‘İslami evlilik’ ve ‘Sighe’ gibi dini kılıflar altında reşit olmayan kız çocukları ‘çöpçatanlık’ sitelerinde pazarlanıyor. Bu gizli pazar, çocuklara yönelik cinsel şiddeti ‘İslam hukuku’ mührüyle normalleştiriyor ve meşrulaştırıyor
“İslami evlilik”, “İslami nişan” ve benzeri kavramlar, pratikte bazen kadınların eşit hak ve iradesini göz ardı eden bir süreçte meşruiyet kazanmak için “İslami hukuk” çerçevesinde sunulabiliyor. Bu terimler, kadınların insani ve hukuki boyutunu hiçe saymakla kalmayıp, dini geçerliliğe dayanarak ilişkilerin eşitsiz ve araçsal doğasını maskeleme işlevi de görebiliyor.
Bu sistemde şeriat, adaleti sağlamak yerine iktidarı yeniden üreten bir araç haline geliyor ve kadınlar bir nesne olarak görülüyor. Bu kavramlar dil ve kültürde tekrarlandıkça, toplumsal yaşamın doğal bir parçası gibi sunuluyor; kadınların bedenleri, duyguları ve hayatları “İslami onay” adıyla alınıp satılabiliyor ve çoğu zaman eleştirilere kapalı kalıyor.
‘İslami evlilik’ kılıfı
İran İslam Cumhuriyeti’nin farklı bölgelerinde, her gün birçok kız çocuğu, resmi kurumların gözetiminde “İslami evlilik” adı altında ticari bir mal gibi sunuluyor. Bunlardan biri, kızların kişisel bilgilerini paylaşarak 18 yaş altındaki çocukların tanıştırıldığı ve pazarladığı “Adem ve Havva Çöpçatanlık Sitesi.” Platformda, 13 yaşındaki kız çocuklarıyla ilgili reklamlar bile yer alabiliyor.
2018 yılında “evliliği kolaylaştırmak” amacıyla kurulan bu site, açıklamalarında “evlilik arabuluculuğunu teşvik etmek, doğru evliliği yaygınlaştırmak ve İslami öğretilere dayalı aileler kurmak” için çalıştığını iddia ediyor. Ancak uygulamada site, evlilik ve cinsel bir meta olarak kullanmak için çocuklara kolay erişim sağlayan bir platforma dönüşmüş durumda. Uzmanlara göre bu durum, sadece çocuk haklarıyla çelişmekle kalmıyor, aynı zamanda insan onurunun ciddi şekilde ihlal edilmesine ve genç kızlara yönelik yapısal istismara zemin hazırlıyor.
Çocuklara yönelik cinsel suçlara zemin hazırlıyor
Bu durum, yalnızca çocuk haklarının açık bir ihlali değil; aynı zamanda çocukları korumak yerine sömürülmelerine zemin hazırlayan toplumsal ve yasal yapıların bir yansımasıdır. Etkili izleme ve yasal şeffaflığın eksikliği, bu tür uygulamaların çocuklara yönelik cinsel şiddeti meşrulaştıran araçlar haline gelmesine yol açıyor. Dini nikahla toplumsal ve dini meşruiyet kazanan bu uygulamalar, gerçekte çocuk istismarı ve insan onurunun ihlalinin açık bir örneğini oluşturuyor.
Yakından bakıldığında, bu olgu bazı resmi ve kültürel yapılarda kadınlara ve kız çocuklarına yönelik araçsal bir bakış açısının sürdüğünü ortaya koyuyor. Kadın kimliği, bireysellik ve insan hakları perspektifiyle değil, geleneksel roller ve erkek iradesine tabi kılınarak tanımlanıyor. Böyle bir ortamda kız çocukları yalnızca seçim, eğitim ve gelişim haklarından mahrum bırakılmıyor; aynı zamanda aile ve toplum içindeki güç ve kontrol ilişkilerinin bir aracı haline geliyor.
Sitede 13-15 yaşa aralığındaki kız çocuklarının kaydı var
“Daimi evlilik” adı altında ve devlet kurumlarının gözetimiyle oluşturulan platformlar, aslında kız çocukların cinsel sömürüsünün modern bir yansıması olarak öne çıkıyor. Bu evlilik sitelerinden bazılarını incelediğimizde, çoğunlukla 13 – 15 yaş arası çocukları gösteren seçeneklerle karşılaşıyoruz.
Ülkenin mevcut yasalarına göre, 13 yaşın altındaki kız çocukların 50 yaşına kadar erkeklerle evlenmesi mümkün kılınıyor. Bazı din otoriteleri ise bu sürece karşı çıkmakla kalmayıp, hatta tavsiye ediyor ve teşvik ediyor. Bu durum, çocuk hakları, kamu ahlakı ve hem dini hem de devlet kurumlarının zararlı döngüleri yeniden üretmedeki rolleri hakkında ciddi sorular gündeme getiriyor.
İran’da İmamlık Başkanı Muhsin Karati’nin tartışma yaratacak bir açıklamasında şu ifadeleri kullanıyor: “Evlilik konusunda acele etmeliyiz. Kızlar ve erkekler evlenmeli. Elbette öğrenci evliliğine karşıyım; evlilik lisedeyken gerçekleşmeli, çünkü kızlar 13 yaşındayken eş istiyor.”
Bu bakış açısı, kadınların toplumsal cinsiyetine dair devlet odaklı bir bakış açısını yansıtmaktadır. Yıllar içinde birçok dini ve kültürel yapıda yerleşik hale gelen bu anlayış, kadınların rollerini öncelikle değişim ve hizmete tabi olma üzerinden tanımlıyor.
Toplumun ahlaki değerleri tehlikede
Bu çerçevede, kız çocukların cinsel sömürüsü hayatlarının en başından itibaren kolaylaştırılmakta ve bu süreci meşrulaştıran erkek egemen yasalar yerleşik hale gelmektedir. Bu yasalar, çocuğu korumak için değil, egemen yapıların çıkarlarını güvence altına almak için tasarlanmıştır. Böyle bir sürecin devam etmesi, bireysel hakların ihlalinin ötesinde sonuçlar doğurmaktadır. Bu durum, toplumun ahlaki temellerini tehdit etmekte ve adalete ve insan onuruna olan kamu güvenini zedelemektedir.
Haber: Nasim Ahmedi / NûJINHA









