Komünist Manifesto’da ifade edilen şu ilginç zamanlardan geçiyoruz; “Kalıcı ve duran ne varsa buharlaşıyor, kutsal diye ne varsa kutsallıktan düşüyor ve insanlar nihayet yaşam tavırlarına, karşılıklı ilişkilerine, ayılmış gözlerle bakmak zorunda kalıyorlar.”
Bir dönem kapitalist emperyalist sistemin sosyalist sistem karşısında propaganda ettiği burjuva demokrasisinin kavramları birer birer terk ediliyor. Katı olan ne varsa buharlaşıyor, kutsal olan ne varsa hızlıca terk ediliyor.
Kapitalist sistemin ekonomik krizi süreklileşip ve emperyalist tekeller arasında rekabet keskinleştikçe sadece bölgesel düzeyde savaş ve çatışmalar yaşanmıyor. Aynı zamanda yeni bir emperyalist paylaşım savaşının alametleri beliriyor. Kurulu olan yerleşik düzen sarsılıyor. Artık burjuva dünyanın kimi davranış kalıpları tepetaklak ediliyor.
Bu sürecin ilk belirgin işaretlerine Filistin Ulusal Direnişi’nin 7 Ekim 2023 Aksa Tufanı Operasyonu sonrasında İsrail siyonizminin başta Gazze olmak üzere, bütün Orta Doğu’da işgal ve saldırganlığını sürdürmesiyle tanık olduk. Dünyanın gözleri önünde ve canlı yayınlar eşliğinde Filistin halkı “insanımsı hayvanlar” olarak tanımlanıp soykırım saldırıları gerçekleştirildi. Aralarında çocukların da olduğu 50 binin üzerinde insan katledildi. Normal koşullarda burjuva savaş hukukunda bile hedef olmayan, hastaneler, dini yapılar vb. yerle bir edildi. Emperyalist kapitalist devletlerin kahir ekseriyeti, bu saldırganlığı destekledi. Öte yandan dünya halkları bu siyonist vahşete karşı ezilen mazlum Filistin halkının yanında durdu.
Burjuva uygarlığın bir dönem insanlığa çözüm olarak sunduğu “değer”lerin hızla unutulduğu; “demokrasi”, “insan hakları”, “uluslararası ilişkiler”, “serbest ticaret” vb. gibi kavramların artık çöpe atıldığı bir zaman diliminden geçiyoruz. Kapitalist sistemin modern revizyonist iktidarların çöküşünden sonra ilan ettiği “tarihin sonu” çoktan tarihe karıştı. Gelinen aşamada ise kapitalist hegemonyanın önemli ideolojik söylemleri de birer birer terk ediliyor.
Bu süreç yeniden ABD Başkanı seçilen Donald Trump ve ekibinin icraatlarından rahatlıkla gözlemlenebiliyor. ABD Başkanı D. Trump’ın yakın destekçisi ve müttefiki milyarder Elon Musk, Nazi selamı vermekten çekinmiyor. ABD’nin yeni göreve başlayan Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun bir TV canlı yayınına “alnında kül ile çizilmiş bir haç işareti”yle katılıyor vb.
1. Trump diğer icraatları bir yana ABD yönetimiyle Ukrayna lideri Volodimir Zelenskiy’le basın toplantısında yaşananlar burjuva dünyanın “değer”leri ve dahası emperyalist kapitalist sistemin içinde bulunduğu durumu özetler niteliktedir. D. Trump, İsrail’in soykırım saldırılarına maruz bıraktığı, on binlerce insanı katlettiği ve yerle bir ederek yaşanmaz hale getirdiği Gazze’yle ilgili yapay zeka tarafından hazırlanan bir tatil videosu paylaşması “yeni dünya”nın “değer”leri hakkında net bir fikir vermektedir.
Artık tam bir akıl tutulması ve zıvanadan çıkma hali, dünyanın yeni normali olarak kabul ediliyor. Elbette bu yeni normalin arka planında kapitalist emperyalist sistemin içinde bulunduğu ekonomik ve bununla bağlantılı olarak ideolojik krizin payı var. Faşizmin, ırkçılığın, şovenizmin, erkek egemenliği ve dinci gericiliğin vb. kısaca insanlık adına katliam ve soykırımlardan başka bir şey ifade etmediği tarihsel tecrübelerle sabit olan ne kadar ideoloji varsa fütursuzca savunulmaya ve propaganda edilmeye başlanıyor.
Öyle ki, kısa bir süre önce bizzat kendileri tarafından “terörist” ilan edilen ve binlerce insanın katili bir selefi cihatçı, kravat taktırılıp, makyajlanarak “devrim” lideri ilan edilip iktidar teslim ediliyor. Ve “kurtarıcı” olarak ilan ettiklerinin kapısında görüşmek için sıraya giriliyor. Yakın çalışma arkadaşı ilan ettikleri selefi cihatçılar, kendilerine verilen görevi başarıyla yerine getiriyorlar. İsrail siyonizminin Suriye’yi işgaline ses çıkartmayıp, savunmasız Alevi halkına yönelik katliam örgütlüyorlar.
Suriye’de yaşanan katliam saldırıları İsrail siyonizminin saldırılarıyla başlayan, TC faşizminin Kürtlere yönelik saldırılarıyla devam eden “yeni dünya düzeni”nin son halkasıdır. Emperyalist güçler arasında rekabet arttıkça ve çelişki keskinleştikçe, bu türden katliamların yaşanması kaçınılmazdır. Güçlünün güçsüze, tepeden tırnağa silahlı olanın, savunmasızsa, örgütlünün örgütsüze yönelik katliamalar uyguladığı dünyanın yeni normali budur.
Çelişki karşıtıyla vardır. Çelişkinin bir yanı barbarlığı temsil ediyorsa, diğer yanı da bu barbarlığa direnişi ve mücadeleyi temsil etmektedir. Elbette büyük insanlık kendine dayatılan bu “yeni normali” kabul etmeyecektir.