikte de bugüne kadar gelen bu süreç yeni bir aşamaya evrilirken “Öcalan’a Özgürlük” talebi en meşru, zorunlu gerekli ve olandır. Bu konuyu Türkiye’de yaratılan yapay şovenist duygulara değil Kürt halkında yarattıklarına bakarak değerlendirmek daha fazla hakikate yakınlaştırır. Aksi durumda milliyetçi saiklerle konuya ölçü koymaya çalışmak, faşizmin yeni bir makyajla devamı anlamına gelmekten başka bir şey ifade etmeyecektir.

Öcalan’a özgürlük nasıl ki varlığın kesinleştirilmesi mücadelesiyle geçen 40 yılı aşkın bir süreyi anlatıyorsa ve bu kesitler içinde bu mücadeleye dahil olan tüm öğeleri anlamlandırıyorsa, buraya gelişteki varlıksal öğeleri anlamlandırmayı da kendi içinde barındırır. Önder Apo bu dönemi ‘ara dönem’ olarak tanımlarken, PKK öncesi inkâr ve imha zihniyeti-soykırım uygulamaları içinde olup da Kürtlük bilinciyle ortaya çıkan, bunu şiirle, şarkıyla sözle göstermeye çalışanların dönemini de ‘aranın arası dönem’ olarak adlandırmıştır. Bu adlandırma Önder Apo’nun tarihe ve topluma-toplumun öncülerine olan bağlılığını ve anlam verişini ortaya koyar. Cigerxwîn “Kîne Em” derken varlık problemini sorgulatmış, sağır eden sessizlikte bir ses olmaya, bir ses oluşturmaya yönelik eylemini gerçekleştirmiştir. Onun sözleri şarkıya dönüştüğünde milyonlara ulaşmış ve aynı duyguyu uyandırıp ayağa kaldırmıştır. Önderlik “Biz sıfırdan başlattık” dediğinde “bir de sıfıra getirenler var” diyerek Önderliği tamamlayan hem Kürt gerçeğinin düşürüldüğü durumu hem de kendisinin de içinde olduğu aranın arası dönem itibariyle rollerini, yaşanan zorlukları ve verilen bedelleri anlatan Musa Anter gerçeği vardır. Musa Anter de verdiği mücadeleyle ve yarattığı değerlerle Kürdistan özgürlük tarihinde onurlu yerini almıştır.

“Kîne Em” sorusunu sormak, duymak, cevaplamaya çalışmak ya da benzer akışlara yönelmek, her Kürt bireyinin varlığında önemli bir dönemeç rolü oynamıştır. Kîne Em sorusu “Kürdistan sömürgedir” tespitinin en genel anlamdaki toplumsal zeminini yaratmada inşacı rol üstlenmiştir. Duygu inşası, toplumların kolektif bilincindeki en temel yapıtaşıdır. Ortak duygu inşası toplumsal varoluşun temelidir. Bu anlamda Kîne Em sorusu ortak duygu inşasında büyük rol üstlenmiştir. Kendi kimliğini yaşayamayan Kürt bireylerin ayrı ayrı ve sessiz de olsa, kendi içlerinden de olsa soruya cevaben “Kurd in em” cevabını vermeleri, ulusal bilincin gelişmesinde, kolektif duygu inşasında büyük ve sessiz bir rol üstlenmiştir. Bugün sanatın rolü anlamında tarih ve toplum yapıcı rolden söz edebiliriz ancak bu konuya dair yazık ki günümüz sanatçılarının yaratım-duygu inşası konumundan uzaklıkları bir boşluk olarak hala orta yerde durmaktadır.

Kürt gerçeğinde binyılların baskısı ve çalkantılarının sonucu gelinen durumda pek fazla verilen cevap yoktur. 1970’lerin başında sorulan bu soruya yüksek sesle ve doğru cevabı bir tek Önder Apo vermiştir. Kürde Kürt denilmeyen bir zaman aralığında Cigerxwîn’in sorusu Kürde Kürt diyebilmek için kolektif duygu inşası kadar toplumu kendi varlığını sahiplenmeye de teşvik etme amacını içeriyordu. Biz kimiz sorusuna biz Kürdüz ve Kürdistan sömürgedir diye yüksek sesle ve kolektif şekilde cevap verme, kendini tarihin bir aşaması-halkası yaparak bu devamlılığı sağlama, varlığı kesinleştirme ortak duyguyu ortak düşünceye dönüştürme anlamındaydı. Aranın arası dönem Önder Apo’nun bu düşünsel-siyasal çıkışıyla tamamlanmış ve ara döneme giriş yapılmıştır.

