PKK Yürütme Komitesi üyesi Duran Kalkan, ‘Söz var, pratik yok’ diyerek iktidar ve devletin adım atmadığını ancak PKK’ye çağrıların yapıldığını belirterek, Abdullah Öcalan’ın olmadığı bir kongrede kimsenin karar alamayacağını söyledi
PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan, Medya Haber TV’de yayınlanan programda Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın başlattığı tarihi hamleye dair önemli değerlendirmelerde bulundu. Duran Kalkan, Abdullah Öcalan’ın çağrısı, devlet ve iktidarın yaklaşımlarına dair de yeni bilgiler paylaştı.
2025 Newrozu her zamankinden farklı
İlk olarak 2025 Newrozu kutlamalarına değinen Duran Kalkan, “Bu Newroz her zamankinden biraz daha farklı. Yeni bir Newroz yaşanıyor ama 2025 Newroz’u diğer Newroz’lardan çok farklı. Meydanlar Newroz coşkusu ve heyecanıyla dolu. 4 parça Kürdistan, dünyanın dört bir yanı bu biçimde. Diyorlar ya, ‘Coşku ve heyecan dorukta’ gerçekten öyle. Gençler, kadınlar, yaşlılar, işçi-emekçiler, Kürt halkı ve dostları herkes Newroz meydanlarını dolduruyor. Newroz’un adını Önder Apo koydu. ‘Barış ve Demokratik Toplum Newrozu’ dedi. Bu dönem böyle bir çağrı yaptı, dönemi böyle tanımladı. Halkımız ne diyor: ‘Newroz Önder Apo’ya özgürlük Newroz’u. Bu Newroz Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü getirecek. Yeni Newroz yılında bu fiziki özgürlük sağlanacak.’ Bu temelde daha anlamlı ve daha güzel bir Newroz yaşanıyor” dedi.
‘Herkes Önder Apo’nun özgürlüğünü istiyor’
2025 Newrozu’nun farkına dikkatleri çeken Kalkan, “Önder Apo tanımladı Newroz’u. Newroz çağrısını aslında Önder Apo yaptı. Kadınlar, gençler, halkımız, dostlarımız Önder Apo’nun verdiği mesajı iyi aldı. Görev ve sorumluluklarının bilincine vardı ve bu temelde gerçekten de tüm zamanların en coşkulu, heyecanlı, anlamlı, özgürlük taleplerinin en güçlü haykırıldığı bir Newroz oluyor. Meydanlar dolup, taşıyor. Önemli olan anlamı. Talepleri, sloganları Newroz meydanlarını dolduranların çok net. Herkes Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünün sağlanmasını istiyor. Bu Newroz’un adını, ‘Önder Apo’ya fiziki özgürlük Newrozu’ olarak koyuyor. Özgür yaşar ve çalışır koşullarda olmasını istiyor. İmralı işkence ve tecrit sisteminin parçalanmasını, lağvedilmesini talep ediyor. Bu çok net bir durum. Önder Apo’nun İmralı’dan artık çıkması gerektiğini herkes en yüksek bir biçimde sahipleniyor ve haykırıyor. Dünya alemde bunu duyuyor. Umut ediyoruz, bunun önünde engel oluşturanlar Kürt halkının dostlarının, kadınlarının ve gençlerinin verdiği bu mesajı biraz olsun alırlar. Oradan kendilerine bir şeyler çıkarırlar” diye konuştu.
‘Özgürlüğe daha yüksek sesle sahip çıkmaya çağırıyorum’
Duran Kalkan, Newroz meydanlarında yükselen taleplerin çok önemli olduğunun altını çizerek, “Bu temelde de başta kadınlar, gençler, tüm halkımızı, Türkiye, Ortadoğu halklarını, tüm dostlarımızı Newroz meydanlarını daha çok doldurmaya, Newroz’u daha büyük bir heyecan ve coşkuyla kutlamaya, Newroz meydanlarında Önder Apo’nun fiziki özgürlüğüne daha yüksek sesle ve daha güçlü sahip çıkmaya çağırıyorum” diye seslendi.
PKK’den Abdullah Öcalan’a mektup
Duran Kalkan, Newroz’un bu hale gelmesinde Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı tarihi çağrının belirleyici rol oynadığına işaret etti. Duran Kalkan, tarihi çağrının ardından yaşanan gelişmelere dikkatleri çekerek, “19-20 günü buluyor. Bu süreçte evet neler yaşandı, ne tür gelişmeler oldu? Bize ulaşan şeyler bu konuda Şubat’ın ilk haftasında bir mektuptu Önder Apo’dan. Biz -sanıyorum 8 Şubat’tı- cevap verdik mektuba. Onun dışında bir de 27 Şubat günü kamuoyuna açık yayınlanan çağrı oldu. Onu dinledik, okuduk. Bunun dışında bize gelmiş herhangi bir şey yok. İmralı heyeti belli çalışmalar yürüttü. İzliyoruz, takip ediyoruz. Partilerle görüşmeler yaptılar, sonra DEM Parti Eş Genel Başkanları Meclis’te gurubu olan tüm partilerle bir kerede daha görüşmeler yaptılar. Belli bir tartışma var çeşitli biçimlerde. Farklı farklı içerikleri olan tartışmalar. Karşıt olanlar da var, kendine göre değerlendirmeye çalışanlar da var. Fakat sorunu gerçekte anlamaya çalışanlar da var. Böyle bir tartışma düzeyi de var. Bunun ötesinde bir şey var mı, şu an pratikleşmiş bir durum? Yok. Söz var, pratik yok. Dış dünyada yankı yaptı Önder Apo’nun tutumu, çağrısı. Herkes açıklama yaptı. ABD’ye kadar, Çin’e kadar bütün devletler bile açıklama yaptı. Siyasi, toplumsal kesimlerin yaptığı gibi, temennileri içeriyor. Temenniden öte politik olarak gerçekten ne yapıyorlar tam bilinmiyor. Pratikte ortaya çıkmış herhangi bir şey yok. Türkiye cephesi açısından da partiler konuştular, temenni de bulunuyorlar, “Biz varız” diyorlar ama neye varlar, bu işi kim yapacak üstlenen yok. Neye var olduklarını açıklayan yok. Sadece var oldukları söyleniyor, temenniler oluyor. Bazı çevreler tarafından olumlu bir hava veriliyor” şeklinde konuştu.
Tarihi çağrının ardından yaşananlar
Duran Kalkan tarihi çağrının ardından PKK’nin ateşkes ilan ettiğini ancak devlet ve iktidar kanadının pratikte adım atmadığını belirterek şunları söyledi:
Onun ötesinde bir şey yok. Bir pratikleşme olmadı. Biz anlamaya ve anladığımız kadarda anlatmaya çalıştık. Geçen 2 buçuk haftalık dönemi boş geçirmedik. Önder Apo’nun asrın çağrısı diye ya da çağın manifestosu diye tanımlanan kısa ama çok özlü ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’ başlıklı manifestosunu anlamak için araştırdık, inceledik, tartışmalar yürüttük. Anladığımız kadarıyla parti içinde yoldaşlarla tartıştık, halkımıza anladıklarımızı yansıtmaya çalıştık. Bir çabamız var yani. Çabasız olmuyor. Zaten öyle rahat, kolay bir ortam yok. Hiçbir yerde yok. Kürtler açısından da, toplum içinde de, parti içinde de yok. Anlamak, daha derinden anlamak ve daha çok anlatmak gerekiyor. Bu çabalarımızı sürdürüyoruz da. Biz ifade ettik. Önder Apo 27 Şubat çağrısını yaptıktan sonra 1 Mart’ta yönetimimiz Önder Apo’nun çağrılarına uyacağını ve uygulayacağını açıkladı kamuoyuna. Bunun önünü açmak için ateşkes ilan ettiğini belirtti. Bu temelde çeşitli değerlendirmeler, açıklamalar oldu. Yine birkaç gün önce yönetimimiz birazda söz olup, pratiğe geçmeyen durumu eleştirmek, kamuoyunu bu konuda bilgilendirmek üzere Newroz açıklamasında bazı bilgilendirmeler, uyarılar yaptı.
‘Barışı ancak Önder Apo sağlayabilir’
Bu çerçevede 3 hafta dolacak. Bizim cephemizden yapılmayan kalmadı. Başlangıç itibariyle yapılması öngürülenler yapıldı. Hiç kimse Önder Apo’nun bu biçimde bir çağrı yapacağını beklemiyordu, inanmıyorlardı da, ‘Böyle olmaz’ diyorlardı ama hiç kimsenin inanmadığını, beklemediğini Önder Apo yaptı. Çağrısını yaptı. Yönetimimizde değerlendirmeler, tartışmalar yaparak bazı koşulların yerine getirilmesi kaydıyla bu çağrıyı uygulayabileceğini belirtti. O koşullarda netti. Aslında Önder Apo’ya verilen mektupta da ifade edilmişti. Biz bunu 2013-14 sürecinde de Önder Apo’ya ifade etmiştik. Biz savaşın yönetimi olabiliriz, bir savaş yürütebiliriz ama barışın yönetimin olamayız. Barışı ancak Önder Apo sağlayabilir. Önder Apo barış sürecini yönetebilir. Dolayısıyla bu konuda bizden fazla bir şey beklenmemeli. Bu mektupta da aynı şeyi ifade ettik. Mektupta ifade ettiklerimizi 1 Mart açıklamasında olduğu gibi kamuoyuna da ifade ettik. Yani evet kongre yapılacaksa, PKK’nin feshi, silahın bırakılması tartışılacak, kararlaştırılacaksa bunu ancak ve ancak Önder Apo yapabilir dedik, başka kimse yapamaz. Başka kimseden de bunun yapılması beklenmemeli.
‘20 gün geçti: İmralı’da koşullar değişmedi!’
Bu anlamda çağrıdan önce de devlette biliyordu, Önder Apo’da biliyordu bizim tutumumuzu, durumumuzu. Kamuoyuna da açıkladık. Kamuoyu da biliyor. Böylece çağrı yapıldı. PKK cevap verdi, olumlu bir hava yaratıldı. Bizden yana bir takım şeyler yapıldı. Ama karşı taraftan hiçbir şey yapılmadı. Hala, ‘PKK yapsın’ diyorlar. Oysa bize gelen bilgiler Önder Apo’nun çağrısının yapıldığı hafta içinde İmralı’daki koşullarda değişiklik olacaktı. Önder Apo’nun özgür yaşar ve özgür çalışır koşullara kavuşması için adımlar atılacaktı. Bunu biliyoruz. Bunu bu süreci yürütenlerde biliyor. Kimse sanmasın ki hiç kimse bilmiyor, şey edilmiyor. Ama 20 gün geçti, değil İmralı’da koşulların değişmesi, İmralı hakkında, İmralı’da ne olup bittiğine dair bu 20 gündür hiç kimsenin, hiç birimizin haberi yok İmralı işkence sistemini tutanlar, yönetenler dışında. Hiç kimsenin bilgisi yok. Bu bakımdan Önder Apo çağrıyı yapınca, ‘Bir takım şeyler bizde yapacağız’ diyenler, yapmadılar. Hiçbir pratik adım atmadılar. İktidar, devlet çevreleri verdikleri sözün gereğini tutmadılar. Devlet Bahçeli çağrı yapmıştı. ‘Çağrısını gelip Meclis’te DEM Parti grubunda ilan etsin’ demişti. Değil Meclis’e gelme, konuşma bir görüntülü açıklamaya bile izin vermediler. Ondan sonra da eski sistem olduğu gibi devam ediyor.
‘İktidar ve devlet söz verdiklerini yapmadılar’
Öyle anlaşılıyor ki, şöyle bir şey var: Sanki PKK mevcut durumundan memnun değil, usanmış, bırakıp gidiyor her şeyi. Bırakıp gitsin de kurtulalım gibi bir hava var. Bu yanlış bir hava, tutum. Bu yanlış bir tutum. Karşılıklı iradeler konuşacaktı. Bu çağrı başta iktidardan geldi, karşı taraftan geldi. Devlet Bahçeli’den ve AKP çevresinden. Önder Apo bu temelde devreye girdi ve bizde Önder Apo’nun çağrılarına gerek yanıtı verdik. Kısaca durum bu biçimde. Halen görüşmeler oluyor, konuşmalar oluyor. Ne konuşuyorlar bilemiyoruz. Ama İmralı koşullarında herhangi bir değişiklik yok, Meclis’te her hangi bir faaliyet yok. Örneğin komisyon oluşturma, yeni yasalar çıkarma deniliyordu, umut hakkından söz ediliyordu, ‘yasal-anayasal durum gözden geçirilecek’ deniyordu. Bu basit bir şey değil ki. Fakat bunlara dair hiçbir pratik, gelişme gözlenmiyor. Ortada DEM Parti’nin faaliyetleri var, DEM Parti’yi reddetmeyen, ona güler yüz gösteren bir partilerin duruşu var. O da genel merkezler öyle. Basının önüne çıkıyorlar, zehir gibi her türlü şeyi söylüyorlar. Eski şeyleri çok fazla değiştirmediklerini de ortaya koyuyorlar. Bunu da görüyoruz. Evet herkes bekliyor. Toplum, kamuoyu bu çağrıya karşı bir takım şeyler iktidar tarafından atılır şeyi vardı fakat hiçbir şey yapılmadı. Artık bilmem falan zaman yapılabilinir, bayramdan sonra diyorlar. Yani bayramdan sonra bir dahaki bayrama kadar ne kadar zaman geçiyor. Onun bir şeyi yoktur yani. Mevcut durumda iktidarın oyalama içinde olduğu, hile yapar bir konumda olduğu görülüyor. Çünkü ilk hafta içinde yapacaklarına söz verdikleri şeyi yapmadılar. Bunu herkes bilmeli.
Süreç doğru anlaşılmalı, yüz yıllık geçmişi var
Sürecin doğru değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizen Duran Kalkan, “Yüz yıllık bir geçmişi var, 40 yıllık PKK’nin yürüttüğü bir savaş geçmişi var. Bir de 10 yıllık ‘Çöktürme Eylem Planı’ temelinde PKK’nin yok edilmesi için Türkiye’nin her türlü imkanlarının seferber edilerek saldırıldığı bir imha ve tasfiye süreci var. AKP iktidarı ABD’den, NATO’dan, Rusya’dan, İran’a kadar herkesten aldığı güçle, PKK’yi imha edebilmek, gerillayı ezebilmek için Türkiye’nin tüm imkanlarını kullandı. Tek amacı ezmek, imha etmekti. 24 Temmuz 2015’ten itibaren o ‘Çöktürme Eylem Planı’ temelindeki saldırıları düşünelim. Buna MHP katıldı, yetmedi KDP, yetmedi Irak katıldı. Ne kadar iç dış imkanı varsa, TC devleti PKK’yi imha ve tasfiye etmek amaçlı saldırıya sevk etti. Bir yılda yapacaktı olmadı, ikinci yıl, üçüncü yıl… 10 yıl geçti. Bitti, kredisi bitti artık. Başaramadı yani. Gerillayı ezme, PKK’yi imha ve tasfiye etme amacını başaramadı. Bunu kabul etmesi lazım. Evet biz söylüyoruz, biz de silahlı mücadeleyle Türkiye devleti yıkan, çökerten olamadık ama bütün krizlerin siyasi, ekonomik her türlü krizin altında bu savaş var. Türkiye’nin yaşadığı krizlerin altında. Bunu herkes biliyor. Çöküş noktasına geldi AKP iktidarı. Sistem çöküş noktasına geldi. Artık kaldıramaz, yürütemez hale geldi. Gerillanın öncülüğünde, kadınların, halkımızın, dostlarımızın direnişi 10 Ekim 2023’te başlatılan küresel özgürlük hamlesinin etkileri AKP eliyle yürütülen imha ve tasfiye saldırılarının tümünü boşa çıkardı, başarısız kıldı” dedi.
