Donald Trump’ın ikinci Beyaz Saray döneminin ilk bir ayı, bütün dünyaya adeta bir Blitzkrieg (yıldırım harbi) yaşattı. Amerikan müesses nizamından başlayarak uluslararası ilişkiler zihniyetinin ve küresel ekonomik sistemin tepesine aynı anda düşmekte olan yıldırımların sonu gelmeyeceğe benziyor. Karl Marks’ın 177 yıl önce yaşanmakta olan küresel dönüşümü tasvir etmek üzere kurduğu “Katı olan her şey buharlaşıyor” cümlesi bugün bütün içeriğiyle birlikte bir kez daha geçerli hale gelmiş bulunuyor.
Bu yıldırımın yol açmakta olduğu küresel yıkım ve şokun hasar tespitini, ya da insanlık adına kâr ve zarar hesabını yapmak için henüz vakit erken. Ama sürecin dinamiklerini ve niteliğini saptamak yolunda bir ilk adım olarak şu ana kadar öne çıkan üç aktörü yakın incelemeye almak mümkün: Başkan Trump, Başkan Yardımcısı JD Vance ve “gölge başkan” Elon Musk.
Ulusal ve küresel Trumpist düzen
Donald Trump, ilk günden itibaren ulusal ve uluslararası ekonomik ve siyasi kurumlara ve liberal ideolojik zihniyete savaş ilan etmiş bulunuyor. Ekonomide, gümrük tarifelerini yükselterek yalnızca Asya’dan (Çin) değil Avrupa ve Kanada’nın sanayi sektörlerinden ithalatı da düşürmeyi hedefliyor. Böylelikle ABD sanayisini ve imalat sektörünü canlandırabileceğini düşünüyor.
İç siyaset yapısını bürokrasiye açtığı savaşla dönüştürmeyi hedefliyor. Federal devlet kadrolarında geniş bir işten çıkarma kampanyası başlattı. Çıkarılan personelin yerini Trumpist kadrolar değil bilgisayar teknolojileri ve yapay zeka (AI) alacak. USAID ve NED gibi uluslararası yumuşak güç faaliyeti yürüten kurumlar öncelikli olarak hedef alınıyor çünkü Trump ve destekçileri bunların kuruluş amaçlarından sapmış birer “liberal karargâh” haline gelmiş oldukları kanaatinde. Trump’ın neşteri henüz sağlık ve savunma alanlarına ulaşmamakla birlikte federal devlet kurumlarında büyük değişimlere yol açması kaçınılmaz.
Trump, bürokrasiye egemen olduğunu düşündüğü liberal zihniyete de savaş açmış durumda. İlk icraatı olarak DEI uygulamalarını yürürlükten kaldırmış bulunuyor. DEI, federal kadro alımları, sanayi istihdamı ve iş dünyasında toplumsal sınıf, cinsiyet, ırk, din vb. temelindeki geleneksel ayrımcılık pratiklerini fırsat eşitliği sağlayarak aşmayı hedefleyen bir program. Eğitim sistemi ve üniversitelerin yapısında da benzer muhafazakâr restorasyon taleplerini dile getirdi. Bu dönüşüm için eğitim ve bilime tahsis edilen devlet fonlarını silah olarak kullanacağa benziyor.
Uluslararası siyasetin Birleşmiş Milletler (BM), Avrupa Birliği, NATO ve benzeri kurumları da Trump fırtınasının hedefinde. BM’nin bir organı olan Dünya Sağlık Örgütü’nden ayrılma kararı, Avrupa Birliği’ne karşı gümrük tarifeleriyle fiilen açtığı ticaret savaşı ve NATO’dan çıkma, Avrupa’ya askeri desteği kesme hatta NATO’yu lağvetme eğilimleri, yalnızca kurumları tehdit anlamının ötesinde var olan uluslararası dengelerin bozularak kaba güce yaslanan sıcak çatışmaların artması riskini de barındırıyor.
Trump, üç yıldır ABD’nin kışkırtması, inisiyatifi ve finansmanıyla yürütülmekte olan Ukrayna savaşını Rusya lehine bitirme müzakerelerini de Avrupalı müttefiklerini dışlayarak başlattı. Bu durum yalnızca Zelenski başkanlığındaki Ukrayna yönetimi değil savaşın yükü altında zorluk çeken Almanya, Fransa ve İngiltere başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesi için de nahoş bir durum anlamına geliyor.
Trump’ın kendi ülkesini önceleyen hamlelerle MAGA (Amerika’yı yeniden büyük kıl) projesinin uluslararası ve federal bürokrasi içindeki hamlelerini yönetirken yardımcısı JD Vance da “red neck” tabir edilen Trumpist kitleler arasında faaliyetini sürdürüyor. Muhafazakâr restorasyonun yer yer aşırı sağ faşizan renklere bulanan popüler sözcüsü rolünü oynuyor.
JD Vance’ın Avrupalıların kulağına kaba ve eğitimsiz gelen retoriği, hitap ettiği sosyolojik katmanlar arasında son derece etkili ve popüler. MAGA ideolojisi, küresel mekanizmalara karşı “yerli ve milli” bir diskur üzerinden hareket ediyor. Bu zihniyetle gerçekleştirilecek pratiklerin yeni üretim ve istihdam alanları yaratarak ülke ekonomisinde canlanma sonucunu doğurması bekleniyor. Böylelikle JD Vance’ın içinden geldiği ve sürekli ilişki içinde olduğu orta ve düşük gelir gruplarıyla Trump’ın kişiliğinde cisimleşen büyük sermaye sahipleri arasındaki bağların sürekli olarak yeniden kurularak tahkimi hedefleniyor.
Elon Musk’ın tekno-totaliter distopyası
Elon Musk’ın öjenik üreme stratejileriyle elde ettiği rivayet olunan birçok çocuğundan biri olan X, Beyaz Saray’da basın mensupları karşısında Donald Trump’a “Sen başkan değilsin ki neden o masada oturuyorsun?” dedi. Şakaya vurularak geçiştirilen bu soru, aslında gerçek başkanın Elon Musk olduğu yolundaki yaygın kanaatin bir ifadesiydi.
Elon Musk, Trump’ın kabinesi paralelinde ücret almadan çalışıyor. Kurucusu ve başkanı olduğu DOGE (Hükümet Verimliliği Departmanı), asıl olarak bürokrasiye neşter vurma icraatını yürütüyor. Yargı engeli nedeniyle henüz çok etkili sonuçlar alınmış olmasa da devleti küçültme hedefi doğrultusunda önemli girişimler yapılmış bulunuyor. Musk ayrıca şirketi SpaceX ve NASA iş birliğiyle Mars’a gitme (ve Mars kolonisi oluşturma) hedefini de içeren uzay projeleri yolunda da faaliyet yürütüyor. Öte yandan sahibi olduğu X platformu üzerinden sosyal medyada propaganda ve manipülasyon kudretine sahip bir küresel iletişim tekelini kontrol ediyor.
Elon Musk’ın X, SpaceX, Tesla gibi şirketlerinde hayata geçirdiği işten çıkarma ve sendikasızlaştırma gibi emek düşmanı faaliyetlerini Federal Devlet kadrolarına da yönelttiği gözleniyor. Bu pratiklerin, ülkenin çalışma hukuku ve işçi hakları için taşıdığı büyük gerileme riski, emek örgütlerini ve demokrat kamuoyunu artan oranda endişelendiriyor.
Musk’ın beyzbol şapkası ve spor kıyafetle Beyaz Saray’da basının karşısına çıkarak Trump’tan fazla konuşması, oğlu X’in asıl başkanın kimliği üzerine sarf ettiği sözü destekler nitelikte. Geleneksel olarak, büyük sermaye sahipleri siyasetin vitrini yerine perde arkasını tercih ederlerdi. Elon Musk’la birlikte bu gelenek de bozulmuş oluyor. ABD’nin ve dünyanın en zengin şahsiyeti, başkandan daha başkan ya da asıl patron edasıyla Beyaz Saray’da pozlar verip konuşmalar yapabiliyor.
Musk’ın elinde bulundurduğu sermaye birikimini ve iletişim/manipülasyon tekelini siyasal güce dönüştürmesi, bir risk olmaktan çıkarak ABD halklarının ve insanlığın kâbusu olarak hayata geçmeye başlamış görünüyor. Yalnızca sosyo-ekonomik konumunu kanıksama değil, ideolojik ve siyasi olarak kesintisiz biçimde kontrol edilebilen, ne düşüneceği Mars kolonisinde ikamet eden efendileri tarafından sürekli beynine empoze edilen insan öznelerden oluşan bir dünya toplumu: Elon Musk ve tekno-feodal iş ortaklarının rüyası bu olsa gerek. Bir kadın yorumcu Elon Musk için, “Güney Afrika’dan ülkemize gelen Aparheid’dan sonra ikinci en berbat şey” tanımını yapmıştı.
Dünyanın üzerinde üç şahsiyetin hayaleti dolaşıyor. Trump, JD Vance ve Elon Musk: Yalnızca Amerikan devleti ve toplumunun değil insan türünün geleceği konusunda karamsar olmak için üç temel neden gibi görünüyorlar.