Bir tercih olarak tam belirsizlik!
Türkiye ciddi bir belirsizlik sarmalı içinde. Siyasetten, hukuka, ekonomiden, eğitime… Dış politikadan, sandığa kadar… Nereye baksanız en önemli tespit: Önünü görememek, ne olacağını belirleyememek… Sistem bir bütün belirsizlik havası içinde. Ekonomide peş peşe açıklanan ve bir süre sonra hükmünü yitiren paketler, aynen doların değer kazanmasını önlemeye dair verilen sözlerin havada kalması gibi… Serbest piyasa ekonomisi içindeki bir Türkiye’de doları engellemeye yönelik İktidardan gelen müdahaleler… Seçimlerden kaynaklı sürekli yapılan değişiklikler, verilen ama bir türlü tutmayan vaatler. Bu vaatler nedeniyle yapılması (3600 gösterge gibi) gerekenlerin ertelenmesi… Sık sık değişen yasal düzenlemeler. Yasa yerine geçirilen ve rutin haline gelen kararnameler. Son olarak 5 yıla 5 seçimin sığdırılması; ve bu seçimlerdeki şaibeler onun son örneği olarak İstanbul seçimleri ve iptali… Sayıştay’ın ve Meclis’in denetleyici kurumlarının işlevsiz bırakılması… Tüm bunlardan en somut etkilenen kesimlerden biri olan sermaye kesimin seçimsiz 4.5 yıl vurgusu en çok da bunun için. Deyim yerindeyse hava kurşun gibi ağır… Gerçekte durum bu mu? Görünen öyle… Ancak belirsizliklere bakıldığında şu öne çıkıyor: iktidar, belirsizlikle toplumu tereddüt ve güvensizlik içinde daha doğrusu örgütsüz ve dayanışmadan kopararak, kendi yolunu belirleyip, kendini güvene almayı bir politika haline getirmiş bulunuyor.
Operasyonların bedeli ağır
Türkiye ekonomik krizden çıkışın çarelerini konuşuyor. Krizin temel nedenlerinden birisi iktidarın uyguladığı politika, bu politikanın ekonomik ifadesi olarak Dolar kuru. Dolarizasyon tanımlaması da bu genel belirleyicilik halinden kaynaklı. Doların TL karşısındaki aşırı değerlenmesi iğneden ipliğe her şeyi belirliyor. Çok konuşulmayan noktalardan biri dolardaki artışın silahlanmaya getiridiği maliyet… Gerçekte, borç açığının da en önemli sebeplerinden biri. 2018 rakamlarına göre, yüzde 24’lük silah harcamalarıyla dünyadaki 15. ülke. Silahlanmanın neredeyse yüzde 90’ı dışardan geliyor ve bu da dolar üzerinden belirleniyor. Yani uçak yakıtından, atılan füzeye, bombaya kadar… Neyi mi söylemek istiyoruz: Siyasi ve ekonomik krizin boyutlandığı süreçlerde sık sık medyaya yansıyan sınır ötesi operasyonlar… Son 5 aylık süreçte MSB’nin verdiği rakamlara göre en az 52 tane sınır ötesi operasyon yapılmış. 2019’un ilk sınır ötesi operasyonu 2 Ocak’ta başlamış, bu yazı hazırlandığında son operasyon 21 Mayıs’ta gerçekleşti. Her bir operasyona kaç savaş savaş uçağının katıldığı ve kaç bomba atıldığı, hava operasyonunun ne kadar sürdüğü konusunda net bilgi yok.
Daha çok tahmini rakamlar. 2007 rakamlarına göre, F-16’nın bir saatlik uçuşu 25 bin dolar, F-4 2020’lerin bir saatlik uçuşu 30 bin dolar, Cobra tipi helikopterler 1 saatlik uçuş 6000 dolar tutuyor. Yine o dönemin hesaplamalarına göre, yüklü mühimmat maliyeti 65 bin dolar. Bu durumda her uçağın 1 saatlik bombardımanın maliyeti bugünkü Dolar/TL 6.05 kuru üzerinden karşılığı yaklaşık 393 bin TL ediyor.
Yani her sınır ötesi operasyon, ekonomi için ihtiyaç olarak kasanızda tuttuğunuz dolarların erimesi anlamı taşıyor. Ya da şöyle söyleyelim, Kürt meselesini şiddetle önlemenin sadece bir seferlik ve bir savaş uçağıyla maliyeti, 194 asgari ücrete bedel..
Üç fotoğrafta Türkiye gerçeği
Mecliste verilen iftar sosyal medyada en çok konşulan ve tepki gösterilen konulardan oldu. Antep’te ve İstanbul Boğaz köprüsünde işsizlik ve yoksullaşma nedeniyle insanlar kendini yakarken, Meclis’in cebinden bin kişiye 800.000 TL’ye mal olan iftar toplumsal olarak yaşanan eşitsizliğin bir başka fotoğrafı olarak vicdanları sızlattı.
AKP döneminde intihar artışı
Önceki gün, Boğazköprüsü’de aracını ateşe verip atlayan bir kişi ile Antep Şahinbey Belediyesi’nde söz verildiği iddia edilen ve sonrasında işe alınmayan bir yurttaşın kendini yakması, dikkatleri ekonomik nedenlerle artan intiharlara çevirdi. Rakamlar ürkütücü İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, (İSİG) tespit edebildiği verilere göre 2013 yılında en az 15 işçi, 2014 yılında en az 25, 2015 yılında en az 59, 2016 yılında en az 90, 2017 yılında ise en az 89 işçi işyeri içinde (işyeri dışında ise işe bağlı olarak) intihar ederek yaşamını yitirdi. Doğruluk Payı araştırmasına göre ise, geçim zorluğu yüzünden 2017’de intihar eden kişi sayısı ise 233. Bunların 9’u kadın. 224’ü erkek. 2018 ise henüz tam tespit edilmedi.