Tiroit bezi kanseri, hiper tansiyon, mide ülseri, Koah, prostat, bağırsak sendromu ve böbreklerden protein kaçağı gibi sağlık sorunlarım her geçen gün biraz daha ağırlaşarak devam ediyor. Ancak kelepçeli muayene yüzünden tedavi olamadan hastaneden geri dönüyoruz
Hüseyin Aykol
İzmir-Kırıklar 1 nolu F Tipi Cezaevi’nde tutulmakta olan Güven Usta, 30 Ocak 2025 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Kuyu tipi hapishanelerde süresiz açlık grevi yapan arkadaşlarımız var. Serkan Onur Yılmaz Antalya, Ahmet Sercan Arslan ve Mulla Zincir, İzmir-Kırıklar Yüksek Güvenlikli Hapishanede eylemlerine devam ediyorlar. Kuyu tiplerinin kapatılmasını ve buralarda kalan devrimci tutsakların başka hapishanelere sevk olmalarını istiyorlar. Böylesine ağır baskı politikalarını hayata geçiren iktidarın karşısında tek yolumuzun mücadele etmek olduğunu söylememize gerek yok sanırım.
Burada en fazla 20 kitap bulundurabiliyoruz. Bize gönderilen ya da yatırılan kitaplar aylarca bekletiliyor ve çoğu tarafımıza verilmiyor. Haftada 10 saat sohbet hakkımız haftada 4 saat olarak uygulanıyor. Postayla gelen her türlü fotokopi engelleniyor. Hapishane idaresi posta yoluyla gelen her türlü fotoğrafa “aile ferdi olup olmadığı anlaşılamadı” diyerek el koyuyor.
Yukarıda sıraladığımız ve daha başka sorunların çözümü için direniyoruz. Slogan atıyor, kapı dövüyoruz. Yapılan hak gasplarına tepkilerimizi gösteriyoruz. Sorunların çözülmesini istiyoruz. Yaptığımız meşru eylemlere karşı hakkımızda soruşturmalar açılıyor ve disiplin cezaları veriliyor. Tutsakların her birinin 100 ayı aşan ziyaret cezası oldu.
Bileklere vurulan kelepçeye ek olarak ikinci bir kelepçe ile tutsaklar jandarmaya kelepçelenmektedir. Bu ikinci bir kelepçe ile tutsakları bir hayvan gibi peşinden sürüklemek istiyorlar. Aşağılayıcı ve onur kırıcı çift kelepçe uygulamasını kabul etmeyen tutsakların tedavi ve savunma hakkı engellenmekte. Arkadaş görüşçü taleplerimiz keyfi gerekçelerle kabul edilmiyor.”
* * *
Elazığ 2 nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulmakta olan Mehdi Boz 26 Ocak 2025 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Son birkaç aydır 20’ye yakın arkadaşımız buradan yüksek güvenlikli cezaevlerine sürgün edildiler. Burada bize Evrensel gazetesi verilmeye başlandı ama sosyalist dergileri alamıyoruz.
Tiroit bezi kanseri, hiper tansiyon, mide ülseri, Koah, prostat, bağırsak sendromu ve böbreklerden protein kaçağı gibi sağlık sorunlarım her geçen gün biraz daha ağırlaşarak devam ediyor. Ancak kelepçeli muayene yüzünden tedavi olamadan hastaneden geri dönüyoruz.
Aslında ben 30 yılımı 4 Haziran 2025 günü doldurup, tahliye olacaktım ama bana yeni yeni cezalar geliyor. Edirne’de iken saldırıya uğramıştım. Bana bu yüzden 1 yıl 3 ay hapis cezası vermişler. Yine Kayseri-Bünyan 2 nolu T Tipi’nde saldırıya uğramıştım. Oradan da bana tehditten 1 yıl 4 ay hapis cezası vermişler. Ayrıca başka başka cezalarım olmuş!
Sözünü ettiğim 1 yıl 3 ay ve 1 yıl 4 ay hapis cezalarının mahkeme süreçleri halen devam ediyor olmasına rağmen, Savcılık bu cezaları, asıl cezama ekleyerek bana yeni bir müddetname göndermiş. Zaten haksız yere ceza aldığım için AİHM, 2010 yılında yeniden yargılanmamı istemişti. AİHM’in kararı henüz yerine getirilmedi ama bana yeni yeni cezalar veriyorlar.”