Önder Abdullah Öcalan bundan dolayı bir kişi olmakla birlikte bir kişi olmaktan öte bir anlam barındıran kolektif varlık bilinci ve bu bilincin somutlaşmasıdır. Kimisi bu gibi tespitler karşısında Önderliği tanrısallaştırdığımızı söyler. Bunu söylerken kendilerince Önderliği çok abarttığımızı anlatmak isterler. Oysa insanlık tarihinden öğrendiğimiz kadarıyla bir varlığı-kişiyi tanrısallaştırmak onu büyütmek değildir.

Tanrısallık yaratan-yaşatan-gören-cezalandıran ve benzeri özellikleriyle insanlığın üstü bir varlık olarak anlatılır, kabullendirilir. Bunlar bilinir ve günlük yaşam edimlerini etkiler. Ancak bilinmeden, bilinmeye gerek duyulmadan, yaşam edimlerini etkileyen, çoğunda tanımlanmayan kimi özellikler de tanrısallığa yüklenir. Tanrı ulaşılmazdır, en temiz ve yüce olandır. Herşeye rağmen, fanilerin tüm pratiklerine rağmen baki olan, kirlenmeyendir. Kirli olan fanileri örten ve temiz kalan-baki olandır. Aç gözlü mülkiyet hırsızlarına rağmen tanrı mülksüzdür. Böyle bir tanrının varlığı onun kullarının vicdanî rahatlığıdır. Tanrının ulaşılmazlığı özünde kuldan üstün ama ayrı olandır. Hiçbir zaman yeryüzünde olamayacak olandır. Hiçbir zaman gökyüzünden inemeyecek olandır. O öteki dünyanın vatandaşıdır, asla bizim dünyamıza gelemeyecektir. Bu anlamda resmen ve fiilen ötekileştirilendir.

Konuyu uzatmadan belirtelim ki, tanrısallıklar insanın kendi varlığını, toplumsallığını ve özgür yaşam eylemlerini manevi anlamlarla güçlendirmesi temelindeyse değerlidir, değilse farkında olalım olmayalım günlük siyasete hizmet etmekten kurtulamazlar. İnsan aklının işleyiş biçiminin karmaşıklığı o düzeydedir ki en bilimsel çalışmalar içinde tanrıya dua etmeyi unutmayabilir. En kötü şeyi yaparken bir tanrısallık görebilir kendi işinde. DAİŞ örneği ne yazık ki can çekişse de hala şeklen vardır, aynı aklın ürünleri zaten fazlasıyla vardır.

Tanrısallaştırmadan bunu yapabilmek zordur. Tanrısallaştırmak bireyi yücelterek ulaşmaya çalışmaktan ziyade, yücelterek soyutlaştırmak ve kendinden uzaklaştırmak anlamına geliyor. Tanrısallaştırılan her obje siyasallaştırmanın basit bir sahasına çekiliyor.

Çokça iddia edildiğinin tersine, siyaset dinin devamı değildir, tersine din siyasetin devamıdır. Din ve aynı anlama gelmek üzere tanrısallaştırma, siyasetin inceltilmiş, soyutlanmış, toplumlardan koparılmış halidir. Din, siyasetin halktan koparılmasının, halkın iradesinin bağlanmasının, siyasal eylemlerin meşrulaştırılmasının en temel aracıdır.

Özcesi, Kürtler ya da özgürlük hareketi Önder Apo’yu tanrısallaştırıyorsa, doğru anlamı verememenin bir eksikliğidir söz konusu olan. Bu anlamda, bu tür tespitleri “yok aman biz tanrısallaştırmıyoruz” şeklinde karşılamamız da beklenmemelidir. Bunu yapıyorsak, Önderliğimize yeterli ve doğru anlamı veremediğimizden, özgürlük çizgisini yeterince özümseyemememizden kaynaklı yapıyoruzdur. Nihayetinde tanrısallaştırmak belirlemesini biz bir eksiklik olarak alırız. Tabi bu anlamlarıyla ele aldığımızda Önderliği tanrısallaştıran yaklaşımlarımız olabilir. Bu bizim Önderlik gerçeğine ulaşmadaki, Önder Abdullah Öcalan’ı anlamadaki en büyük eksikliklerimizden kaynağını alan kolaycılığımız ve basit kurnazlıklarımız olabilir ancak. Bundan dolayı da bu tür eleştiri ya da tespitler olduğunda, bizler ancak Önderliğimize özeleştiri verebiliriz.

