DSİ Genel Müdürü Mehmet Akif Balta Dersim’de 5 baraj-HES inşa edileceğini açıkladı. Balta diğer yandan arazi toplulaştırmasının yapılacağını açıklaması ise manidar bir duruma işaret etmekte
Yusuf Gürsucu / İstanbul
Dersim’de tüm su varlığını barajlar ardına hapsedilip şirketlere verilirken, bölgede büyük yıkımlara yol açan barajları Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürü Mehmet Akif Balta, hizmet olarak açıkladı. Balta, “Tunceli’ye 4 milyar 735 milyon lira değerinde 75 tesis inşa ettik. Tunceli’de suyumuzu başarıyla yöneterek, toprağımıza bereket, enerjimize güç, üretimimize değer kattık. Tunceliler için daha çok çalışmaya ve üretmeye devam edeceğiz” dedi.
120 bin dekar toplulaştırma
DSİ Genel Müdürü Balta, Türkiye’nin su kaynakları ve sulama tesisleri sayesinde tarımsal üretimde kendi kendine yetebilen ülkeler arasında yer aldığını iddia ederek, suyun stratejik önemine dikkat çekti. Balta iddialarını sürdürürken, 4 sulama tesisi ile 40.443 dekar tarımsal arazinin sulamaya açıldığını ve 3 baraj ile 314 milyon metreküp su depolama hacmine ulaşıldığını, 2 barajın ise yapım çalışmalarının devam ettiğini, projelendirme aşamasında ise 5 HES için adım atacaklarını ve elektrik üretileceğini söyledi. DSİ G. Müdürü Balta, 120 bin dekar alanda arazi toplulaştırma tescilinin yapılacağını ve 23 yerleşim biriminin bu hizmetten faydalanacağını söyledi.
Sıra Munzur’da mı?
Dersim coğrafyasının önemli bir parçası olan ancak Bingöl’e bağlanan Peri Suyu Çayı Fırat nehrini var ederken, üzerine Kiğı Barajı, Yedisu Barajı, Özlüce Barajı, Pembelik Barajı, Seyrantepe Barajı ve Tatar Barajı inşa edilerek sular bentler ardına hapsedildi. Dersim sınırlarında ise verilen mücadeleler sonucunda enerji amaçlı baraj inşa edilemezken, hizmet adı altında enerji üretmek amacıyla Munzur üzerinde 5 baraj-HES inşa edilmek istenmesi sermayenin ve dolayısıyla iktidarın tüm sularda gözü olduğunu ve Peri Suyu ardından sıranın Munzur’a geldiğini ortaya koymakta. Diğer yandan sulama barajları ile tarımsal üretimlerin artacağı iddia edilirken, arazi toplulaştırılmasıyla tarım üretimini ya bitecek ya da şirketlere devredilecek bir süreç yaşanmakta.
Arazi toplulaştırma ve gerçekler
Tarım ve Orman bakanlığı tarafından hazırlanan ‘tarımsal üretimin planlamasına yönelik usul ve esasları düzenleyen yönetmelik’ Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmişti. Bitkisel üretim, hayvansal üretim ve su ürünleri üretiminde tarım havzası veya işletme bazında üretimin planlanmasını kapsayan yönetmeliğe göre çiftçi izin almadan üretim yapması yasaklandı. Çıkarılan yönetmelikle tarım arazilerinde asgari tarımsal arazi büyüklüğü altında kalan alanlarda yapılan üretimler için arazilerin toplulaştırılması zorunluluk haline getirildi.
Çiftçi köleleşecek
Aile çiftçiliğinin bitirilerek, endüstriyel tarıma geçiş geçen yıl Dünya Bankası ile yapılan kredi anlaşması içinde yer aldı. Kredi anlaşmasında, iklime uygun tarımın teşvik edilmesi istenirken, bunun anlamı ise hibrit ve GDO’lu tohumla endüstriyel ölçekte mono kültürel tarıma geçişin asıl hedef olduğu bilinmekte. Dünya tarım üretimini yönlendiren dünya tarım tekellerinin tarımsal üretimdeki hedefi; ne ekileceğine sermayenin karar vermesi, üretimin nasıl ticarileştirileceği ve sözleşmeli çiftçilik ile üretim süreçlerinin tamamını kontrol etmek, dolayısıyla çiftçiyi kendi toprağında köleleştirmekten ibaret.
Gıda egemenliği şirketlere
Avrupa’da 1960’larda uygulanan Mansholt planı ile tarım topraklarının tekellerin elinde toplanması sağlanmış ve bugün Avrupa da tüm tarımsal destekler büyük tarım tekellerine verilirken, küçük üreticiler neredeyse tamamen ortadan kaldırıldı. Benzer süreç bugün Türkiye’de uygulamaya konulmuş durumda. Aile çiftçiliğinin kökü kazınıp tekellere yol verilirken, tarım arazileri maden, sanayi, inşaat, enerji vb. amaçlar için kullanımının da önü tamamen açılmış oldu. Dünya Bankası’nın kredi koşulları içinde tarımda endüstrileşme direktifi iktidarın yıllardır üzerinde çalışıp uygulamaya koyduğu bir süreç. Dünya Bankası’nın bu sürecin hızlandırılıp sonuçlandırılmasını ön koşul olarak koyması ise gıda egemenliğinin tamamen şirketlere devredilmesini sağlayacak bir girişim olacak.
Dersim’de arazi ölçekleri
2014 yılında çıkan 5403 sayılı ‘Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununu ve uygulama yönetmelikleri’ gereğince miras kalan tarla paylaşımında; mirasa konu tarımsal arazi ve yeter gelirli tarımsal arazilerde mülkiyetin tamamının devredilmesi gerekiyor. Buna göre bugün toplulaştırma yapıldığı söylenen bölgelerde ya tarım yapılmayacak ya da bu araziler yönetmelikte belirlenen ölçeklerde yeniden toplulaştırma yoluyla şirketleşecekler. Yeter gelirli tarımsal arazi ölçekleri ise illere ve ilçelere göre değişiklik gösteriyor. Örneğin Dersim Pulur’da (Ovacık) sulak tarım arazisi en az 85.000 M2, kuru tarım arazisi en az 160.000 M2, meyve bahçeleri en az 10.000M2, seralar ise en az 3.000 M2 olarak belirlenirken, bunun altında kalan ölçeklerde yapılan üretimlere tarımsal destekler verilmeyecek.