TMMOB tarafından düzenlenen Enerji Sempozyumu sona erdi. Burada konuşan gazetemizin yazarı Fikret Başkaya, kapitalizmin sınıra dayandığını belirterek, manzaranın bir çöküş tablosu olduğunu vurguladı
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) tarafından Diyarbakır’da düzenlenen Enerji Sempozyumu, “Enerji, ekoloji ve toplumsal barış” başlığı altında yapılan özel oturum, teknik oturum, paneller ve forumla sona erdi. “Ekoloji ve Enerji”, “Doğanın Metalaşması ve Mücadele Örnekleri”, “Enerji Savaşlarında Yıkılan Kentler ve Kürt Sorunu” ve “Enerji ve Bölgesel Barış” başlıklı özel oturumların düzenlendiği üçüncü günde, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri Semra Güzel ve Murat Çepni, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Ahmet Akın’ın yanı sıra kentteki sivil toplum kuruluşu temsilcileri, akademisyenler, yazar, gazeteciler ve ekoloji aktivistleri yoğun ilgi gösterdi.
Yıkılan kentler raporu
Mezopotamya Ajansı’nda yer alan habere göre panel öncesinde Mimarlar Odası Diyarbakır Şubesi Başkanı Şerefhan Aydın, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Diyarbakır İl Koordinasyon Kurulu tarafından hazırlanan “Yıkılan Kentler Raporu” ile ilgili sunum yaptı. Cizre, Sur, Nusaybin, Şırnak başta olmak üzere bir çok yerleşim yerinde çok ciddi yıkım yaşadığını ifade eden Aydın, yıkımın sadece mekan ve bina ile sınırlı olmadığını söyledi. Yıkımın yaşandığı tüm yerleşim yerlerini bir bir gezdiklerini ifade eden Aydın, “Cizre en fazla yıkım yaşanan yerlerden. Sosyolojik, ekonomik ve psikolojik yıkımlar yaşandı, yaşatıldı. Sadece evleri yıkmadılar. Yerleşim yerlerinde yaşamın devamını sağlayan teknolojiyi, eşyaları araçları da hedef almışlardı. Örneğin duvarı yıkılan evde asılı duran klimaya, binanın su deposuna, elektronik araçlara birer kurşun sıkarak kullanılamaz hale getirmişlerdi. Tüm bunları gördük” dedi.
Acele kamulaştırma
Yıkımların yaşandığı kentlerde hazırlığın önceden yapıldığını söyleyen Aydın, belirlenen yerleşim yerlerin çıkarılan yasalarla “Afet Bölgesi” ilan edildiğini kaydetti. Sokağa çıkma yasakları ve çatışmalarla birlikte bu bölgelerde “Acele Kamulaştırma Kararları” ile halkın mülklerine el konulduğunu dile getiren Aydın, “Halkın mülküne çok cüzi miktarla el konuldu. Acele Kamulaştırma kararı alındığı için itiraz yolu da kapalıydı. Evine el konulmasına itiraz edemiyorsunuz, hesabınıza yatırılan paraya itiraz edebiliyorsunuz. Bu şekilde cüzi miktarlarla mülklerine el konulan mağdurlar TOKİ’ye kat ve kat fazla miktarda borçlandırıldı. TOKİ eliyle inşalara tek tip evler dayatıldı” sözleri ile yıkımla kültürün, kimliğin ve sosyal yaşamın hedef alındığını söyledi.
Ardından görevden alınarak yerine kayyum atanan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Selçuk Mızraklı’nın tutuklu bulunduğu Kayseri Bünyan Cezaevi’nden gönderdiği mektup okundu.
Elçi anısına yapıldı
Tahir Elçi ansına düzenlenen ve moderatörlüğünü Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Diyarbakır Şubesi Başkanı Mehmet Orak’ın yaptığı “Enerji Savaşlarında Yıkılan Kentler ve Kürt Sorunu” panelinde, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven, Barış Akademisyeni Gül Köksal, Araştırmacı Yazar Faik Bulut ve TMMOB Eski Başkanı Yavuz Önen konuşmacı olarak yer aldı.
Mimar ve Barış Akademisyeni Gül Köksal, “Kültürel Değerler, Toplumsal Barış” konulu sunum yaptı. Dicle ve Fırat arasında bulunan Mezopotamya coğrafyasını harita üzerinden gösteren Köksal, bu alanlarda yapılan baraj çalışması ve coğrafya üzerinde savaşın yaşandığı yerleri gösterdi
‘Amaç yok etmek’
TMMOB eski Başkanı Yavuz Önen, bölgenin yoğun bir şekilde yıkımın yaşanmasına rağmen umudunda canlı olduğunu söyledi. 1990’lı yıllarda yakılan köylerde inceleme yaptıklarını aktaran Önen, “Köylere gittiğimizde şöyle bir durumla karşılaşıyorduk. Sadece köy yakmıyordular. Yolu varsa yolunu tahrip ediyordular. Köyde telefon varsa telefon direklerini kesiyordular. Elektrik varsa trafoyu yakıyordular. Evlerle birlikte ahırları, ağılları, hayvancılıkla ilgili olan tüm araç gereçleri ortadan kaldırıyorlardı. O bölgede bir daha yaşamın olmamasını hedefliyordular. Yaptıkları şey buydu” dedi.
‘Savaş demenin suç olduğu coğrafya’
DTK Eş Başkanı ve HDP Hakkâri Milletvekili Leyla Güven, sözlerine 2015 yılında Dört Ayaklı Minare önünde silahlı saldırı sonucu öldürülen Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’yi anarak başladı. Tahir Elçi’yi hedef gösterenlerin hala ekranlarda olduğuna dikkati çeken Güven, “Onlar hala oldukları yerde ama hakikati dile getiren sevgili Tahir Elçi aramızda değil” dedi.
Kolluk güçlerinin neden olduğu ölümlerde cezasızlık politikasının uygulandığını söyleyen Güven, “Sabah evden çıkarsın, panzer çarpar. Silopi’de panzer duvara çarpar, çocuklar yıkılan duvarın altında kalır, hayatını kaybeder. Panzeri kullananlar ceza almaz. Çünkü bu coğrafyada savaş vardır. Ancak savaş demenin de suç olduğu bir coğrafya burası” ifadelerini kullandı.
‘İttifaklar her an değişebilir’
Gazeteci Yazar Faik Bulut, “Bu kadar insanı yıkımın kentine getirdiğiniz için sizi kutluyorum” diyerek TMMOB’u kutladı. Kürt sorununa ve devletin Kürt politikasına değinen Bulut, Türkiye’de kısa vadede Kürt meselesinin çözümüne ilişkin bir gelişme ön görmediğini söyledi.
Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik devam eden saldırılarına ilişkin konuşmasını sürdüren Bulut, şunları söyledi: “Türkiye’nin niyeti oradan çıkmama üzerinedir. Açtığı okullara, atadığı kaymakamlara bakılınca politikası anlaşıyor. Türkiye’ye kalsa oradan çıkmaz. Türkiye bir süre daha Rusya ev ABD arasındaki çelişkilerden yararlanabilir. Ama fazla ileriye gidemez. Uluslararası dengeler Türkiye’nin daha fazla ileri gitmesine müsaade etmez. Türkiye’nin belirli olmasa bile, bir süre sonra oradan çekilmek zorunda kalacağını düşünüyorum. Rojava ise uluslararası alanda elde ettiği meşruiyet ile statü elde edecektir.”
‘Kapitalizm için yolun sonu’
Gazetemizin yazarlarından Fikret Başkaya da “Enerji ve Bölgesel Barış” forumunda konuştu. Başkaya, sınırsız üretim ve büyümenin bir sapma olduğunu, kapitalizmin kendisini üretmesi ve doğanın kendisinin üretmesi ritminde uyuşmazlığa dikkati çekerek, yaşanan iklim ve ekolojik krizinin bundan kaynaklı olduğuna işaret etti. Başkaya, “Kapitalistler doğayı kirletmekten kar ederler ve doğaya verdikleri zararı umursamaz. Ekonomik büyüme ile yatıp kalkıyoruz. Ne pahasına, büyüyen ne, kimin için bu sorular neden sorulmuyor?” diye sordu.
Başkaya, kapitalizmin teknolojik gelişmenin yaratamadığı değerden dolayı iç sınıra, ekolojik krizden dolayı ise dış sınıra dayandığını söyleyerek, sözlerini şöyle tamamladı: “Kapitalizm için yolun sonu göründü. Eğer iklim krizi ve sosyal krizlerden kurtulmak isteniyorsa, vakitlice kapitalizmden kurtulmak gerekiyor. Zaman daralıyor. Hızla yok olan bir yaşam var. Kapitalizmin bugünkü durumunu kriz kavramı karşılamıyor. Şuan ki durumun manzarası bir çöküş tablosudur. Kapitalizm yolun sonuna geldi. Kendi kendini bitirmeye başladı. İç sınır ve dış sınıra dayandı. Devrimlerin nedeni bardağı taşıran son damla değil, bardağın dolu olmasıdır. Ve şu anda dünyanın her yerindeki bardaklar doludur.”