‘Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ni destekleyen Ekoloji örgütleri, doğaya yönelik yıkımın ancak barışla durdurulabileceğini belirtti. ‘Bu süreç sadece insanlar için değil, doğa için de bir dönüm noktası olabilir’ çağrısı öne çıkıyor
Savaş ve çatışmalı süreçler her ne kadar can kayıpları üzerinden gündeme gelse de, diğer canlılar ve ekosistem de bu süreçten ciddi bir zarar görüyor. Özellikle devletler tarafından kullanılan ağır silahlar nedeniyle toprak ve su kaynakları kirleniyor. Tarım ve ormanlık alanları yok olurken, canlıların yaşam alanları yok ediliyor.
Kürdistan’da 40 yılı aşkın bir süredir devam eden çatışmalı süreçte de en çok doğa zarar gördü. ‘Güvenlik’ gerekçesiyle yapılan baraj ve HES’ler, yine aynı gerekçeyle ormanlık alanların yok edilmesi, havadan ve karadan ağır silahlarla yapılan bombardımanlar… Söz konusu durumlardan kaynaklı büyük bir ekolojik tahribat ortaya çıktı.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yaptığı çağrı ve PKK’nin aldığı fesih kararına rağmen doğaya dönük saldırılar son bulmadı. Halen Şirnex ve Amed başta olmak üzere birçok kentte ormanlık alanlara dönük saldırılar sürüyor, madenlerle doğa talan ediliyor.
Ekoloji örgütleri ve doğa için mücadele eden aktvistlere göre, çatışmalı süreci sona erdiren “Barış ve Demokratik Toplum Süreci” ile birlikte yaşanan tahribat durdurulabilir. Ekolojistler, devam eden süreci “doğaya sahip çıkmak için fırsat” olarak nitelendirdi.
‘Süreç bize fırsat veriyor’
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) İzmir Ekoloji Komisyonu üyesi Erol Çırak, savaşlarla doğaya büyük bir bedeller ödetildiğini belirtti:
“Silahların kullanımı sadece canlılara yönelik olmadı. Doğaya atılan tonlarca bombalar ve kimyasalların telafisi mümkün değil. Savaş hem sağlığımızı bozdu hem de ekonomide ciddi tahribatlar yarattı. Bölgede çıkartılan orman yangınları, yapılan barajlar doğaya zarar verdi. İktidar, silah kullanmadan da çıkarttığı yasalarla doğada tahribatlar yarattı. Silahların susması insanların nefes alabileceği alan yaratıyor. Bu süreç aynı zamanda doğaya sahip çıkmak için bize fırsat veriyor. Demokratik siyaset olanakları arttıkça ekosisteme sahip çıkma olanakları da doğuyor.”
‘Barışın yanında olmamız lazım’
Çevre aktivisti Gürkan Develi, Abdullah Öcalan’ın Kürt sorununun çözümündeki tutumunun samimi olduğunu vurguladı.
Gürkan Develi, devletin buna karşı pratik adımlar atmada yavaş kaldığını söyledi:
“Türkiye’nin siyasi olarak normalleşmesine ihtiyaç var. Bu normalleşme demokratik toplum için bir güvence. Böylelikle siyasi iktidarın bugün elinde bir sopa gibi salladığı ‘terör’ malzemesi ortadan kalkar, toplumun yerel yönetimlere katılımının artacağı bir ortam oluşur.”
AKP’nin doğayı bir bütünen “tasfiye” ettiğini söyleyen Develi şöyle devam etti:
“Tarım ve hayvancılık can çekişiyor. Geçmiş yıllarda Cudi Dağı’na, yaşanan orman kıyımı için gitmiştim. Oradaki doğa kıyımını kendi gözlerimle gördüm. Bunun için acilen bir demokratik bir sürecin başlaması ve bu kıyımlara neden olan sermaye rejimine çeki düzen verilmeli. Köyler ‘terör’ bahanesiyle tasfiye edildi. Bu kıyımları, savaşın birer yansıması olarak görebiliriz. Savaşın son bulması, barış ve müzakere sürecinin başlaması Türkiye’yi olumlu yönde etkiler. Biz ekolojistler barışın yanında olacağız. Doğa ve toplumla barışın yanında olmamız gerekiyor. Çevre örgütleri ile de konuşup, bu örgütleri sürece dahil etmek gerektiğini düşünüyorum.”
‘Mücadele belirleyecek’
İktidarın “doğayla savaş” içinde olduğuna dikkat çeken Doğanın Çocukları üyesi Sedanur Parmaksız şöyle konuştu:
“Bu süreci sorunların çözümü için bir fırsat olarak görmek lazım. Ancak bu fırsatı iktidarın eline bırakmamak lazım. Bu fırsat tamamıyla bizim mücadelemizden geçiyor. Doğanın da özneleştiği demokratik bir cumhuriyetten bahsedebiliriz. Bizim ilk yapmamız gereken şey ekoloji mücadelesini büyütmek ve bu mücadeleyi toplumsallaştırmaktır. Ekoloji mücadelesi aynı zamanda su kıtlığına ve iklim krizine karşı mücadeledir. İktidar bize bir anda barışı vermeyecek ya da barış olduğu zaman doğa bir anda özne olmayacak. Bunu, bizim mücadelemiz belirleyecek. Bu noktada bizim Kürt halkıyla dayanışma misyonundan çıkıp, aktif rol almamız gerekiyor.”
Ekolojistlerden ‘sürece sahip çıkılmalı’ çağrısı
Öcalan’ın çağrısının tüm halklara hitap etmesi nedeniyle ‘çok değerli’ olduğunu belirten ekolojist Hüseyin Çağlar şöyle konuştu:
“Süreç, ortak mücadelemizle başarıyla sonuçlanır. Son yıllarda sermayenin doğaya ciddi saldırıları oldu. Kürt illerinde ‘güvenlik’ gerekçesiyle doğaya saldırılar var. Ormanların devlet eliyle yakıldı. Kesilen ormanlar sermayeye peşkeş çekildi. Batıda ise doğa, madenlerle yok ediliyor. Barışın sağlanması doğanın nefes alabilmesine sağlayacak. Ancak şunu unutmamak gerekir ki barışın sağlanması sonrası sermayenin farklı biçimlerde saldırıları olacak. Bu nedenle barış süreci aynı zamanda doğayla da barış süreci olarak ele alınmalı. Biz ekolojistler sürece sahip çıkmalıyız.”
Çevre aktivisti Meryem Gülbudak ise, devam eden sürecin önemine işaret etti:
“Savaşta doğa zarar görüyor, ormanlar yanıyor ve canlılar yaşamını yitiriyor. Bir bölgeyi sürekli bombalar ve kimyasal silah atarsan orada yaşam biter. Bizim barıştan yana tavrımız olmalı. Çünkü doğa bütün canlıların. O nedenle doğayı koruyan politikalar üretilmeli. Doğaya yönelik tüm saldırıların durması için bu süreç bir fırsat.”
Haber: Uğurcan Boztaş / MA