Bugün Mewreg köyüne asılan Qazi Muhammed Müzesi tabelası, umuyorum ki bir gün yalnızca o köyün değil, tüm Kürt coğrafyasının belleğinde yankılanan bir simge hâline gelir. Bu çaba çoğalır, filizlenir ve yeni nesillerin tarihsel bilinci için birer tohum olur
Bazı yolculuklar vardır; yalnızca kilometreleri değil, zamanın derinliklerine uzanan hafıza katmanlarını da kat eder insan. İşte benim İstanbul’dan Kars’ın Digor ilçesine bağlı Mewreg köyüne yaptığım bu yolculuk, tam da böyle bir anlam taşıyordu. Bu yolun sonunda sıradan bir müze değil; gönül emeğiyle, tarih bilinciyle, adanmışlıkla örülmüş bir hafıza mekânı beni bekliyordu: Qazi Muhammed Müzesi ve Kültür Evi.
Bu müzenin en dikkat çekici yanı, ne Kültür Bakanlığı’na bağlı olması ne bir yerel yönetimin projesi oluşu ne de herhangi bir vakfın desteklemesi… Bu müze, tamamıyla bireysel bir çabanın, inancın ve sorumluluğun ürünü. Adı birçok Kürt için mücadele ve kalemle özdeşleşmiş olan Mahmut Alınak’ın, yaklaşık iki yıl boyunca gece gündüz demeden emek verdiği, tek bir kuruş destek almadan var ettiği bir eser.
Mewreg köyü, Elegez Dağları’nın eteklerinde, Ermenistan sınırına yakın bir noktada, doğanın kalbinde saklı bir yer. Mahmut Alınak, doğup büyüdüğü bu topraklarda, bir köy evinin hemen yanına bu müzeyi kurmaya karar veriyor. “Neden olmasın?” diyerek yola çıkıyor ve taş üstüne taş koyarak, belleğin taşlarını da bir bir örüyor.
Müze, Mahabad Kürt Cumhuriyeti’nin kurucusu ve lideri olan Qazi Muhammed’in anısına kurulmuş. Ancak içerdiği anlam bunun çok ötesinde. Burası yalnızca Qazi Muhammed’in değil, Kürt halkının onurlu mücadelesinin, direncinin, trajedilerinin ve umudunun sergilendiği küçük ama yürekli bir mekân.
İçeri adım attığınızda, sizi ilk olarak Qazi Muhammed’in fotoğrafları karşılıyor. Ardından Kürt tarihinden kesitler, unutulmaması gereken katliamların görselleri, kahramanlıklarıyla hafızalara kazınmış Kürt şahsiyetlerin portreleri ve sembolik eşyalar… Özellikle Kürt hançeri dikkatimi çekti; yalnızca bir obje değil, belleğin ve direnişin simgesi gibiydi. Her eşya, her belge, her fotoğraf bir öykü anlatıyor ve hepsi Mahmut Alınak’ın elleriyle, kalbiyle, belleğiyle yerleştirilmiş bu müzeye.
Gezimin sonunda aklımdan Sayın Öcalan’ın şu sözleri geçti: “Mesela ben olsaydım, kendi köyüme, Cudi Dağına, Cilo Dağı eteklerine, Van Gölü çevresine, Ağrı, Munzur ve Bingöl dağlarına, Fırat, Dicle ve Zap kıyılarına, Urfa, Muş ve Iğdır ovalarına kadar yolum nereye düşerse düşsün, her yerde sanki korkunç tufandan çıkan Hz. Nuh’un gemisinden inmiş gibi davranır, Hz. İbrahim’in Nemrutlardan, Hz. Musa’nın Firavunlardan, Hz. İsa’nın Roma İmparatorlarından ve Hz. Muhammed’in cehaletten kaçması misali kapitalist moderniteden kaçar, bu tarihsel kişiliklerden ve toplum gerçeklerinden ilham alarak işlerime koyulurdum.” Bu sözler, bir bireyin isterse neler başarabileceğini, ne büyük farklar yaratabileceğini hatırlatıyor. Bu müze, belki büyük bütçelerle kurulmadı ama büyük bir bilinç ve yürekle kuruldu. Ve asıl anlamını da buradan alıyor zaten.
Bugün Mewreg köyüne asılan Qazi Muhammed Müzesi tabelası, umuyorum ki bir gün yalnızca o köyün değil, tüm Kürt coğrafyasının belleğinde yankılanan bir simge hâline gelir. Bu çaba çoğalır, filizlenir ve yeni nesillerin tarihsel bilinci için birer tohum olur.
Sevgili Mahmut Alınak’a gönülden teşekkür ediyorum. Bu toprakların sesini ve hikâyesini unutturmamak için gösterdiği çaba hepimize ilham olsun.
Haber: İsmail Aktaş