Önder Apo bir hakikattir. Aranın arası dönemi tamamlayarak Kürdistan tarihinde ara dönemi başlatan, Kürt varlığının soykırım siyaseti uygulayan ulus devletçi şovenist yapılara kabul ettirilmesi temelinde ara dönemi başarıyla tamamlayan bir tarihsel hakikattir. Bu hakikati anlamamak ve eleştiri adına, kapitalizm sularındaki liberal bireyciliklerin harlandırılması adına söylemlerde bulunmak gerçekçi değildir. Teraziyi ortaya koyup bir kefesine Önderliği koyarken karşı kefeye karşı kefeye 60 milyonluk Kürt halkını koysanız, üstüne insanlık tarihinin en büyük değerlerini, ana kadının en anlamlı yaratımlarını, güzelliklerini de koysanız onu denkleştiremezsiniz. Bu bir abartı ya da tanrısallaştırma değildir. Çünkü özgürlüğü ve özgürlük öncülüğünü tartacak bir terazi yoktur. Ve insana özgürlüğü öğretmek onu özgür kılmaktan daha değerlidir. Önderliğimizin böyle bir tarihsel anlamı vardır, bu anlam sabittir ve salt Kürtlükle ilgili bir durum da değildir. Hal böyleyken, terazinin kefesine herhangi bir kişiyi koymak doğrusu gereksiz bir zorlamadır ve gerçekçi olamayacak kadar basittir. Ölü doğmuş bir projedir.

Öcalan’a özgürlük sloganının üçüncü boyutu da biraz daha ‘bencilce’dir. Bu slogan vesilesiyle herkes kendine özgürlük ister. Hepimiz bu sloganın yankısında kendimize özgürlük isteriz. Önderlik üzerindeki tecridin az da olsa kırılması dahi Türkiye’deki birçok kesimin daha özgürce adımlar atmasını sağladı. Kürtler kadar, inanç grupları, farklı etnik kesimler ya da düşünce sahipleri de kendini ifade etme olanağı buldu. Asker analarının gözyaşları durdu. Gerilla anaları, çocuklarının fotoğraflarını bağrına basarak ertelenmiş ve suskun yaslarını tutmaya başladılar. Örnekler çoğaltılabilir.

Önderliğin özgürlüğüyle bağlantılı olarak ortaya çıkan bu durumun zaman içinde daha büyük bölgesel ve uluslararası faydaları da olacak. Türkiye, demokratikleşmede adımlar atmış bir ülke kimliği kazanarak dünyaya yeni bir yüzle kendini tanıtma fırsatı bulacak. Tabi bu kazanımlar için daha çok erken diyebiliriz.

Sormak isterim, Önderlik konuşmasaydı, Önderlik tespitleri olmasaydı, Türkiye siyaseti hangi gündemlerle uğraşıyor olacaktı? Türkiye gazeteleri neyi yazacak, televizyonlar neyi soracaktı konuklarına? Türkiye toplumlarına gerekli olmayan konuşmalar ve düşmanlıkları artıran söylemlerle terör uzmanı adı altında kendini gizleyen tacirler şimdi yoklar, çünkü Önderlik konuştuğunda kan siyasetinden para kazananlar olmayacak. Bunu herkes bilmektedir. Eğer bugün az da olsa insanca konuşulabiliyorsa bu Önderlik konuştuğu içindir. Önder Apo konuştuğunda ortaya çıkan demokratikleşme çıtası, Önder Apo özgür olduğunda daha da yükselecek ve toplumların hak ettiği yere ulaşacaktır.

Türkiye’de Öcalan’a özgürlük varsa herkese özgürlük vardır. Bugün Türkiye kamuoyunda uçuşan sorular da buna işaret eder. “Öcalan özgür olacak da … hapiste mi kalacak?” diye başlayan ve boşlukları değişik isimlerle dolduran çok fazla soru vardır. Elbette Önderliğe özgürlük talebinin pratikleşmesi, Türkiye’deki demokratikleşme ölçüsünün büyük gelişme katetmesidir ve Önderlik özgür olduğunda zaten Türkiye kendi temel demokratikleşme sorunlarını da ele alma gücü göstermiş bir ülke olarak dünya demokrasi tarihine adını yazdırma şansını yakalayacaktır. Bu sorular Türkiye’deki demokratikleşme ve özgürleşme ölçütünün Önder Abdullah Öcalan olduğuna da işaret etmektedir. Bundan dolayı Öcalan’a Özgürlük en temel taleptir. Elbette sıradan bir talep değildir, ancak özgür ve demokratik yaşamın başka yolu yoktur. Bundan dolayı da Önderliğe özgürlük talebinden vazgeçilemez ve bu talep küçültülemez. Önderlik özgürse dilimiz özgürdür. Önderlik özgürse kadınların özgürlüğü vardır. Öcalan özgürse kolektif demokratik yaşam temelinde tüm düşüncelere özgürlük vardır. Türkiye’de demokratikleşme ölçüsü Önder Abdullah Öcalan’ın özgürlüğüdür.

Önder Abdullah Öcalan her şeye rağmen dünya yüzündeki en özgür insandır. İmralı kayalıklarında tarihin derinliklerini duymasını bilmiştir. Demek ki bizi sağır eden kölecil sistemlere kapalıdır kulakları, özgürlüğü duymaya açıktır. Dünyanın en uzak köşesindeki insanların seslerini duyabilmiştir. Kadınların üzeri örtülmüş özgürlüklerini, güzelliklerini, anlamlarını hissedebilmiş, bilince çıkarmış ve bunu bilimsel bir dile kavuşturabilmiştir. Kadınların her tür işkenceye, katliama ve zorbalığa maruz bırakıldığı bu çağda Önderliğin kadın duyarlılığı onun en özgür yanına işaret eder. Kendi özgürlüğünü kendisi inşa ettiği kadar kendi toplumsallığını inşa etme çabası ve başarısı da onun özgürlüğünün kazanımlarının büyük toplumsal özgürlüklere vesile olduğunun göstergesidir. Bizlerde yaratılan özgür anlamlar, Onun özgürlük yaratımlarının sonucudur, onunla anayla kurduğumuz ve hiç kesilmeyecek olan göbek bağı gibi bir bağımız olmasındandır. Bundan dolayı bizim en temel talebimizdir Öcalan’a Özgürlük.

 

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Ulus-devletlerin su üzerindeki hegemonyası nasıl kırılır?

Sonraki Haber

Yemeksepeti kuryeleri iş bıraktı

Sonraki Haber
Yemeksepeti kuryeleri iş bıraktı

Yemeksepeti kuryeleri iş bıraktı

SON HABERLER

Yemeksepeti kuryeleri iş bıraktı

Yemeksepeti kuryeleri iş bıraktı

Yazar: Yeni Yaşam
20 Ekim 2025

Demokratikleşmenin ölçüsü, Önder Öcalan’ın özgürlüğüdür

Demokratikleşmenin ölçüsü, Önder Öcalan’ın özgürlüğüdür

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
20 Ekim 2025

Ulus-devletlerin su üzerindeki hegemonyası nasıl kırılır?

Ulus-devletlerin su üzerindeki hegemonyası nasıl kırılır?

Yazar: Heval Elçi
20 Ekim 2025

Küresel ısınma ormanları yutuyor

Küresel ısınma ormanları yutuyor

Yazar: Heval Elçi
20 Ekim 2025

İmralı karşıtlığı Kürt düşmanlığıdır!

İmralı karşıtlığı Kürt düşmanlığıdır!

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
20 Ekim 2025

Hamas heyeti, ateşkesi takip için Mısır’a gitti

Hamas heyeti, ateşkesi takip için Mısır’a gitti

Yazar: Yeni Yaşam
19 Ekim 2025

Şengal gençlerinden Öcalan’ın özgürlüğü için yürüyüş

Şengal gençlerinden Öcalan’ın özgürlüğü için yürüyüş

Yazar: Yeni Yaşam
19 Ekim 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır