Güçlü sanatsal birikimine rağmen Dêrsim’de kültür ve sanat geçici mekânlara sıkışmış durumda. Kültür ve sanatın ağırlıklı olarak festivallerle sınırlı kaldığı kentte, Dêrsimliler kalıcı, kamusal ve erişilebilir bir kültür ve sanat alanı talep ediyor
Duygu Kıt
Bugüne kadar sayısız sanatçı yetiştirmiş, güçlü bir sözlü tarih ve kültürel mirasa sahip Dêrsim’de tiyatro, konser ve sergi gibi etkinliklerin sürekli ve kamusal olarak yapılabileceği bir kültür ve sanat mekânı bulunmuyor. Bu nedenle kültürel etkinlikler çoğunlukla otel salonları ya da geçici alanlarda düzenlenirken, kültürel üretim hem güvencesizleşiyor hem de ciddi bir mali külfete dönüşüyor. Kültür ve sanat faaliyetlerinin ağırlıklı olarak yaz aylarında festivallerle sınırlı kaldığı kentte, yerleşik ve erişilebilir mekânların yokluğu uzun yıllardır eleştirilirken, Dêrsimliler, kültür ve sanatın kamusal bir hak olmaktan çıkarılarak parası olanın erişebildiği bir alana sıkıştırılmasına tepki gösteriyor.
‘Dönemsel çözüm olmamalı’

Yenigün Kadın Dayanışma Derneği Başkanı Serpil Argın kentteki kültür sanat faaliyetlerinin ve mekân eksikliğinin organizasyonu için yerel yönetimlere ciddi sorumluluklar düştüğünü belirterek, kültürün üretilmesi kadar aktarılmasının da Dêrsim için önemli olduğunu kaydetti. Serpil Argın şunları söyledi:
“Dêrsim önemli kültürel miraslara sahip bir kent, ciddi bir birikimi var ancak kültürel birikimi aktarmak için gerekli araçlardan da bir o kadar yoksun. Kentimizde tiyatro ve sinema yok. Bu anlamda kullanılan mekânlar yetersiz. Kültürün aktarılacağı mekânların yapımından, bunu icra edenlerin desteklenmesine kadar birbirini besleyen bir süreç sorunun kendisi. Sanat üreticilerinin ise bu kentte daha çok çalışmalar planlaması iyi olur. Örneğin Pîlemûriye(Pülümür)’de düzenlenen Müzik Köyü gibi etkinlikler bence çok anlamlı, bu tarz çalışmaların desteklenmesi ve artması gerekiyor. Sadece dönemsel zamanlarda düzenlenen konser ya da söyleyişiyle bunu çözemeyiz. Bu planlı, programlı ve istikrar gerektiren bir süreç olarak kavranıldığı oranda eksiklikler giderilecektir.”
‘Anadil kayyım hedefinde’
Dêrsim Belediyesi Eş Başkanı Birsen Orhan Dêrsim’in kültürel yoksunluğunun bir tesadüf değil bilinçli bir mekânsızlaştırma ve hafızasızlaştırma politikasının sonucu olduğunu ifade etti. “Bu kent sanatçısını, ozanını, sözünü tarih boyunca kendi imkânlarıyla üretmiş ancak kamusal olarak hiçbir zaman yeterince desteklenmemiştir.” diyen Orhan şu ifadeleri kullandı:
“Sahnesiz bırakılan bir kent yalnızca sanattan değil, söz söyleme hakkından da mahrum bırakılır. Kayyım döneminde kültürel çalışmaların sistematik biçimde durdurulması bu nedenle rastlantı değildir. Kültür, iktidar açısından yalnızca bir etkinlik alanı değil itirazın, çoğulculuğun, yerel kimliğin ve kolektif hafızanın taşıyıcısıdır. Tam da bu nedenle bu alan hedef alınmıştır. Bu hedef almanın somut sonucu olarak başta anadil çalışmaları olmak üzere pek çok kültürel faaliyet durdurulmuştur. Anadil kursu kapatılmış, anadilde tiyatro çalışmaları sonlandırılmıştır. Alevi geleneğinde özel bir yere sahip olan bağlama kursu kapatılmış ve kadın korosu dağıtılmış hem bağlama eğitmeni hem de tiyatro eğitmeni görevlerinden alınarak işten çıkarılmıştır. Çok sayıda sanatsal faaliyetin yürütüldüğü taşınmazlar devredilerek bu alanlar fiilen ortadan kaldırılmıştır. Amaç açıktır kültürel üretimi mekânsız bırakmak, sanatçıyı yalnızlaştırmak ve kentin belleğini silmek.”
‘Erişilebilir alan istiyoruz’

Birsen Orhan yerel yönetimlere düşen görevin kültürü bir bütçe kalemi ya da vitrin faaliyeti olarak değil, demokratik bir hak olarak ele almak olduğunun altını çizerek, kayyımdan önceki planlamalarını şöyle anlattı:
“Mekânlar yaratmak, sanatçıları karar süreçlerine katmak ve genç kuşaklara söz kurabilecekleri alanlar açmak yerel yönetimlerin görevidir. Sanatçılara düşen ise yalnızca üretmek değil bu mekânların ve bu hakların ısrarlı talepçisi olmaktır. Bizim hedefimiz Dêrsim’de kültürü vitrinlerden çıkarıp yaşamın asli bir parçası hâline getirmekti. Cemevlerini yalnızca bir inanç mekânı olarak değil, Alevi inancının kültürel kodlarını, sözlü tarihini, müziğini ve ritüellerini taşıyan kamusal alanlar olarak ele alıyorduk. Bununla birlikte, kentte sürekli ve kamusal olarak kullanılabilecek bir bilim ve kültür merkezi inşa etmeyi planlıyorduk. Tiyatro, konser, panel, atölye ve ana dil çalışmalarının aynı çatı altında sürdürülebileceği bu merkez sanatçıların, akademisyenlerin ve gençlerin bir araya gelebildiği, üretimin süreklilik kazandığı bir ortak mekân olacaktı. Kültürel çalışmaların geçici salonlara ve piyasa koşullarına mahkûm edilmesine karşı, kalıcı ve erişilebilir bir kamusal alan yaratmak bu yaklaşımın temeliydi.”
‘Ortak güç başarabilir’
Birsen Orhan, “Dêrsim halkı yerelde ve diasporada kuracağı dayanışma ağlarıyla bu mekânları kendi imkânlarıyla inşa edebilecek potansiyele sahiptir.” diyerek şu şekilde devam etti:
“Dêrsim’in tarihsel, siyasal ve inançsal hafızasını görünür kılacak bir bellek ve arşiv çalışması yürütmeyi hedefliyorduk. Bu çalışma sözlü tarih kayıtlarını, kültürel üretimleri, inanç pratiklerini ve politik hafızayı bir araya getiren, kentin geçmişiyle bugünü arasında bağ kuran bir bellek alanı oluşturmayı amaçlıyordu. Çünkü bu kentte kültür yalnızca sanat değil hatırlamak, aktarmak ve direnmek demektir. Kamusal, erişilebilir, ana dili ve inancı merkeze alan, gençlerin ve kadınların söz kurabildiği mekânlar yaratmak istedik. Çünkü Dêrsim’de kültür bir lüks değil kimliğin, hafızanın ve direnişin kendisidir. Tam da bu nedenle hedef alınmıştır. Dêrsim’in güçlü, örgütlü ve tarihsel bağları canlı bir diasporası vardır. Bu diaspora yalnızca maddi bir güç değil aynı zamanda hafıza, dayanışma ve kolektif irade demektir. Kültürel mekânların inşası ve yaşatılması, kayyımın ya da merkezi iktidarın insafına terk edilmek zorunda değildir.”
