Son yıllarda iklim krizi giderek derinleşirken, buna neden olan etkenler ise ülkelerin “üretim-tüketim” politikalarının daha fazla öne çıkmasıyla görmezden geliniyor. Baraj, Hidroelektrik Santralleri (HES) ve kum ocakları ile hedef alınan yerlerden biri de nehirler. İnsan eliyle tahribata uğrayan ve canlı yaşamının tehdit edildiği nehirlerden biri olan Dicle Nehri, tarih boyunca coşkulu akışı ve etrafındaki bereketli toprakları beslemesinden dolayı destanlara, masallara ve hikayelere konu oldu. 90’lı yıllarda Türkiye ve komşu ülkeleri Suriye ve Irak’la savaşın eşiğine getiren Dicle Nehri yok edilmekle karşı karşıya.
Kanalizasyon nehre salınıyor
Dicle Nehri, hem içme ve tarımsal sulama için hem de üzerinde kurulu HES’lerle elektrik üretiminde kullanılıyor. Nehir, Cizre’de büyük bir talan ve çevre felaketiyle karşı karşıya kalıyor. Kayyım atanan Cizre Belediyesi’nin şehir kanalizasyon sularını arıtmadan geçirmeden nehre akıtması ise canlı yaşamını tehdit ediyor. Mardin Ekoloji Derneği’nden ekolojist Derya Akyol, son dönemde nehirlerin de içerisinde bulunduğu ekolojik yıkım ve canlı yaşamının hedef alınmasına dair değerlendirmelerde bulundu.
‘Ekolojik kriz derinleşiyor’
Derya Akyol, yeryüzünün küresel bir ekolojik krize sürüklendiğini ve yine bu krize bağlı birçok krizin de beraberinde geliştiğine dikkat çekti. Derya Akyol, “Sistemin bir yaratımı olan ekolojik kriz, yine sistemin yaratımı olan üretim-tüketim süreciyle birlikte daha da derinleşiyor. Bugün, neredeyse tüm ülkelerin gündeminde olan iklim krizi, krizi yaratanlar tarafından çözümlerini de sisteme entegre bir şekilde konuşmaya başladılar. Ülkemizde de bu durum farksız değil. İklim krizi gerçekliğiyle birlikte, atıkların da aynı şekilde iklim krizine etki eden unsurlardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Sistemin sürekli olarak üretim ve tüketime teşvik eden politikalarıyla ne yazık ki atıklar hızla artmaya devam ediyor” dedi.
Canlılar tahribata uğruyor
“Depolanan atıklar çevre kirliliği başta olmak üzere havaya, suya, toprağa karışarak; doğaya ve halk sağlığına zararlı hale dönüşüyor” diyen Akyol, “Özellikle yağmur yağdığında, toprakla birlikte yer altı sularına karışmasıyla, bir şekliyle bizlere enfeksiyon olarak ulaşıyor. Yine aynı şekilde su, toprak ve hava ekosisteminde ciddi tahribatlar yaratıyor. Toprak ve su ekosisteminde bulunan canlılar, zararlı hale dönüşen atıklarla tahribata uğruyor” diye konuştu.
‘Biriken atıklar sorunlara sebep oluyor’
Derya, katı atıklara ilişkin değerlendirmesinde, “Biriken katı atıkların biyolojik olarak ayrışabilen organik kısımların anaerobik olarak parçalanması sırasında kontrolsüz depo gazının oluşmasıyla; patlama ve yangın gibi çevresel etki oluşma ihtimali söz konusudur. Dolayısıyla beraberinde; hava kirliliği, bitki örtüsünde tahribat ve küresel ısınmayı getiriyor. Bazı durumlarda geçici çözüm olarak; biriken çöpler ilgili kurumlarca yakılıp, özellikle kimyasal barındıran atıklar havaya zehirli gaz ve parçacık olarak ulaşıyor. Türkiye atık yönetiminde gerilerde kalan bir ülke olarak bu sorun sürekli gündemde sıcaklığını koruyor. Denizler, nehirler etrafında bazı durumlarda yerleşim yerlerine yakın olan bölgelerde biriken atıklar görüntü, koku kirliliği, hastalık olmak üzere birçok soruna sebep oluyor” dedi.
Rojda Aydın-Şırnak / JINNEWS