Kürt Özgürlük Hareketi’nin güçlerini Türkiye’den geri çekme kararına karşılık devletin de somut adımlar atarak süreci hızlandırması gerektiğini belirten EMEP Genel Başkanı Seyit Aslan, ‘Kürt halkının ulus olmaktan kaynaklanan tüm hakları tanınarak nasıl yaşamak istiyorsa öyle yaşayacağı koşullar sağlanmalıdır’ dedi
Kürt sorununun çözümü bağlamında devam eden “Barış ve Demokratik Toplum Süreci” kapsamında Kürt Özgürlük Hareketi attığı adımlara bir yenisini ekledi. Hareket, 26 Ekim’de 12. Kongre kararları kapsamında ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın onayıyla güçlerini çekmeye başladığını duyurdu. Kararın ardından ise gözler Meclis’te kurulan komisyon dışında hiçbir adım atmayan devlet ve iktidar kanadına çevrildi.
Sürece ilişkin konuşan Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Seyit Aslan, devletin “somut adım” atması gerektiğini vurguladı. Kürt sorunun çözümsüzlüğünün 50 yıldır büyük savaşlara neden olduğunu belirten Seyit Aslan, Barış ve Demokratik Toplum sürecinin bu anlamda önemli olduğunu ifade etti.
‘İhtimaller göz ardı edilmemeli’
Seyit Aslan, “Hem Öcalan’ın 27 Şubat çağrısı hem de Kandil’den gelen açıklamalar, örgütün fesih kararı, silahların yakılması tarihsel olarak önemli gelişmelerdir. Bu gelişmeler karşısında atılması gereken adımlar iktidar tarafından yeterli derece atılmadı. Eğer bu bekle gör taktiğinin sonuçlarının geçmişte olduğu gibi yararı olmayacaktır. Tam tersine yeni kaotik ortamların oluşması, çatışmalar yaşanma ihtimalinin olmasını göz ardı etmemek gerekir” dedi.
‘Milyonlarca Kürt’ün taleplerini yerine getirmesi gerekiyor’
Kuzey ve Doğu Suriye yönetiminin siyasal güç olarak Suriye’de bir yer edindiğini ve iktidarın da bunu kabul etmediğini kaydeden Seyit Aslan, iktidarın bu yaklaşımının “gerçeklik payının” olmadığını ifade etti. Seyit Aslan, “Türkiye’nin barış sürecini sadece Suriye’ye, bölgeye bağlaması değil, esas olarak burada milyonlarca Kürt’ün taleplerinin yerine getirilmesi gerekiyor. Bunun Suriye, Irak, İran politikasından bağımsız ele alınması ve gerekliliklerinin yerine getirilmesi gerekiyor” diyerek, Türkiye’nin “anti Kürt” politikasından vazgeçip müzakere yolunu seçmesi gerektiğini vurguladı.
‘Hakikat komisyonları kurulmalı’
Süreç kapsamında Türkiye’de anadil eğitim hakkı, kayyımlar sorunu, hakikat komisyonlarının kurulması gerektiğini söyleyen Seyit Aslan, yakılan köylerin imarının gerçekleşmesi zarar gören Kürtlerin zararlarının karşılanması, siyasi tutsakların serbest bırakılması gibi somut adımların atılması gerektiğini vurguladı. Somut adımlar atılmadığı için sürecin toplumsallaşmadığını belirten Seyit Aslan, genel olarak siyasi partilerin, emek ve demokrasi güçlerinin, sendikaların da süreci desteklediğini dile getirdi. Seyit Aslan, esas meselenin Kürt hareketi ve demokrasi güçlerinin karşısında iktidarın sözü bırakıp pratik olarak adım atması gerektiğini sözlerine ekledi.
‘İşçi sınıfının mücadelesini önemli ölçüde güçlendirecek bir olanaktır’
Sürece dair işçiler arasında toplantılar yaptıklarını da söyleyen Seyit Aslan, PKK’nin silahı bırakması “Türkiye’nin ülkeyi bölmek istiyorlar” söyleminin boşa düşürdüğünü ve işçi sınıfının haklarını talebi konusunda koşullarının daha iyiye gittiğini ifade etti. Seyit Aslan, “Grevi, direnişi sürekli ‘terörü’ gerekçelendirerek, yasaklayan bir iktidar vardı. Bugün bu argümanların iktidarın elinden alınıyor olması ya da bu konuda gelişmelerin olumlu yönde seyretmesi işçi sınıfının mücadelesini önemli ölçüde güçlendirecek bir olanaktır. Erdoğan, Bahçeli de söyledi. Bugüne kadar savaşa harcanan milyonlarca para onların haklarına yansıyacağı, ekonomik olarak rahat koşullar oluşabilir gibi bir tartışma da var. Savaşa harcanmayan paraların işçilerin emekçilerin daha insanca yaşaması için harcanırsa kuşkusuz sefaletin bir nebze düzelmesi mümkün olabilir. Ama savaşın olmadığı koşullarda eğer işçi sınıfı kendi hak ve talepleri için mücadele etmezse hiç kimse işçi sınıfının hakkını vereceği bahşedeceği bir gerçeklik yok” diye belirtti.