‘Çözüm için yan yana gelinmeli’

Şair Akın Yanardağ, “Dêrsim’de bir kültür-sanat mekânının olmayışının, bir içeleştiri olarak, bireyden topluma, derneklerden kurumlara kadar boyun borcumuz olduğunu düşünüyorum.” değerlendirmesini yaptı. Yanardağ şunları dile getirdi:
“Sanatı topluma kazandırmak, bu anlamda bir motivasyon kanalı olmak; çeşitli atölyeler aracılığıyla buradaki enerjileri ve dinamikleri ortaya çıkarmak biraz da bu kültür-sanat mekanları veya merkezleri aracılığıyla mümkün ve ön açıcı olacaktır. Biz, Dêrsim’de yapageldiğimiz etkinliklerde bunun sıkıntısı çok çektik ve çekiyoruz da. Bu yüzden, Dêrsim’deki ilgili kurum, dernek, entelektüel birikim ve oluşumlarla birlikte, demokratik bir zeminde yan yana durarak buradaki devlet (resmiyet) bariyerini de aşmanın mümkün, gerekli ve zorunlu olduğunu düşünüyorum. Bunu çözümüyle tespit etmenin hafızanın, aidiyetin ve tarihin üretimler ve buluşmalar aracılığı ile hakkaniyetle konuşulmasını ve görülmesini sağlayacağı açık. Aynı şekilde buranın doğası, inancı, kültürü, dilleri ve birikimleri üzerine çalışmaların kendine yer bulabilmesinin, çoğul bir zemin yaratacağını, özneleşeceğini, yine ilişkiler ve davranışlar anlamında fiziki ve ruhsal tahribatın da önüne geçilebileceğini düşünüyorum.”
‘Görsel sanatlar desteklenmeli’
Ressam Berivan Çevik de Dersim’de genç sanatçılar açısından kültürel faaliyetlerin oldukça sınırlı olduğuna dikkat çekti. “Hep benzer isimler yerine genç sanatçılara da yer açılması, hatta onlara doğrudan teklif götürülmesi çok değerli olacaktır.” diyen Berivan Çevik şunları paylaştı:
“Festival dışında birçok sanatçı kendine alan bulamıyor. Sergi alanları yetersiz; kimi zaman yalnızca etkinliklerin içeriği dolu görünsün diye eklenmiş gibi duruyor. Resim alanında sergileme yapabileceğimiz uygun bir mekân yok. Munzur Festivali’ndeki sergiler yaz sıcağında güneşe maruz kalıyor, akşam saatlerinde ise ışıklandırma yetersiz kalıyor. Sanatı yalnızca kulağımızla duymanın ötesinde, görerek ve temas ederek düşünmemiz gerekiyor. Şehirde farklı alanlardan insanlar var; iş birlikleriyle yeni üretim alanları açılabilir. Şu an müzedeki uygun alanlarda sergi açabiliyoruz çünkü farklı malzemelerin sergilenmesine elverişli bir mekân. Eğer şehirde atölyeler kurulsa, el sanatları ve resim alanında ciddi bir talep oluşacağını düşünüyorum.”
‘Genç sanatçılara alan açılmalı’
“Dersim’in sanatsal potansiyeli yüksek, ancak bunun sürdürülebilmesi için yerel yönetimlerin ve kurumların kalıcı üretim ve sergileme alanları yaratması gerekiyor.” şeklinde konuşan Berivan Çevik önerilerini ise şöyle sıraladı:
“Çevre şehirlerde, hatta küçük kafelerde bile sanat etkinlikleri düzenlenirken burada bu eksiklik hâlâ hissediliyor. Beş yıldır şehirde bir resim bölümü olmasına rağmen ben ve birçok sanatçı arkadaşım üretimlerimizi izleyiciyle buluşturmakta zorlanıyoruz. Etkinliklerde çeşitlilik yaratılması, güncel sanata yer açılması önemli. Sanat da toplum gibi dönüşüyor; eski ile yeni arasında bir köprü kurulabilmesi için yeninin anlaşılması gerekiyor. Bunun için de yerel yönetimlere önemli sorumluluklar düşüyor. Tek tipçi yaklaşımlar yerine daha çeşitli ifade biçimlerine alan açılmalı; yarışmalar düzenlenebilir, sokaklar, duvarlar ya da kamusal mekânların içleri sergi alanı olarak değerlendirilebilir.”









