Günlük yaşamınız içinde çevrenizi gözlemleyin. Kentin bazı noktalarında sabah işe gidenlerin oluşturduğu yoğun kalabalık akşam iş çıkış saatlerinde yeniden ortaya çıkar. Bu yoğunlukta göze çarpan garipliği, yukarıdan çekilmiş görüntüleri biraz hızlandırarak izlediğimizde çarpıcı biçimde görürüz. İnsanlar yüzleri asık ve gergin biçimde bir yerlere sürüklenerek akıp giderler. Bazen kalabalıkların oluştuğu saatlerde biraz yükseğe çıkıp kalabalığın hareketlerini izlerim. Evet, ben de o kalabalığın içinden biriyim. İşte bu nedenle içinde bulunduğum duruma yabancılaşıp kalabalığa bakarken aslında kendime bakıyor ve soruyorum, neyim ben?
Kapitalist sistem maalesef toplumun tamamını var ettiği çarkın birer dişlisi yapmıştır. Bir dişlinin parçası olarak topluma biçilen roldeki varlık nedenimiz, sistemi arıza vermeden sürdürülebilir kılmaktır. Bazen birileri o çarkın dışına çıkar ve hatta çarka çomak sokar. Deniz Gezmiş’in arkasındaki kalabalığa yumruğunu havaya kaldırarak yön verdiği fotoğrafı görenler hatırlayacaktır. Bu fotoğraftaki kalabalığın, Deniz’in gösterdiği yönde amaç birliği içinde hareket edildiği görülür. Bu amaç birliğinin, kent yoğunluğunda sürüklenen kalabalıklarla alakası yoktur, onlar sistemin çarkına hep birlikte çomak sokup dişliyi dağıtmak için bir aradadırlar.
Bazen sistemi tam olarak kavrayamamış olanların da kitleleri harekete geçirebildiği, ancak sonuçta hareketin yenilgiye uğradığı bilinmektedir. Çoğu zaman sistemin çarkına çomak sokmak yetmez. Çünkü çomak çarkın en zayıf noktasına sokulamazsa, çark çomağı parçalar ve dönmeye devam eder. Buna benzer sayısız örnek vardır. Bu nedenle çomağı çarka sokacakların çelikten bir iradeye sahip olması gerekir. Çomak doğru yere sokulduğunda, çarkın yalpalamasıyla onu içine ya da dışına atmasına çelik irade izin vermez. Elbette bu çelikten irade, örgütlü bir gücün iradesiyse anlamlıdır. Deniz’in ortaya koyduğu irade arkadaşlarıyla kurdukları örgütlülükten beslendiği için güçlüdür.
Güney Afrikalı Nelson Mandela, ülkesinde ırkçılığa karşı uzun yıllar mücadele yürüttü. Onun mücadelesi milyonları kavradı. 27 yıl kesintisiz cezaevinde kaldı. Bu çelikten iradeye faşist yönetim direnemedi ve sonunda ırkçı yasalar kaldırıldı ve Mandela ülkesinde Devlet Başkanı seçildi. Ancak ne olduysa Mandela Devlet Başkanı seçildikten sonra oldu. Çomağını çarkın kalbine saplamıştı. Çark onu bertaraf edip dışa atamadı. Ancak en son sistem Mandela’yı Devlet Başkanı yaparak sistem içine çekmeyi başardı. Mandela Devlet Başkanı iken siyahlar yine madenlerde köle koşullarında çalışmaya devam etti. Yüzlercesi maden direnişlerinde katledildi. Yani sonuçta çarkın bazı noktalarında balansı bozulsa da dönmeye devam etti.
Günümüzde ise 16 yaşında bir kız çocuğu olan Greta Thunberg ortaya çıktı ve milyonları harekete geçirdi. Aylarca her Cuma günü ülkesi İsveç’in parlamento binası önünde kartondan dövizi ile dünyanın yok oluşuna seyirci kalamayacağını gösterdi. Greta artık mevcut sistemin sürdürülemez olduğunu görüyordu. Buna neden olan şeyin de aşırı üretimler ve aşırı tüketimler olduğunu da belirtiyordu. En son Birleşmiş Milletler’de yaptığı konuşmada, “İnsanlar acı çekiyor. İnsanlar ölüyor. Bütün ekosistem çöküyor. Kitlesel bir yok oluşun başlangıcındayız. Bütün konuştuğunuz para ve ekonomik büyüme masalları” sözleri çok etkileyiciydi. Antikapitalist birine kapitalizmi nasıl eleştirirsiniz diye sorsanız Greta’nın yorumlarına benzer bir yorumla karşılaşırsınız.
Greta 16 yaşında bir çocuk ve bize sorunlar karşısında nasıl bir irade ile mücadele edilmesi gerektiğini o küçük yaşında gösteriyor. O henüz koca çarkın çalışma koşullarının bütününü göremeyebilir. Ancak görenlerin onun çabasına doğru yerden katkı vermesi gerekmektedir. Bazı ipe sapa gelmez sağlı sollu eleştiriler onun gösterdiği iradeyi zayıflatamaz. Elbette onu da sistem içine çekip kapitalizmin çıkarlarına bağlamak için sistem her yolu deneyecek. Belki bir gün bunu başarabilir de. Ancak bize bırakacağı miras bugün ortaya koyduğu geri basmayan kararlı ve güçlü iradesi olacak.