Ortadoğu’daki gelişmelerin sürece etkileri
Ortadoğu’daki gelişmelerin de sürece etkilerinin olduğuna dikkat çeken Duran Kalkan, “Ta 90’lardan başlayıp, günümüze gelen 3’üncü Dünya Savaşı denilen süreç. Bu savaş evet Irak’ta, Kuveyt’te başladı. Irak savaşı olarak başladı, Körfez savaşıydı. Döndü dolaştı geldi Irak’ta rejimi yıktı, bilmem Mısır’da rejimi yıktı, Kuzey Afrika’nın birçok ülkesini yıktı. Döndü 7 Ekim 2023’ten itibaren Gazze savaşına dönüştü. Hamas’ı darbeledi, Gazze’yi katliamdan geçirdi. Oradan Lübnan’a, Hizbullah’a geldi, Lübnan Hizbullah’ını ezdi. Sonunda Şam’a geldi. Suriye Baas iktidarının da 2024 Aralık başında, ilk haftasında çöküşünü getirdi. Yani Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Arap sahasında oluşturulan ulus devlet sistemlerinin hepsi yıkıldı. Suriye’de Baas rejiminin yıkılışı bunu ilan etti. Bu ne demekti? Ortadoğu’daki bütün ulus devlet sistemlerinin yıkılacağı demekti. Geldi sıra Türkiye ve İran’a dayandı yani. İsrail’in kontrolünde Hindistan’dan Yunanistan’a uzanan, Doğu Akdeniz kıyılarından geçen enerji yolu örgütlüyorlar. Onun yol temizliği yapıldı ve sıra Türkiye’ye geldi, Kıbrıs’a geldi. Suriye’de Baas rejimi yıkılınca Türkiye telaşa düştü. Hizbullah yıkılınca Türkiye büyük bir telaş yaşadı. Umut ediyordu ‘Hizbullah yıkılmaz, İran destekler, İran- İsrail savaşı olur bende bundan yarar sağlarım’ diye Hizbullah ile İsrail arasındaki savaşı uzun süre tahrik etti aslında. Ama kısa sürede Hizbullah ezilince ve İran dayanamayınca, İran İsrail’le savaşmayınca, Suriye’deki baas yönetiminin dayanağı ortadan kalkınca bu sefer telaşa düştü. Ondan sonra ona nasıl dahil olurum arayışına girdi. Bu bir panik, telaş yarattı. Bir yandan Ortadoğu’daki ulus devlet statükoculuğunu yıkmayı ön gören Ortadoğu’nun yeni hegomonu olarak İsrail hegemonyasının Türkiye’yi tehdit eden şeyi, diğer yandan 10 yıl ‘Çöktürme Eylem Planı’ temelindeki saldırılara rağmen başarılı olamayan AKP pratiği, Türkiye’nin mevcut rejimi, Türkiye’nin durumu ciddi biçimde tehdit eder hale geldi” şeklinde konuştu.
‘Yapılan çağrılar ve unutulan gerçekler!’
AKP-MHP iktidarının da telaş içine girdiğini ve Abdullah Öcalan’a başvurduğunu belirten Duran Kalkan, şöyle devam etti: “Devlet Bahçeli 1 Ekim’de DEM Partililerle görüştü, çıktı ondan sonra Meclis’e Önder Apo’nun gelip Meclis’te DEM Parti grubunda konuşmasını, Türk- Kürt tarihi kardeşliğini yaratılmasını, dönemin birlik dönemi olduğunu ifade etti ve Önder Apo da bunu değerlendirdi, buna cevap verdi. Ömer Öcalan görüşmeye götürülünce -ki 4 yıl aradan sonra ilk görüşme oluyordu bu- ‘Bu sorunu şiddet ve çatışma zemininden, hukuk ve siyaset zeminine taşıyabilirim koşullar oluşturulursa, yaratılırsa. Bunu gerçekleştirmeye yetecek teorik ve pratik gücüm var’ diyerek yanıt verdi. ‘Koşulları oluşturulsun, durumu şiddet ve çatışma ortamından hukuk ve siyaset zeminine çekelim’ dedi. ‘Ben de buna öncülük edeyim. Bu konuda çalışayım’ dedi. Bu süreç böyle başladı. Ardından DEM Parti heyeti oluşturuldu, görüşmeye gidildi, görüşüldü Önderlikle. Bir-iki görüşme, sonuçta 27 Şubat tarihli açıklama geldi. Bu sürecin –ki çoğu süreçte demiyor- ortaya çıkışının altında bunlar yatıyor, bunlar var yani. Heyet gitti bir görüştü, tartıştı, iki tartıştı. Ondan sonra Önderlik dedi, ‘Ben çağrı yapacağım’. Tartışmalar oldu ve görüşmeler yapıldı. Devletin görüşme yaptığına dair açıklamalar oldu. Sonuçta bu çağrı gündeme geldi. Şimdi bunun üzerinde tartışmalar ne düzeyde oluyor? Bu gerçekler unutulmuş durumda. Devlet Bahçeli’nin sözleri, çağrıları, Türk-Kürt kardeşliği, Kürtlerin asli bir unsur olma durumu, Önder Apo’nun gelip Meclis’te konuşma yapması, İmralı rehine sisteminin ortadan kalkarak, Önder Apo’nun özgür olması gibi şeyler hepsi unutulmuş. Tek tartışılan şey, ‘PKK ne zaman kongre yapacak, kendini feshedecek, silahı bırakacak, bu iş bitecek?’ diyorlar.”
‘Sorun yüzyıllıktır, doğru tartışılmalı’
Duran Kalkan, tartışmalarda yanlışlıklar olduğu uyarısı yaparak, “Diyorlar, ‘Sorun PKK sorunudur’. PKK sorunu falan değil, ‘Sorun 50 yıllık sorundur’. 50 yıllık sorun değil, 100 yıllık sorun. Bir defa her şeyin adını doğru koymak lazım. Bu sorun 50 yıllık sorun değil, 100 yıllık sorundur. PKK sorun değil, bu sorun PKK’yi ortaya çıkardı. Şimdi de bazıları diyor ki, ‘Biz çözeriz’. PKK, ‘Buyurun çözün, ben kendimi feshedeyim’ diyor. Çözmüyorlar. Öyle bir şey yok. ‘Sen kendini feshet, biz ondan sonra ne yapacağımızı biliyoruz’ diyorlar. Yani buna köylü kurnazlığı denir. Öyle bir şey yok. Kürtler bu kadar kandırılacak durumda değiller artık. Önder Apo’nun en temel ilkeleri aldatmamak, aldanmamak. Hiç kimse artık Kürtleri eskisi gibi kandıracağını, aldatacağını sanmasın. Bu bakımdan bir defa sorunun doğru tartışılması gerekiyor. Sorun 100 yıllık sorundur, adına diyorlar Kürt sorunu. Kürt sorunu deyince sanki Kürtler sorun yaratmış gibi anlaşılıyor. Kürtlerin yarattığı bir sorun değil, sorun Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 1924’ten itibaren başlattığı, Kürt halkını yok sayan ve yok etmek isteyen zihniyetinin ve siyasetinin varlığı sorunudur. Sorun olan bu zihniyet ve siyasettir. Kürdü yok sayan ve yok etmek isteyen zihniyet ve siyaset sorunudur. Buna soykırımcı zihniyetle siyaset deniliyor. Kürt sorunu aslında Türk zihniyeti TC’deki Kürdü yok sayan ve yok etmek isteyen zihniyetle siyaset sorunudur. Çözümü bu zihniyetle siyasetin ortadan kaldırılmasıdır” dedi.
‘Türkiye’nin mevcut varlığını korumasını son şansı!’
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çözüm için son şans olduğunu vurgulayan Duran Kalkan, şunları söyledi: “Kürt özgürlüğü temelinde, demokratikleşme, Türkiye’nin mevcut varlığını, birliğini koruması için son şansıdır. Nereden çıktı bu süreç, onu ifade ettim. Bu düzeyde Kürdistan da, Türkiye de artık savaşın merkezi. Kürt sorunuyla ilgilenen birçok çevre var. Herkes etkili olmak istiyor. Türkiye eğer Önder Apo’nun çağrısının gereklerini yerine getirmez, Türkiye’nin demokratikleşmesi temelinde adımlar atmazsa, sonu ne olur bilemez ve bunu Kürtlerden ve PKK’den bilmemeli. Çünkü Kürtler Türkiye’ye, Türklere hiç kötülük yapmadı. Birinci Dünya Savaşı da, eskiyi bir yana bırakalım, Önder Apo tarihte Kürt-Türk ilişkilerini ortaya koyuyor. Birinci Dünya Savaşı’nda da yanlarındaydılar. Çanakkale Savaşı’nda da yanlarındaydılar. Ulusal Kurtuluş Savaşı dediler. Orada da Kürtler yanlarındaydılar. Peki TC devleti Kürtlere ne yaptı? 1924’ten bu yana son 100 yıldır Kürdistan’da bu devletin yaptıkları ortaya konsun, yüzleşilsin.”
PKK’ye dönük çağrıların yerine gelmesinin koşulları
PKK’ye dönük çağrıların yerine gelebilmesi için Abdullah Öcalan’ın özgür yaşar ve çalışır koşullarda olması, çaba harcayabilmesi gerektiğinin altını çizen Duran Kalkan, “Onun gerekliliklerini yerine getirmiyorlar. Devlet Bahçeli’ydi çağrı yapan, ‘Meclis’e gelsin’ diyen. Peki nasıl gelsin Önder Apo? İmralı’daki mutlak rehine koşullarında küçücük bir değişiklik yok. Sanki keyfine kalıyor İmralı’da, sanki kendi kendisini tutuklatmış, rehine gibi hareket ediyorlar. Bu kadar da olmaz artık. Hem suçlu hem güçlü. Böyle olmaz. Böyle yavuz hırsız misali yaklaşımlarla olmaz. Leş kargası gibi bazıları tartışıyorlar. PKK’nin parası nerede konamaz mısınız? O kadar çok şimdiye kadar rantçı vardı, şimdi de o kadar çok leş kargası çıkmış ki ortaya, nereden PKK’nin yarattığı imkanlara konarız arayışına giriyorlar. Avucunuzu yalarsınız. Onlara söyleyeceğimiz tek şey o” dedi.
‘PKK’ye sadece Önder Apo kararları aldırabilir’
Kongrenin toplanması, silahlı mücadele ile ilgili kararlar ve silah bırakma ile ilgili karar alabilecek tek kişinin Abdullah Öcalan olduğunu belirten Duran Kalkan, sözlerini şöyle sürdürdü. “Önder Apo kongreyi toplar, yönlendirir, bu kararları PKK’ye sadece Önder Apo aldırtabilir. Bunu bazıları her halde yanlış anlıyorlar. Biz mi meramımızı tam anlatamadık? PKK’yi mi tam anlamıyorlar? Bilemiyorum. Böyle hemen çok kolay karar alınır sanıyorlar. Gerçekten öyle bir şey yok. Bunu PKK de hiç kimse de yapamaz. PKK’nin kendisi yapamaz. Yapabilecek tek kişi Önder Apo’dur. Onun için hep şunu söyledik; olacaksa bir Türk-Kürt barışı, bunu sağlayacak tek güç Önder Apo’dur. Başka kimse sağlayamaz. Bunu söylerken, bir mübalağa yapmak, birilerini kandırmak gibi bir niyetimiz yoktu. Sadece yalın bir gerçeği ifade ediyorduk. Şimdi aynı gerçek geçerliliğini koruyor. Bunu böyle bilmeleri lazım. Önder Apo’nun olmadığı, toplamadığı, yönlendirmediği, ikna etmediği bir PKK kongresinden silah bırakma, partiyi feshetme kararı çıkmaz. Hiç kimse bu kararı çıkartamaz. Ancak Önder Apo çıkarabilir. Şimdi insan şaşıyor. Diyorlar ki, ‘PKK’nin feshini istiyoruz biz. Silah bırakmasını istiyoruz’. Önder Apo’da diyor ki, ‘Ben bunu yaptırabilirim’. ‘Tamam yapılsın’ diyor AKP-MHP, Türkiye’nin siyasi çevreleri. Eğer samimiyseniz, Önder Apo’da diyor ki, ‘Ben yaptırırım’. Bırakın gelsin toplasın kongresini, fesih kararını da aldırsın, silah bırakma kararını da aldırsın, PKK’de fesih olsun, silah da bırakılsın. Eğer amacınız PKK’nin feshi, silah bırakmaysa, o zaman bunu Önder Apo yapabilir. Niye Önder Apo’yu rehine koşullarında tutuyorsunuz hala? Niye tutuyorsunuz? İşte yapılabilecek şey. Bu da gösteriyor ki niyetleri farklı. Aslında oyalamaya, zaman kazanmaya çalışıyorlar. Altan alta ne görüşmeler yapıyorlar çok belli değil yani. Samimi olmadıkları, tutarlı olmadıkları ortaya çıkıyor. Bunları söylemek istemezdik ama ne yazık ki gerçeklik bu.”
‘PKK kongresine sadece Önder Apo karar aldırabilir’
PKK Yürütme Komitesi üyesi Duran Kalkan, devamında şu uyarılarda bulundu: “3 hafta az bir zaman değil. Önder Apo dedi, ‘Her türlü provokasyon olabilir. Süreç hızla ilerlemeli’. Sürecin hızla ilerlemesi için Önder Apo 27 Şubat’ta açıklama yaptı, PKK 1 Mart’ta açıklama yaptı. 1 Mart’tan bu yana 18 gün geçti. Peki iktidar, devlet ne yaptı? Hiçbir şey. Konuşmaktan, söz söylemekten öte yapılmış hiçbir şey yok. Bu bakımdan bir kere daha tekrarlıyorum. Herkes gerçekten bilsin. Önder Apo’nun özgür olmadığı, yönlendirmediği, katılmadığı bir PKK kongresi hiçbir zaman ne silah bırakma ne de fesih kararı alabilir. Alamaz. Hiç kimse aldırtamaz. Bunu sadece ve sadece Önder Apo aldırtabilir. Niye bunu anlamıyorlar? Buna şaşıyorum. Aslında anlıyorlar da işin içinde hile var. Yapmak istemiyorlar. Gerçekten de tutarlı, istekli olsalar yaparlar. Diğer yandan silah bırakma. Şimdi elinde silah olan herkes Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü kazanmak için silahı eline aldı, yemini bunun için etti. Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü görmeden silahı elinde olan bir kişi bile kimse silah bıraktıramaz. Hiç kimse. Bizim yönetimimiz, HPG komutanlığı… Hiç kimse bıraktıramaz. Halkta kabul etmez zaten. Halkta, ‘Önder Apo özgür olacak’ diyor. Bu savaşçılar fedai savaşçılar. Şimdiye kadar herkes gördü. Kendilerini binlerce kez kanıtlamış savaşçılar. Onlardan silahı ancak Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü alabilir. Başka hiç kimse bıraktıramaz. Bu böyle bir tehdit değil, şart değil, şantaj değil. Hiç kimse öyle anlamasın. Bir gerçeğin böyle ifadesi.”
‘Herkes PKK hakkında konuşuyor, kimse PKK ile konuşmuyor!’
“Herkes PKK hakkında konuşuyor ama PKK’yle kimse konuşmuyor” diyen Duran Kalkan, “PKK’ye dair herkes bir öneri sunuyor, karar alıyor. Ya PKK buna uyar mı uymaz mı bir de bir PKK’lilere soralım diye kimse sormuyor. Sadece Önder Apo’ya sorduklarını söylüyorlar. Önder Apo’yu da İmralı’nın mutlak koşullarına koymuşlar, böyle olmaz. Bu biçimde yapılana samimiyet, tutarlılık denmez. Gerçekten samimi, tutarlı olacaklarsa, çağrılarında samimilerse o zaman gereğini yaparlar. Niye ortada bir şey yokken Devlet Bahçeli Meclis’e davet etmişti Önderliği. Bıraksınlar Kandil’e gelsin Önderlik. Kongresini toplasın. İstedikleri zamanda, istedikleri kararları… ‘Ben aldırtırım’ dedi zaten. Önder Apo bunu yapabilirim diye söz verdi. Biz o sözü veremiyoruz mesela. Yapsın Önder Apo. Niye engelliyorlar? Demek ki arkasında başka nedenler var” dedi.
HABER MERKEZİ