Bilindiği gibi; Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) 21 Şubat’ı Uluslararası Anadili Günü adı altında, uluslararası uzlaşıyı, kültürel çeşitliliği ve çok dilliliği desteklemek amacıyla 1999 yılında takvime aldı.
Bu günün bir anlamı da kültürler arasında daha iyi bir iletişim sağlamak üzere dil çeşitliliğini desteklemek, bir ülkedeki farklı dillerin o ülke için birer zenginlik olduğunu vurgulayarak bu konuda farkındalık yaratmak..
Her toplum ve her insan için anadilinin ayrı bir önemi vardır. Anadili, dünyaya gözünü açışından itibaren kişinin bütün ruhsal ve duygusal dünyasının, bilgilerinin oluştuğu ortamdır. Başka bir deyişle; bir kişi birçok dil biliyor olabilir ama onun dünyayla ilişki kurmaya başladığı ilk döneminden itibaren kimlik gelişiminin, duygu ve zihin gelişim süreçlerinin temeli anadilidir. Yani kişinin anadili kendisi ve kimliği kadar hayati değerdedir.
Özetle insan nasıl kendi tarihinin bir ürünü ise ve kendi kültürünün geçmişten geleceğe uzanan bir bağlantısı ise, dil de tarihin ve geçmiş kültürün bir ürünüdür. Gerçekte, insan geçmişe ve kendisinden öncelere olan bağını ancak dili ile sağlayabilmektedir ve yine bugünü dili ile yaşamakta ve yaşatmakta, dili ile geleceği hazırlamaktadır. Bu yaklaşımla dil, dünü-bugüne-yarına bağlayan temel bir öğedir.
***
Türkiye’de anadili tartışması ve eğitimde anadil politikaları üzerine yapılan öneriler çoğunlukla ülkenin ikinci yoğun konuşulan dili olan Kürtçe üzerine yoğunlaşıp tartışılıyor.
Türkiye, çokdilli ve çokkültürlü bir ülke yapısına sahip olmasına rağmen dil ve kültür zenginliklerini yok sayarak bu konuda da tekçi politikasını sürdürüyor. Kürtçe üzerindeki kimi iyileştirmelere rağmen baskılar devam ediyor. Türkiye kuruluşundan itibaren yasaklama ve cezalandırma yolundan vazgeçmedi. Bu dilin serencamı cumhuriyetle yaşıttır.
Sosyal bilimciler ve dil bilimciler, dili bir kültürün içinde varlığını sürdürdüğü bir çevre olarak da yorumluyor. Bir insanın dil edimini nasıl kazandığı biyolojik ve felsefi bir soru olarak varlığını sürdürse de dil insanın en mahrem parçalarından biri olarak görülüyor. Ayrıca, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne göre de herkes, anadiliyle eğitim-öğretim yapma, bu yolla anadilini öğrenme ve geliştirme, aynı zamanda anadiliyle eğitim, bilim, sanat ve yaratma özgürlüğünü kullanma hakkına sahiptir.
Bir kültürü başka bir kültürün insanına empoze etmek, diğer bir deyişle asimilasyoncu politikalar izlemek artık günümüz insanının kabulleneceği bir durum olmamalıdır.
Her türlü kimliğin temel ve zorunlu öğesi dildir. “Dil-kimlik” ilişkisini ünlü tarihçi F. Braudel; “Kimlik eşittir dil” özdeşliği olarak kurar.
***
Her dil güzeldir, bir başka evrendir. “Öteki” dillerin zaman içinde gündelik kullanımdan düşmesini hedefleyen zihniyetler bu süreci hızlandırmak için eğitim kurumlarında bu dillerin kullanımını yasaklama yoluna giderler. Oysa her insanın anadilinde eğitim görmesi kadar doğal ve masumane bir hak düşünülemez. Kişi ya da topluluğun herhangi bir nedenle bu haktan mahrum edilmesi, doğrudan insanlığa yapılmış bir saldırıdır. Farklı kültüre dayalı bir kimliğin kendini ifade olanaklarının engellenmesi de doğadan bir rengin silinmesi anlamına gelir. Oysa değişik kültürler çokkültürlü bir yapılanmada birbirlerine karşılıklı olarak, yeni boyutlar, yeni nitelikler kazandırırlar. Bu sayede çağın ve yaşamın gereklerine uymayan, birlikte var olmayı zorlaştıran ve gelişmeyi önleyen öğelerin ayıklanması da kolaylaşır. Değişik kültürlere serbestçe gelişme imkânlarının sağlanması, demokratik bir birliktelik, ortak bir gelecek oluşturabilmelerini de pekiştirir.
Bağrında değişik kültürler barındıran toplumlarda demokratikleşme; bu farklı kültürlerin varlığının kabul edilmesi ve onlara gelişimlerini sürdürebilecekleri olanakların sağlanmasına bağlıdır.
Her yönüyle anadili hakkı hem bireysel hem de ait olunan topluluğun kollektif hakları kapsamındadır.
Anadili haktır. ‘Dünya Anadili Günü’ tüm halklara kutlu olsun.