Yargı Paketi’nin sürecin ruhuna uygun olmadığını söyleyen Dilan Kunt Ayan, ‘Kürt sorununun demokratik yollarla çözümü paketlerden geçmez, köklü değişikliklerden geçer’ dedi
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yaptığı “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısına ve PKK kongresine rağmen Meclis’e sunulan 10’uncu Yargı Paketi, toplumsal çözüm ve demokratik dönüşüm taleplerine karşılık veremedi. DEM Parti Adalet Komisyonu üyeleri Dilan Kunt Ayan, Zülküf Uçar ve Onur Düşünmez, 10’uncu Yargı Paketi’ne dair muhalefet şerhi düştü.
Bugün Meclis Genel Kurulu’nda görüşülecek olan pakete ilişkin Dilan Kunt Ayan değerlendirmelerde bulundu. En başından beri cezaevlerindeki hasta tutsaklara ilişkin öncelikli olarak düzenleme taleplerinin olduğunu söyleyen Dilan Kunt Ayan, yapılan düzenlemenin ise ayrıştırıcı olduğuna dikkat çekti.
‘Düzenleme yapılması gerekiyor’
Dilan Kunt Ayan, “Herhangi bir ceza ayrımı olmaksızın hasta tutsakların konutta infazının önünü açan bir düzenleme getirdiler. Fakat orada şöyle bir ayrıma gittiler: ‘Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alanlar hariç olmak üzere’ dediler. Bunu doğru bulmuyoruz, çünkü ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan kişiler de hasta tutsak olabiliyorlar ki bunun verileri de var. Hatta bundan kaynaklı cezaevinde yaşamını yitiren hasta tutsaklar da sayı olarak fazla. O yüzden böylesi bir ayrıma gitmek, bu paketin ruhuyla ve sürecin eşitlikçi olmasıyla bağdaşmıyor. Eşitlikçi, adil, hukuki olmadığını düşünüyoruz ve buna dair sözümüzü de elbette ki söyledik. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarının ayrık tutulmaması ve bu paket içerisinde tüm hasta tutsaklarla ilgili düzenlemenin yapılması gerekiyor” dedi.
‘İGK’de Türkiye’nin karnesini çok iyi biliyoruz’
Paketin bir diğer kritik noktasının “toplum içinde tehlike oluşturmayacak” raporunun düzenlenmesine ilişkin olduğunu belirten Dilan Kunt Ayan, “Bu yazı kimden isteniyor? İçişleri Bakanlığı’na bağlı emniyetten isteniyor. Haliyle kolluk, çok maktul gerekçelerle, suçun ne olduğuna bakarak hukuka uygun kararlar vermediğini çok iyi biliyoruz. Bu yeni getirdikleri bir ibare. Şimdi bir yandan ‘ceza alt-üst sınırını kaldırdık, herhangi bir suç ayrımı yapmıyoruz’ deyip bir yandan da böylesi bir ibareyi koymak, idareye bir takdir yetkisi vermektir. İdarenin elinde tutmaktır. Sonuç itibariyle de hâkim son kararı verecek. Hâkime de yorumlama hakkını geniş olarak vermek anlamına geliyor. Mesela, tehlike oluşturup oluşturmayacağını neye göre belirleyecek? İdari Gözlem Kurulları’nda (İGK) Türkiye’nin karnesini çok iyi biliyoruz. İGK’nin nasıl keyfi, suça göre bu önleyici tedbirleri aldıklarını çok iyi bildiğimiz için bu ibarenin kaldırılması için komisyonda önergemizi sunduk. Genel Kurul aşamasında da buna dair muhalefetimizi yapacağız” ifadelerini kullandı.
‘Karar tarihine göre düzenleme yapılamaz’
2023 Covid yasasına da değinen Dilan Kunt Ayan, yasa ilk çıktığında adlilerin dahil edilerek yine siyasilerin dışta tutulduğunu hatırlatarak şunları söyledi:
“31 Temmuz 2023 tarihi itibariyle çıkarılan COVID yasası ile ilgili bir eşitleme talebimiz vardı. Açıkta olanlar için 5 yıl denetim, kapalıda olanlar için 3 yıl denetim öngörmüştü ve o dönem için 31 Temmuz 2023 karar tarihi itibariyle olanların tamamı 3 ve 5 yıllık denetimleri almıştı. Siyasi mahpusları ise ayrı tutmuşlardı. Biz buna itirazımızı sunuyoruz. Hayır diyoruz. Bir, bunu karar tarihiyle yapamazsınız; çünkü dünyanın hiçbir yerinde infaz düzenlemeleri karar tarihine göre yapılmaz. Kararın kesinleşme tarihine göre de yapılmaz. Suç tarihine göre yapılır.
O yüzden biz şöyle bir öneriyle gittik: Suç tarihi 31 Temmuz 2023 ve öncesi olanların tamamında 5 yıl boyunca denetime ayrılmasına dair bir eşitlik getirilmesini talep ettik ve burada da siyasi-adli ayrımı yapmaksızın tüm suçlar için olması gerektiğini söyledik.
Burada şöyle bir ayrım da vardı. Biliyorsunuz ki, örgütlü suçtan ceza alanların hiçbiri açık cezaevine ayrılamıyordu. O yüzden burada açık-kapalı ayrımı yapılmaksızın tamamı için 5 yıl denetim olması gerektiğini ifade ettik. Bu pakette buna dair bir düzenleme getirmediler.”
‘Sürecin toplumsallaşması için önemli bir adım olacaktı’
Halkta oluşan beklentinin ve hayal kırıklığının kaynağının AKP ve Adalet Bakanı olduğunu söyleyen Dilan Kunt Ayan şöyle devam etti:
“İnsanlarda yoğun bir beklenti oluşmuştu. Fakat bu paketle bunu yapmadıklarını gördük. Bu paketin şöyle bir önemi de vardı: 27 Şubat çağrısından sonra, 12 Mayıs’ta PKK’nin kongresini toplayıp kararını alması ve demokratik siyaseti adres göstermesiyle birlikte bu pakette adımların atılmış olması, insanlarda bu sürecin ruhuna uyduğu anlamına gelecekti. Türkiye’nin demokratikleşmesi için küçük dahi olsa adımlar atılması gerektiğine dair bir izlenim, bir algı oluşacaktı. Bu da sürecin toplumsallaşması açısından çok kıymetli olacaktı. Ama maalesef mevcut siyasal iktidar, yine bu pakette de ayrımcılığı, adil olmamayı, hukuksuzluğu baz aldı. Bu ayrımcılığı kabul etmek mümkün değil. Sürecin ruhuyla da uygun bir şey değil. Bunu da açıkça ifade edelim.
Elbette ki Kürt sorununun demokratik yollarla çözümü paketlerden geçmez. Köklü değişikliklerden geçer. Aklınıza gelebilecek, Kürt sorununu derinleştirecek yasaların tamamının düzenlenmesiyle geçer. Bunlar da bu şekilde yargı paketlerine sıkıştırılabilecek, yargı paketlerinin içerisine konarak yapılacak şeyler değildir. O yüzden bunu elbette ki sürecin bir parçası, sürecin paketi olarak algılamıyoruz. Bizim için asıl olan, bu pakette kendilerinin oluşturmuş olduğu beklentilerin karşılanmasıydı. Bir diğeri ise, bir süreç ilerliyor; bu süreçte, buna dair demokratik adımların en azından bir nebze dahi olsa bu paketlerde de görülmesi gerektiğini düşünen bir yerde olduğumuzu söylemek gerekir.”
‘Ayrımcılığın giderilmesi gerekiyor’
İktidar basınına yansıyan, FETÖ üyelerinin de çıkabileceği ihtimaliyle gerekli değişikliklerin yapılmadığı tartışmalarına değinen Dilan Kunt Ayan, mevcut düzenlemelerin yapılmamasının birçok nedeni olabileceğini söyledi. Dilan Kunt Ayan, “Siyasal iktidarın bunu gündemine almamasının birçok sebebi olabilir. Ama bir sebebi de elbette ki ayrımcı bir şekilde davranmasından kaynaklanıyor. Örgütlü suçlarla ilgili bir hamleyi bu aşamada yapmak istemediğini görüyoruz. Fakat bunun hukuki bir uygunluğunun olmadığını da söylüyoruz. Çünkü biz, tüm yasaların eşitlikçi olması gerektiğini ifade ediyoruz.
Ama sadece bu da değil; bakın, aynı pakete mükerrere özgü bir indirim getirildi. Mesela orada da yine örgütlü suçları hariç tuttular. İsteselerdi, pekâlâ bunu da dahil edip getirebilirlerdi. Ama bunu yapmak istemeyen bir siyasal iktidar var. Kendi önlerine koymuş oldukları takvim doğrultusunda bir şeyleri ilerletmeye çalışıyorlar. Bunu doğru bulmuyoruz. Türkiye’de mevcut infaz yasasının derinlikli bir şekilde hukuka aykırı olduğunu, eşitlikten yoksun olduğunu her defasında dile getiriyoruz. Bu bir fırsattı. Eşitlik zeminine getirebilmek açısından büyük bir fırsattı. Ama siyasal iktidar bu süreçte bunu da ıskalamış oldu. Cezaevi dediğimiz yer, insan hayatının ipotek edildiği, yaşam hakkına dair bir alan. O yüzden buradaki ayrımcılığın da derhal giderilmesi gerekiyor” sözlerini kullandı.
‘Kürt sorununun demokratik çözümü paketlerle olamaz’
İktidarın “Yargı Reformu” kapsamında paketleri öne sürmeye devam edeceğini, ancak Kürt sorununun demokratik çözümünün yalnızca bu paketlerle sağlanamayacağını ifade eden Dilan Kunt Ayan, sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Başta Covid yasasını getirmemenin sebebi olarak DEM Parti’yi gösterdiler. Bizim bu konudaki keskin muhalefetimizden ve sözümüzün yüksekliğinden sonra, bir sonraki aşamada geleceğini, sonbahara kalabileceğine dair açıklamalar gelmeye başladı. Bu bir kere asla zamana yayılabilecek bir şey değil. İnsanların yaşam haklarını ihlal eden, insanların kapatma koşullarında kalmalarının hukuka aykırılığını ortaya koyan bir şey. O yüzden bu zamana yayılmamalıdır.
Elbette ki mevcut siyasal iktidarın, insan hakları eylem planı çerçevesinde yargı paketleri getirme planlamaları olduğunu biliyoruz. Bu paketler içerisinde, bizim de DEM Parti komisyonunda tartıştığımız, Kürt sorununun demokratik yollarla çözülmesinin önündeki engel olan yasaların da belki bu paketlere dahil edilerek, hızlı bir şekilde yol alınabileceğini düşünüyorum. Ama şunu net ifade edelim: Kürt sorununun demokratik yollarla çözümü, yapılacak yasalarla sağlanabilir. Ancak bu, asla ve asla paketlere sığdırılarak, paketlerin içine konularak, zamana yayılarak olmaz. Bunun ancak bütünlüklü bir şekilde ele alınıp, bütünlüklü bir şekilde yapılması gerektiğini söylemek gerekiyor.”
Haber: Melek Avcı \ JINNEWS