‘Koşullar eşitlenmelidir’
Devlet yetkililerinin Abdullah Öcalan’la görüştüğünü ve bu görüşmelerin Abdullah Öcalan’ın bir taraf olmasından kaynaklı yapıldığını dile getiren Seyit Aslan, “Burada eğer taraflar sürecin demokratik bir biçiminde çözümünden yanaysa o zaman tarafların eşit koşullarda görüşme şansı da tanınmalı. Bir taraftan tecrit uygulanan, İmralı’da yaşamak zorunda bırakılan Öcalan, öbür tarafta da serbest politika yapan siyasetçiler var. Burada koşullar eşitlenmelidir. Öcalan kendisini ifade edebileceği koşulların oluşması gerekiyor. Öcalan’ın da bir siyasi aftan yararlanmasının koşulları yaratılmalı. Biz genel siyasi af derken herkesi bunun içinde görüyoruz” ifadelerini kullandı.
‘CHP’ye yapılan operasyonların da durdurulması anlamına gelmelidir’
Türkiye’nin, “emperyalistlerin” çıkarlarını gözeten politikalar sürdürdüğü için kendi iç barışını sağlayamadığını belirten Seyit Aslan, böyle devam ederse ülkede eşitlik, demokrasi, hak, özgürlüklerden bahsetmenin mümkün olmayacağının altını çizdi. Seyit Aslan, “Kürt sorununun barışçıl çözümü aynı zamanda CHP’ye yapılan operasyonların da durdurulması anlamına gelmelidir. Merdan Yanardağ’ın casuslukla suçlanması, Ekrem İmamoğlu hakkında casusluktan dava açılması hem barış sürecine hem Türkiye’deki demokratik hak ve özgürlüklerin gelişmesinin önünde engeldir. Bunların terk edilmesi gerekir. Basın ve ifade özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılması gerekir” diyerek, iktidarın yapması gereken baskı sisteminden vazgeçip demokratikleşme adımlarını atmasıdır diye belirtti.
Yapılması gerekenler
Kürt Özgürlük Hareketi’nin güçlerini sınır dışına çekme kararının sürecin en önemli adımlardan birisi olduğunu vurgulayan Seyit Aslan, geri çekilme sonrası yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:
“Şunu görmek gerekiyor, iktidar olabildiğince Kürt halkını en aza razı etme tutumu içerisinde. Kürt siyasal hareketinin çözüme dair, barışa dair atmış olduğu adımlar karşılıksız kalıyor. Komisyon Öcalan ile konuşmalı ve adım atmalı, umut hakkı tanınmalı. Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ başta olmak üzere tüm siyasi tutsaklar serbest bırakılmalı, AİHM ve AYM kararları uygulanmalı. Belediyelere atanan kayyımlar geri alınmalı, Kürtçe anadil olarak tanınmalı, anadilde eğitim koşulları oluşturulmalı, Rojava üzerindeki baskılar ve operasyonlar son bulmalı. Kürt siyasal hareketine katılmış ve mücadele etmiş binlerce insan için acilen düzenlemeler yapılarak ülkeye dönmeleri sağlanmalı, mülteci statüsüne düşmüş başka ülkelerde yaşayan siyasilere dahi dönüş koşulları oluşturulmalı, Kürt halkının ulus olmaktan kaynaklanan tüm hakları tanınarak nasıl yaşamak istiyorsa öyle yaşayacağı koşullar sağlanmalıdır.”
Seyit Aslan, “En basit adımlar bile atılmıyor ve oyalama taktiği güdülüyor. Oysa ki yapılması gerekenler bellidir, taraflar bellidir. Silah bırakan siyasi kadrolar demokratik yaşama katılmalıdır. Her insan gibi siyaset yapma, mücadele etme, siyasal zeminde kendisini ifade etme hakkına sahip olması gerekiyor. Bunun içinde hızla yasal düzenlemelere ihtiyaç var. Eğer iktidar Kürt halkının varlığını tanıdım diyorsa, buna uygun olarak bu varlığın tanınmasında bedel ödemiş, mücadele etmiş, emek vermiş, hayatını ortaya koymuş insanların gelip mücadelelerini sürdürecekleri zemin için yasal güvencelere ihtiyaç var. Geleceklerin yargılanmaması, hiçbir soruşturmaya tabi tutulmaması, özgürce dolaşacakları koşullara ihtiyaç var. Bunun içinde yasal düzenlemelerin hiç kimsenin onur kırıcı davranışlarla karşılaşmadan hayata katılmalarını sağlamak gerekir. Meclis’te kurulun komisyon ve meclis bu konuda hızlı adımlar atabilir” dedi.
Haber: Ömer İbrahimoğlu \ MA









