Sudan Doktorlar Ağı, El Faşer’de, yalnızca bir haftada 32 kadın ve çocuğun tecavüze uğradığını belgeledi
Sudan Doktorlar Ağı, bugün yaptığı açıklamada, tıbbi ve saha ekiplerinin yalnızca bir haftada El Faşer’den Tuvayla bölgesine kaçan kadın ve kız çocuklarına yönelik 32 tecavüz vakasını belgelediğini duyurdu. Açıklama, tıbbi raporlar ve güvenilir saha tanıklıklarına dayandırıldı. Ağın açıklamasına göre, vakaların bir kısmı Hızlı Destek Kuvvetleri’nin El Faşer’i kontrol altına almasının hemen ardından kent içinde gerçekleşirken, bazı kadın ve kız çocukları ise El Faşer’den Tuvayla’ya kaçmaya çalışırken tecavüze uğradı.
Ağ, El Faşer’deki kadınlara ve çatışma bölgelerinden kaçanlara yönelik tecavüz saldırılarını “şiddetle kınadığını” belirterek, söz konusu ihlallerin uluslararası insancıl hukukun açık ihlali olduğunu ve savaş suçu ile insanlığa karşı suç kapsamına girdiğini vurguladı.
Uluslararası soruşturma çağrısı
Sudan Doktorlar Ağı, ihlallerden Hızlı Destek Kuvvetleri’ni tam sorumlu tuttuğunu belirterek, olayların tüm yönleriyle ortaya çıkarılması için acil ve bağımsız bir uluslararası soruşturma açılması çağrısında bulundu. Ayrıca, maruz kalanlar ve tanıklar için acil koruma sağlanmasını; sağlık, psikolojik destek ve hukuki yardıma erişimin önündeki engellerin kaldırılmasını talep etti.
Açıklamada, dijital medyada paylaşılan görüntüler ve tanıklıklarla desteklenen çok sayıda anlatımın, “iletişimin tamamen kesildiği kentte yaşanan vahşetin boyutlarını” ortaya koyduğu ifade edildi.
Birleşmiş Milletler: Hayatta kalanlar korku içinde
Birleşmiş Milletler İnsani İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı, BM’nin El Faşer’e bir değerlendirme ekibi göndermeye çalıştığını belirterek, “El Faşer’den kaçmayı başaranların yaşadıkları dehşete dair çok sayıda hikâye dinledim” dedi.
Yetkili, Tuvayla’da görüştüğü Sudanlı kadınların El Faşer kuşatması sırasında en ağır insanlık dışı koşullara maruz kaldığını, halen şiddetin yeniden artmasından korktuklarını belirttiğini aktardı:“Bu kadınlar aynı acıları paylaşıyor. Korkmuş ve dehşet içindeler. Tuvayla’da bir umut ve güvenlik alanı bulduklarını söylüyorlar, ancak bunun ne kadar süreceğini bilmiyorlar. Bu, uluslararası toplumun onları duyma ve koruma konusundaki iradesine bağlı.”
DIŞ HABERLER









