• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
10 Eylül 2025 Çarşamba
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar

Dile dair takıntılar

6 Nisan 2020 Pazartesi - 22:45
Kategori: Yazarlar

‘Bulaşmak’, ‘bulaştırmak’, ‘bulaşıcı’, ‘bulaşık’ gibi sözcüklerle yakın akraba ‘bulaş’ sözcüğü, Coronavirus karantinası altında yaşadığımız şu günlerde kullanıma sokuldu; TTB’nin açıklamaları veya kamu spotları da dâhil olmak üzere pek çok metinde karşılaştığımız bir kavram haline geldi. Batı dillerinde ‘epidemik’, salgın hastalık anlamında kullanılıyor; ‘bulaş’ın da, bu yalın haliyle, bulaşıcı salgın hastalık anlamında kullanılabileceği düşünüldü herhalde. Böylece, bulaşmak fiilinin tekil emir kipi, bağımsız bir sözcük olarak zuhur etti.

‘Sıkıyönetim’ dememek için uydurulmuş olan ‘olağanüstü hal’ ibaresinin kısaltılmasıyla elde edilen ve son yıllarda sıkça kullanılan ‘ohal’ de, benzer bir ucube sözcük. Oysa o tuhaf tanımı icat edildiği 90’lı yıllarda bırakmak çok daha iyi olurdu. Devlet aklının ‘Kürdistan’ dememek için başvurduğu ‘ohal bölgesi’ ifadesini, ‘eyalet valisi’ veya ‘işgal valisi’ dememek için kullanıma soktuğu ‘ohal valisi’ tanımını normalleştirmemek, sıradanlaştırmamak ve kullanıma sokuldukları karanlık dönemde bırakmak gerekirdi.

Dilin canlı bir organizma olduğu, sabit durmadığı, güncelin ihtiyaçları doğrultusunda değişimlerden geçtiği, tartışamayacağımız, itiraz edince gülünç duruma düşeceğimiz bir gerçek. Burada gözden kaçırılmaması gereken nokta, değişim ile yozlaşmanın birbirinden ayrı şeyler olduğu. Dil, güncel gereksinimler karşısında tabii ki yeni sözcükler üretir. Ama bu üretimin, her dilin yapısal özellikleriyle şekillenen kuralları vardır. ‘Tanım’ ile ‘kelime’ arasındaki fark, türetilen yeni sözcüğün doğallığını-yapaylığını belirleyen en önemli unsurdur.

Son dönemde yaygınlaşmış bir başka sözcük de, ‘kanka’. Nişanyan Sözlük’te Çingene diline atfedilse de yaygın olarak ‘kan kardeşi’nin kısaltması olduğu düşünülüyor ve bu anlam yüklenerek, samimi arkadaş, sırdaş anlamında kullanılıyor, özellikle ergenler ve gençler arasında. Metaforun gerçekle yer değiştirmesinden kaynaklanan, çocukça bir ritüele dayanır ‘kan kardeşliği’: “Madem kardeş olmak için aynı kandan gelmiş olmak gerekiyor, ellerimize birer kesik atıp, sızan kanı birbirine sürterek kardeş olabiliriz biz de!” Bu ritüelin uzantısı olarak da, ‘kanka’ diye bir uydurma, sanki özgün bir şeymiş gibi dilimize bulaştı.

Askerî terminolojide ağır makineli tüfeğin namlusuna eklenen delikli koni ‘alev örten huni’ olarak tanımlanır. Türkçeyi ordunun ‘Ali okulu’ olarak bilinen kurumunda öğrenen garip, bu tanımı doğru algılamakta güçlük çekince, duyduğunu kulağında kalan haliyle, ‘alafortanfoni’ olarak telaffuz eder. Pek çok kimse alev örten huninin ne anlama geldiğini bilmese de, sözcüklerin toplum içinde yaygınlaşma kapasitesinin ilginç bir tezahürü olarak, tanımın bu yabancılaştırılmış halini bilir. Ne olduğunu anlatmakta zorluk yaşanan eşyalar için kullanılan ‘zamazingo’ veya ‘zımbırtı’ da vardır söz dağarcığında.

İlginç bir şekilde, ‘alafortanfoni’ ve ‘zamazingo’ örnekleri, ‘bulaş’, ‘ohal’ ve ‘kanka’ gibi sakil de gelmiyor kulağa. Çok daha eskilere dayanan iki ‘uyduruk’ kelime de dile tutunmuş; belli ki hâlâ bir dilsel gereksinimi karşılıyorlar ve yadırganmıyorlar. ‘Sakil’ dediklerimin akıbeti ne olur bilinmez ama umarım kulaklarımız alışmaz bunlara.

Yazının sonuna doğru, bir zamanların ünlü mizah dergisi ‘Gırgır’ın sayfalarından çıkıp Türkçeye giren ve yerleşen iki örneği anımsayalım: ‘Maganda’ ve ‘zonta’… Görgüsüz bir hödüklüğe işaret eden bu sözcükler de olağanüstü bir kabulle argo dağarcığımıza girebildi.

Bu hafta içimizden gelmediği için, hoyrat siyasetimize değinmeyen bir yazı sunuyoruz okura. Helin Böke’nin cenazesine dahi tahammül edemeyen, usulüyle defnedilmesine izin vermeyen polisleri yazmak gelmiyor içimizden. Ya da, olur olmaz her şeyden işkillenen bir içişleri bakanının hoyratlığına dair konuşmak, Meclis’in önce komisyonlarından, ardından da genel kurulundan kaçırırcasına geçen infaz yasasından konuşmaya mecalimiz yok.

Haddimizi aşıp dilbilimcilerin sahasında at koşturmuş olduysak ne diyelim, dilbilimciler affetsin. “Bir daha yapmam” demeyi de pek gerçekçi bulmuyorum. Sonuçta bu köşe de bizim çöplüğümüz, düşündüğümüzü burada da söyleyemeyeceksek, neye yarar!

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Dünya’da vaka sayısı 1 milyonu buldu

Sonraki Haber

infazda neden eşitlik istiyoruz?

Sonraki Haber

infazda neden eşitlik istiyoruz?

SON HABERLER

Suriye’de ‘I want to Visit Ocalan’ kampanyası sona erdi

Suriye’de ‘I want to Visit Ocalan’ kampanyası sona erdi

Yazar: Bedri Adanır
10 Eylül 2025

Şehmus Sevdinoğlu 32 yıl sonra tahliye edildi

Şehmus Sevdinoğlu 32 yıl sonra tahliye edildi

Yazar: Aziz Oruç
10 Eylül 2025

‘Kuyu tipi’ cezaevleri kapatılsın: Tutsakların yaşamı tehdit altında

‘Kuyu tipi’ cezaevleri kapatılsın: Tutsakların yaşamı tehdit altında

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
10 Eylül 2025

AYM tutsağa verilen 11 günlük hücre cezasını hak ihlali saydı

AYM tutsağa verilen 11 günlük hücre cezasını hak ihlali saydı

Yazar: Heval Elçi
10 Eylül 2025

AK’ye ‘umut hakkı’ mektupları: Öcalan’ın özgürlüğü sağlanmalı

AK’ye ‘umut hakkı’ mektupları: Öcalan’ın özgürlüğü sağlanmalı

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
10 Eylül 2025

Mendik Tepe’de yeni keşif: Kadın merkezli yaşam izleri

Mendik Tepe’de yeni keşif: Kadın merkezli yaşam izleri

Yazar: Bedri Adanır
10 Eylül 2025

Ayşe Gökkan için uluslararası çağrı: Serbest bırakılmalı

Ayşe Gökkan için uluslararası çağrı: Serbest bırakılmalı

Yazar: Heval Elçi
10 Eylül 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır