Siyasi aktivist Samaher Alandera, ‘Türkiye’nin güdümüne giren Colani iktidarı kendi gündemini cihatçı ideolojiyi benimseyen çeteler ile Süveyda’da yaşayan halklara dayatıyor. Geçici Hükümet halen cihadist fikirleri savunduğu için bu saldırıları gerçekleştiriyor’ dedi
13 Temmuz’dan itibaren Süveyda’ya yönelik HTŞ, DAİŞ ve SMO çetelerinin gerçekleştirdiği saldırılarda binlerce sivil hayatını kaybetti, onlarca kadın kaçırıldı. Kadınlar ilk kez silahlanarak direnişin ön saflarında yer aldı. Siyasi aktivist Samaher Alandera, “Bu saldırılar Dürzi halkının özyönetim talebini bastırmak için yapıldı. Kuzey Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin yaşam koridoru çağrısı halk tarafından olumlu karşılandı” dedi.
Zana Deniz
Geçici Şam Hükümeti’nin Savunma Bakanlığı adı altında 13 Temmuz tarihinden itibaren 600 binden fazla Dürzinin yaşadığı Süveyda’ya yoğun bir katliam saldırıları gerçekleştirdi. Saldırılara HTŞ, DAİŞ ve SMO çeteleri katıldı.
Sanal medya ve basına yansıyan görüntülerde de görülüyor ki HTŞ, DAİŞ ve SMO çetelerinin katıldığı saldırılarda Dürzi inancına mensup insanlar vahşice katledildi. Saldırılarda şu ana kadar binlerce yurttaş yaşamını yitirdi. Onlarca kadın kaçırıldı.
Suriye İnsan Halkları Gözlemevi (SOHR), 13 Temmuz’dan 21 Temmuz’a kadar gerçekleştirilen saldırılarda 1386 kişinin öldüğünü, 386 yurttaşın ise vahşice katledildiğini duyurdu.
Süveyda’da yaşanan katliama Geçici Şam Hükümeti Savunma Bakanlığı’na bağlı 62- 82 ve 71 Tümen ile yine Efrîn, Serêkaniyê ve Girêspî işgaline katılan Türk devletine bağlı Sultan Murad Tugayı katıldı.
HTŞ, DAİŞ ve SMO çetelerinin gerçekleşitirdiği saldırılarda onlarca kadın ve çocuk kaçırılırken halkın yaşam alanları, hastahane, okul, dükkan ve evler çeteler tarafından ateşe verildi.
13 Temmuz’dan 21 Temmuz tarihine kadar süren saldırılara karşı Süveyda Askeri Meclisi ve halk büyük bir direniş ortaya koyarak topraklarını savundu.
Çetelerin gerçekleştirdiği insanlık dışı saldırılara karşı kadınlarda silahlarını kuşanarak direnişin en ön mevzisinde yerlerini aldılar. Çetelerin Süveyda’dan çıkartılmasının ardından halk kendi imkanları ve olanaklarıyla yakılıp yıkılan yerleri yeniden onarıyor.
Süveyda’ya dönük HTŞ, DAİŞ ve SMO çetelerinin katliam saldırılarını, özerk yönetim talebini, yaşam koridorunu ve kadınların direnişteki rolünü gazetemize değerlendiren Süveydalı siyasi aktivist Samaher Alandera, “Özyönetim talebine karşı duran çeteler saldırılarla Dürzi halkını teslim almayı hedefliyor” ifadelerini kullandı.
Süveyda’da özyönetim talebi
Süveyda’da özerkliğin ilan edildiğine dair haberlerin gerçeği yansıtmadığını, bu konuda halen çeşitli görüşmelerin devam ettiğini vurgulayan Samaher Alandera, Özerklik kararının bütün Suriye’yi kapsayacağı için ortak bir karar alınması gerektiğini söyledi.
Süveyda halkının özyönetim talebinin Suriye’den ayrılmak olarak ele alınmaması gerektiğine dikkat çeken Alandera, “Aksine, askeri diktatörlüğün ardından gelen mevcut dönemin taleplerinin gerektirdiği siyasi bir sorumluluktur. Bu rejim her bakımdan bir başarısızlık örneği sergilemektedir. Eskisi gibi otoriter ideolojiyi benimseyen aşırı İslamcı bir rejimle yaşamımızı tekrardan sürdürmek istemiyoruz” dedi.
HTŞ, DAİŞ ve SMO çetelerinin saldırılarına dair de değerlendirmelerde bulunan siyasi aktivist Alendera, “Türk devletinin desteklediği çeteler DAİŞ zihniyetiyle kentimize saldırdılar” ifadelerini kullandı.
İktidar cihadist fikirleri savunuyor
Gerçekleştirilen saldırıları da değerlendiren Alandera, “Türkiye’nin güdümüne giren Colani iktidarı kendi gündemini cihatçı ideolojiyi benimseyen çeteler ile Süveyda’da yaşayan halklara dayatıyor. Geçici Hükümet halen cihadist fikirleri savunduğu için bu saldırıları gerçekleştiriyor” diye kaydetti.
Geçici Şam Hükümeti’nin demokratik söylem ve özgürlük talebini silah zoruyla bastırmak için Süveyda’ya çeteleri yolladığını ifade eden Alandera, Süveyda’nın hoşgörü kenti olduğunu belirterek, “Kendisine dayatılan tekçi zihniyeti kabul etmediği için saldırılarla karşı karşıya kalıyor. Bu saldırıların yapılış biçimleri ve ortaya koydukları zihniyetten de anlaşılacağı üzere bu saldırılarla Süveyda’da yaşayan halk baskı altına alınmak isteniyor. Bu saldırılara karşı Süveyda’da yaşayan halk boyun eğmiyor” ifadelerini kullandı.
Saldırılarda HTŞ ve DAİŞ’in rolü
Süveyda’ya dönük gerçekleştirilen saldırıların arkasında HTŞ ve DAİŞ zihniyetine mensup çetelerin olduğunu aktaran Alandera, “Saldırıda yer alan birçok çete Türk devleti tarafından örgütlenip eğitildikten sonra halka karşı savaştırılmak üzere Süveyda’ya yollandı. Geçici Şam iktidarı her ne kadar sivil görünümlü olsa da zihniyet olarak DAİŞ ve HTŞ’nin cihadist ideolojisinin sürdürücüleridirler. Suriye halkının tamamını temsil etmiyorlar” dedi.
Süveyda’ya dönük saldırılarda sivillerin bilinçli bir şekilde hedef alınarak katledildiğini dile getiren Alandera, saldırıların başlangıcından itibaren köylerde ve kentte gerçekleştirilen katliamlardan da anlaşıldığı gibi saldırıların planlı bir şekilde gerçekleştirildiğini ifade etti. Alandera, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Saldırının temel amacı Süveyda’nın tamamını ele geçirmekti lakin halkın ve özsavunma güçlerinin ortaya koyduğu direniş bunun önüne geçti ve halkın daha fazla katliama maruz kalmasını engelledi. Saldırıları Geçici Şam Hükümeti’nin Savunma Bakanlığı yürütüyor. Saldıran çetelerin bütün lojistik ihtiyacı bakanlık tarafından karşılanıyor.”
Siviller bilinçli şekilde katledildi
Sivil yurttaşların saldırıların ilk anından itibaren dini inançları sorularak katledilmelerinin oldukça trajik ve kabul edilmeyecek bir durum olduğunu söyeleyen Alandera, “Süveyda kent merkezi ve köylerde şu ana kadar tespit edebildiğimiz kadarıyla öldürülenlerin çoğunluğunu silahsız sivil yurttaşlar oluşturuyor. Özellikle Şam iktidarına bağlı güvenlik güçlerinin Süveyda’ya girmesiyle birlikte bu saldırılar artarak devam etti. Evlerinde yaşamlarını sürdüren siviller sırf Dürzi inancına mensup oldukları için insanlık dışı yaklaşımlarla karşı karşıya kalarak katledildiler” diye belirtti.
Geçici Şam Hükümeti’nin saldırılardan sonra halka yardım götürme bahanesiyle halka baskı kurmayı sürdürmek için bu yola giriştiğini ifade eden Alandera, “Şam hükümeti saldırıların üstünü kapatmak için hiçbir şey yaşanmamış gibi hareket ediyor. Yaşanan katliamlarda yer alanlar hakkında herhangi bir işlem başlatmadığı gibi katliamlarda yer alanları onurlandırıyorlar” dedi.
Yaşam koridoru önemli
Kuzey Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetim’in saldırıların başladığı andan itibaren yaşam koridorunun açılması talebinin Süveyda’da yaşayan halk bakımından oldukça olumlu karşılandığını söyleyen Alandera, “Coğrafi zorluklara ve doğrudan bağlantı kurmanın günümüzdeki zorluğuna rağmen, özellikle merkezi Şam hükümetinin gayrimeşru, seçilmemiş bir otorite olduğunun, sistematik mezhepçi politikalar uyguladığının ve Suriyelileri temsil etmek yerine onlara karşı ihlallerde bulunduğunun ortaya çıkmasının ardından, insani yaşam koridorunun açılması halkların kardeşliği ve birlikte yaşamı inşa etmeleri bakımından oldukça önemlidir” diye konuştu.
Geçici Şam Hükümeti’nin daha önce Alevilere, Hristiyanlara ve son olarak da Dürzilere dönük saldırılarına karşı Kürtlerin, Alevilerin, Hristiyanların ve Suriye’de yaşayan diğer halkların birlikte saldırılara karşı durmasının önemli olduğuna dikkat çeken Alandera, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Süveyda ile Özerk Yönetim bölgeleri arasında bir geçiş noktasının açılması artık sadece siyasi bir öneri değil, Suriye’de yaşayan halkların, ırkçılığı ve miliyetçiliği reddeden daha adil ve kapsayıcı bir yaşamı savunanların ortaklaşa kendilerini yönetebildiği güçlü bir birlikteliğin ön adımı olma önemini taşımaktadır.”
Dürzi halkının özyönetim talebinin Şam hükümeti tarafından karşılanması gerektiğini dile getiren Alandera, “Bugün ortaya çıkan durum bazılarının göstermeye çalıştığı gibi Dürzi bağımsızlığı meselesi değil, miliyetçiliği ve merkeziyetçiliği dayatan sisteme karşı öz gücüyle duran Dürzi halkının yıllardır talep ettiği bir projedir. Bu yeni olan bir durum değildir” diye kaydetti.
Kadınların direnişte rolü
Saldırılardan en çok kadınların etkinlendiğni ve birçok kadının kaçırılarak nereye götürüldüklerinin bilinmediğini ifade eden Alandera, “Bu saldırılarda farklı bir durum yaşandı. Bu da Süveyda kadınlarının ilk kez sadece kurban değil, aynı zamanda savaşçı olmalarıydı. Bugüne kadar herhangi bir resmi örgütlenme veya örgütlü kadın hareketinin olmamasına rağmen, birçok kadın erkeklerle birlikte silaha sarılarak evlerini ve topraklarını savundu. Kadınlar savunma cephelerinde topraklarını korumak için savaş cephelerinde yer aldılar” diye konuştu.
Süveyda’da yaşanan katliamda parmağı bulunan güçlerin yargılanması gerektiğini dile getiren Alandera, “Uluslararası insan hakları kurumları ve örgütleri Süveyda’da yaşananların hesabını Şam hükümetinden sorarak bu kapsamda soruşturma başlatmalılar. Öte yandan Süveyda’da elektrik, su, gıda, ilaç ve iletişim konusunda halen sıkıntılar yaşanıyor. Bunun çözümü noktasında Süveyda halkı birlikte çözüm üretmeye çalışıyor” diye belirtti.