• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
2 Ekim 2025 Perşembe
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar

Deprem ve siyaset

3 Şubat 2020 Pazartesi - 22:50
Kategori: Yazarlar

Elazığ depreminden sonra bir kez daha gördük ki, bu iktidarın en büyük korkusu siyaset.

Depremin ardından sosyal medyada yükselen eleştirileri değil kabullenmek ya da cevaplamak, daha ilk saatlerinde soruşturma açmakla tehdit ederek susturmaya çalıştı hükümet yetkilileri.

Bütün süreç boyunca muhalifleri “deprem üzerinden siyaset yapmakla” suçlayan iktidar, bir yandan da deprem bölgesine şov turları düzenlemekten geri kalmadı ve insanların can derdinde olduğu yerde siyasetin en hamasisini yaptı.

Muhalif yurttaşların ise verdikleri deprem vergilerinin akıbetini sorması bile suç sayıldı. İktidardaki paniğin nereden kaynaklandığına dair emareler de kısa sürede ortaya çıkmaya başladı ama. Torunlar-Kızılay-Ensar arasındaki para trafiği ortaya çıkması ve kurumun, Genel Başkanı’nın da tabiriyle ‘vergi kaçırma değil vergiden kaçınma’ operasyonunda önemli bir durak olduğunun anlaşılması bile yurttaşların sorularının ne kadar yerinde olduğunu gösteriyordu çünkü.

Ancak iktidara göre şimdi bunları sormanın, sorgulamanın zamanı değildi. Zaman milli birlik, dahası milli seferberlik zamanıydı. Depremzedelerin yaraları sarılırken böyle şeylerle uğraşılmamalıydı. Ama nedense tam da depremzedelerin yardımına koşması gereken kurum olan Kızılay’ın Genel Başkanı, işi gücü bırakmış ‘vergiden kaçınma’nın yollarını anlatıyordu televizyon ekranlarında. Ama milli birlik ve milli seferberlik zamanlarındayız. Şimdi siyaset yapma zamanı değildir. Bunu da geçelim.

Zaten bu milli birlik ve seferberlik zamanları hiç bitmez bu ülkede. Doğal afetler engellenemez belki ama mesela savaşlar engellenebilir, barış mümkündür, değil mi? Ama bu da olmaz. Daha savaşın lafı edilir edilmez iktidar tarafından, bu ülkede barış kelimesini kullanmak suç ilan edilir. ‘Devletin bekası’ söz konusudur artık, bu yüzden barış istemek politika yapmaktır. İşin tuhafı, oy itibarıyle ana muhalefet konumundaki parti bile tezkere oylamalarında ‘siyaset yapmayı’ bir kenara bırakır ve ‘devletin bekası’ söyleminin ardına saklanıp savaş cephesinde konumlanır.

Oysa bir siyasi partinin işi eşyanın tabiatı gereği siyaset yapmaktır. Üstelik demokrasilerde sadece siyasi partilerin değil, bireylerin de siyaset yapması yurttaşlık sorumluluğudur.

Ama tam da bunu istemiyor iktidar. İktidarın istediği siyaset yapmayan bir siyasi partidir. Ve bu iktidar, toplumun fertlerini de yurttaş olarak görmemektedir. Yurttaşlık sorumluluğu olarak politikaya katılıp muhalefet eden herkesi düşman addetmektedir.

Yani sonunda zurnanın zırt dediği yere geliyoruz. Bu iktidarın Kürt siyasal hareketine ve Kürtlere olan düşmanca yaklaşımın sebebi işte budur. HDP’nin bugün geniş kesimler için Türkiye’nin gerçek anlamda tek muhalefet partisi olmasının sebebi siyaset yapmaktan bir an bile geri durmamasıdır.

HDP, desteğini aldığı insanların siyasi taleplerini temsil etme işlevini asla unutmayan, siyasi rant uğruna ertelemeyen tek partidir. Kürtler ve Kürtlerle yan yana siyaset yapan muhalifler ise bu ülkede yurttaşlık sorumluluğunu en iyi taşıyan, ülkenin en politikleşmiş toplumsal kesimdir.

Siyaset yapılmasından hoşlanmayan, bunu kendisine karşı düşmanlık olarak gören bir iktidarın HDP gibi bir partiye ve politikleşmiş Kürt yurttaşa tahammül edememesi onun açısından anlaşılır bir şey.

Ama Kürtler de barış ve özgürlüğe giden yolun hayatın her alanında siyaset yapmaktan geçtiğini biliyor. O yüzden siyaset yapmaktan vazgeçmezler.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

‘Rüyanın gerçeğe dönüşmesi’

Sonraki Haber

Kürtçe dil deryasında olmak onur

Sonraki Haber

Kürtçe dil deryasında olmak onur

SON HABERLER

Meclise barış hatırlatması

Meclise barış hatırlatması

Yazar: Bedri Adanır
2 Ekim 2025

Uysa da söyledi uymasa da

Uysa da söyledi uymasa da

Yazar: Reyhan Hacıoğlu
2 Ekim 2025

Besta’dan Akbelen’e ekolojik yaşam ahlakını örmek

‘Ekolojik bilinç temel ideolojik bir bilinçtir’

Yazar: Heval Elçi
2 Ekim 2025

McCarthycilik ve Ayşe Barım meselesi

McCarthycilik ve Ayşe Barım meselesi

Yazar: Heval Elçi
2 Ekim 2025

Diplomasi az sayıda insanın işidir

Diplomasi az sayıda insanın işidir

Yazar: Heval Elçi
2 Ekim 2025

‘Emanetimiz ve sözümüz barış’

‘Emanetimiz ve sözümüz barış’

Yazar: Reyhan Hacıoğlu
2 Ekim 2025

Umut ışığı, umut hakkıyla mümkün!

Umut ışığı, umut hakkıyla mümkün!

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
2 Ekim 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır