Kapitalist sistem sadece zihniyet ve öz yitimine yol açmakla kalmaz, estetik yitimini de çok bilinçli şekilde geliştirir. Estetik yitimine uğramış bir toplumun kendi ülkesi ile ilgili ekolojik bir kaygısı kalmaz. Kendi tarihi, dili, kültürü ile ilgili vurdumduymazlık peşi sıra gelir. Oysa yurtseverlik toprağını, yurdunu savunmaktan geçer. Bunun için diyebiliriz ki yurtseverlik sadece dil ve yaşam tarzıyla sınırlı değil, ekolojik duyarlılık da yurtseverlik duygularını besler
Afşin Aybar
Ekolojik toplum, demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü toplum paradigmasının temel ayaklarından birisini oluşturmaktadır. Ekolojik Toplum inşasında öncelikli olarak derin bir yaşam anlayışı ve bakış açısına, köklü bir zihniyet dönüşümüne ihtiyaç vardır. Önder APO erkek egemen sisteminin yaratmış olduğu yanlışlıklarla dolu bu yaşamın düzeltilebilmesi için demokratik, ekolojik, özgür bir toplumun yeniden inşasını ortaya koymaktadır. Genelde evren özelde insanlığın yok oluşa doğru gittiği bu bilinmezlik çağında ekolojik toplumun inşası ekmek-su kadar acildir.
Günümüzde ekolojik sorunlara neden olan savaşlar, kullanılan atom bombaları, nükleer santraller ormanları, doğayı yok etmekte, insanlığa zarar vermekte ve yeni krizlerin çıkmasına yol açmaktadır. Gerek doğa gerekse toplum ve insan tarihin hiçbir döneminde günümüzdeki kadar ciddi ve büyük tehlikelerle karşı karşıya gelmemiştir. Uygarlığın son halkası ve zirvesi olan kapitalist sistem hegemonyasında doğa ve toplum deyim yerindeyse yok olmanın eşiğine getirilmiştir. Yaşamın her an ve anında yaşanan krizdir, kaostur. Bunun yarattığı sonuç ise üst düzeyde ekolojik, toplumsal ve kültürel yıkımla insanlığın tükenmesidir.
Önder APO çözüm olarak toplumun yeniden ahlaki ve politik özüne dönerek, üçüncü doğanın anlama kavuşmasını; birinci ve ikinci doğanın bir uyum içinde tekrardan yaşaması gerektiğini ifade etmektedir. Bu anlamıyla üçüncü doğa, doğa ve insanların yeniden, beraber özgürce yaşadığı bir toplumsal gerçekliktir.
Ekolojik toplumun gelişmesi temel olan komünlerin oluşmasıyla bağlantılıdır. Komün, toplumsal yaşamın vazgeçilmez özgür, demokratik örgütlülüğüdür. Elbette ki komünaliteyi öncellikle zihniyette inşa etmek gerekir. Kapitalist sistemin bireycilik anlayışı, birey ve toplum zihniyetinde hakimdir. Bu zihniyet kırılmadan komünal yaşamı örgütlemek sakat ve yanlış olur. Bu nedenle öncellikle kapitalizmin bireyci ve mülkiyetçi anlayışını aşmak, ahlaki ve ilke olarak ortak-kolektif yaşam tarzı esastır. Komünal yaşam tarzı olmayan bir toplum doğa ile dost, doğaya karşı empatiyi ve uyumlu bir ilişkilenmeyi de yaratamaz.
Günümüzde toplumsallığın güçlü olduğu yerlerde insanlar; toprağı, emeği kutsal görmekte ve bunun kişilik şekillenmesi ve yaşama kattığı değeri bilmektedir. İnsana, bitkiye, hayvana, dağa, taşa, toprağına değer vermekte ve empati kurabilmektedir. Toprağın altındaki canlılara zarar vermemek için yere sıcak su dökmüyor. En sevdiği dağın, ağacın, çiçeğin adını çocuklarına veriyor. Sevdiklerini doğaya benzetiyor, onunla tanımlıyor. Doğan çocuğuna eşlik etmesi için yaşam ağacını ekiyor. Dokuduğu halıda, yazdığı şiirde, şarkıda, dengbejlikte doğadan ilham alıyor. Yani dağlarla, kayalarla, nehirlerle, çiçeklerle, kuşlarla, renklerle kurduğu bağ; sanatı, edebiyatı, folkloru ve yaşamını doğrudan etkiliyor. Kürt giysilerinde özellikle kadın kıyafetlerindeki renk cümbüşü ve ahengi doğayla kaynaşmasının yansıması oluyor. Yaşamı bir sanat gibi karşılıyor. Doğanın verdiği nimetler için toprağa güneşe dua etmekte. Bu anlamda doğa karşısında hep bir saygı, sevgi ve minnet duygusuyla yaklaşmakta ve onu kutsamaktadır. Çünkü doğaya saygı insanın kendisine olan saygısını da geliştirmiştir.
Farklılığı bir arada tutmanın özgürlükle bağını, saygı ilişkisi olarak ele alan özellik komünal yaşam anlayışına ait bir özelliktir. Burada toplum, doğanın ruhlarıyla eş olma arayışındadır. Bu arayış ve anlam aynı zamanda yaşamın kendisidir. Bunun için doğayı, yaşamı anlama çabalarının bir sonucu olarak evrenin bir parçası olan yaşadığı dünyayı anlamlandırabilmek ve onunla ilişkilenebilmek için türlü yöntemler geliştirmek gerekir. Alt yapısından, komün- kooperatifine, organik tarımdan, dayanışmacı, kolektif yaşam tarzına kadar komünal ekonomi temelinde kendisini örgütleyebilmelidir. Her alanda komünleşmeye giderek ekolojik yaşamı inşa edebiliriz. Ancak bu şekilde ekolojik krizlere ve inşa sorunlarına cevap bulunabilir.
Günümüzde barajlar, HES’ler, kalekollar, orman yakmalar, kesmeler, tarihi eserlerin yok edilmesi, sanayi tesisleri ve fabrikalar, petrol ve maden yataklarını kurmak için coğrafyanın tahrip edilmesi birçok ekolojik krize yol açmaktadır. Burada sorun sadece enerji, petrol vb. elde etmek değil, amaç toplumsal hafızayı yok etmeyi hedefleyen siyasi-askeri amaçlı saldırılardır. Kürt halkını topraktan, ormandan, dağlardan, kültüründen, tarihinden kopararak özünden boşaltma politikalarının bir devamı olarak görülmelidir.
Kapitalist sistem sadece zihniyet ve öz yitimine yol açmakla kalmaz, estetik yitimini de çok bilinçli şekilde geliştirir. Estetik yitimine uğramış bir toplumun kendi ülkesi ile ilgili ekolojik bir kaygısı kalmaz. Kendi tarihi, dili, kültürü ile ilgili vurdumduymazlık peşi sıra gelir. Kendi ülkesi her türlü tecavüz dayatması altındayken bile ülkesine, halkına ait hiçbir değeri savunma kaygısı duymaz. Oysa yurtseverlik toprağını, yurdunu savunmaktan geçer. Bu savunma ideolojiktir, siyasidir, kültüreldir, ekonomiktir ve hepsinin toplamı olarak ekolojiktir. Eğer yurtseverlik duyguları ölmemişse kökeninde ekolojik bir yaşam kültürü ve bilinci yattığı içindir. Bunun için diyebiliriz ki yurtseverlik sadece dil ve yaşam tarzıyla sınırlı değil, ekolojik duyarlılık da yurtseverlik duygularını besler. Yurtseverlik ancak ekolojiye sahip çıkmakla gerçek anlamına kavuşabilir.
Bunun için yapılması gereken öncelikle toprağa bağlılık, doğaya saygı, çevreyle özdeşleşme, doğanın bir parçası olduğunun bilincinde olma, doğaya ekonomik bir kaynak olarak değil, kutsallık taşıyan bir gerçeklik olarak bakmaktır. Bu nedenle, insanın kendisine, çevresine ve doğaya bir amaç olarak bakması sorumluluk bilincini de geliştirir. Mühim olan doğaya saygı, insanın kendisine saygısıdır ilkesiyle hep birlikte özgür yaşamı komünal birimler temelinde inşa edeceğimiz güzel bir dünya için sesimizi, sözümüzü, duygumuzu ve yolumuzu birleştirmektir.