* * *
Tekirdağ 1 nolu F Tipi Cezaevi’nde tutulmakta olan Yunus Çiçek, 27 Ocak 2025 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Tarih bir kez daha gösterdi ki, sorunlarını demokratik ilkeler çerçevesinde çözemeyenler, Ortadoğu coğrafyasında mevcut durumda İsrail, Suriye, Filistin, Lübnan, Irak gibi olma olasılığı taşımaktadır. Kapitalist modernitenin İsrail eliyle yürüttüğü savaş politikaları, Suriye’yi kaosa sürükleyenler, olabilecek “Kürt-Türk Barışı”nı istemeyen güçlerdir. Başta coğrafyamız olmak üzere, Ortadoğu’da yaşanan kaos her geçen gün Kürt sorununun demokratik çözümünün aciliyetini ve ertelenemez bir safhaya ulaştığını gösteriyor.
Bu kriz-kaostan sorunsuz, özgür, eşit ve demokratik bir anlayışla, kazanarak çıkmanın yol haritasını Sayın Öcalan, “Kürt-Türk yüzyılı” olarak tanımladı ve kamuoyuna beyan etti. Bugün Kürt tarafı ve Kürt halkı Sayın Öcalan’ı siyasi iradesi olarak kabul etmiş ve Başmüzakereci olduğunu ilan etmiştir. Bu da Sayın Öcalan’ın üzerindeki tecrit-işkence politikasının son bulması gerektiğini ortaya koyuyor, muhataplık doğası gereği özgür ve eşit koşullar ister.
Sayın Öcalan’ın özgürlük-güvenlik koşullarının sağlanması artık bir talep olmaktan çıkmış ve tarihsel-toplumsal bir zorunluluk haline gelmiştir. Kürt halkı açısından barışa giden yolda temel talebi Sayın Öcalan’ın özgürlük koşullarına ulaşmasıdır. Sayın Öcalan şahsında tecride alınan barıştır, çözümdür, demokratikleşmedir.”
* * *
Sincan 2 nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulmakta olan İsmet Karak, 2 Şubat 2025 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Yeni yıl vesilesiyle bana göndermiş olduğunuz kartı 31 Ocak 2025 günü aldım. Biz de sizlerin yeni yılını kutluyor ve 2025 yılının barış ve özgürlük getirmesini diliyoruz!
Bizim geçen yılın sonbahar aylarında bir aylık mektup-dilekçe kampanyamız vardı. Zindanda yaşanan halk ihlallerini içeriyordu. Size de yazmıştım; ancak mektubuma el konuldu. İHD’ye de yazmıştım; o mektuba da el konulmuştu. Ancak duruma itiraz ettim ve idarenin aleyhine karar çıktı ve mektubum İHD’ye gönderildi. Size yazdığım mektup da aynı içerikliydi ama size gönderilene el konuldu!
Yeni yıla yeni bir süreçle girmiş bulunuyoruz. Biz zindandaki Kürt politik tutsaklar olarak çözümün demokratik zeminde aranmasını memnuniyetle karşılıyor, sağlıklı ve güven artırıcı adımların bir an önce atılmasını bekliyoruz. Bunun en önemlilerinden biri de Kürt Halk Önderi’nin baş müzakereci olarak sağlık, güvenlik ve fiziki özgürlük koşullarının sağlanması ve baş müzakereci olarak tüm kurum-kuruluşlara, basına ve kamuoyuna erişebilir olmasını bekliyoruz.
Bu beklentimizi de dilekçelerle her hafta Adalet Bakanlığı’na ve Cumhurbaşkanlığı’na iletiyoruz. İnanıyoruz ki, bu Barış Süreci doğru değerlendirilir ve barış, kardeşlik kalıcı olur.”
* * *
Gazeteci arkadaşlarımızdan Pınar Gayıp’a gönderdiğim yılbaşı kartı geri geldi. Kendisi geçen ay gözaltına alındıktan sonra birlikte gözaltına alındığı kadın gazeteci arkadaşlarıyla birlikte Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’ne götürülmüştü. Daha sonra 10 Ocak günü Silivri Kadın Kapalı Cezaevi’ne sürgün edildiler. Benim kart, Bakırköy Cezaevi müdürlüğünce kontrol edildiği halde, kendisine verilmemiş ve bana iade etmişler. Bu denli düşmanca davranış niye yapılıyor acaba?
MEKTUBU GELENLER:
Muzafer Doğan – Diyarbakır T Tipi Cezaevi
Mehdi Boz – Elazığ 2 nolu Yüksek Güvenlikli CİK
Güven Usta – Kırıklar 1 nolu F Tipi Cezaevi
İsmet Karak – Sincan 2 nolu Yüksek Güvenlikli CİK
Yunus Çiçek – Tekirdağ 1 nolu F Tipi Cezaevi