‘Barış ve Demokratik Toplum’ sürecinin desteklenmesi gerektiğini belirten Emin Alper, ‘Sürece dair en büyük beklentimiz, siyaset kanallarının açılmasıdır’ dedi
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın ardından Kürt sorununun çözümüne dair başlatılan sürecini değerlendiren yönetmen Emin Alper, siyaset kanallarının açılmasının gerektiğini söyledi.
‘Süreç desteklenmeli’
“Bu ülkede her şeyden önce akan kanın durmasını başlı başına çok önemli olduğunu düşünüyorum” diyen Emin Alper, sadece bir aydın olarak değil, bir demokrat olarak da bu sürecin desteklenmesi gerektiğini düşündüğünü ifade etti.
Pek çok insanda olduğu gibi kedilerinde de sürecin nasıl ilerleyeceğine dair soru işaretleri olduğunu dile getiren Emin Alper, “Bu sürece dair en büyük beklentimiz, her şeyden önce siyaset kanallarının açılmasıdır. Malum, özellikle Kürt hareketine ‘Silahları bırakınız’ deniyorsa, bunun karşısında muhakkak siyaset kanallarının açılmasına dair bir söz verilmesi beklentisi var toplumda” dedi.
‘Sürecin sanata etkisi’
Türkiye’de zaman zaman sanatçılarda anti demokratik uygulamalara maruz kaldığını dile getiren Emin Alper, sürecinin olumlu geçmesi halinde kültür ve sanat alanında yeni bir söz söyleme imkânın yaratılabileceğini söyledi.
Barış sürecinin sanata olumlu etkileri olacağını belirten Emin Alper, şöyle konuştu:
“Barış sürecinin olumlu sonuçlanması sanata doğrudan etkisi var. Şöyle ki özellikle kültür ve sanat alanında yaşayanlar söz söyleme hakkının ve bu alanın genişlemesine ektisi olacaktır. Ama şu an var olan anti demokratik uygulamalar barış süreciyle tabana zıt bir görüntü sergiliyor. Zaten az önce bahsettiğim şüpheler de ondan kaynaklanıyor. Özellikle geçtiğimiz haftalarda sanatçılara yönelik baskılar iyice arttı. Sanatçıların yazdıkları şarkı sözlerine ve sahne performanslarına yönelik birtakım soruşturmalar açıldı. Dolayısıyla özellikle kültür alanında faaliyet gösteren insanlara karşı baskıların artması nedeniyle sanat ve kültür cephesinde iktidar kanadına yönelik yoğun bir güvensizlik var.”
‘Umut dolu hikayeler yapılmalı’
Barış sürecinin inşa edilmesinin sosyolojik bir mesele olduğunu söyleyen Emin Alper, “Bu sorunun doğrudan tezahürü olan siyasal alanda çözülmesi gereken bir mesele olsa da sanatçılar özellikle toplumlar ve halklar arasındaki kaynaşmayı, barışı ve güveni artırmak amacıyla pek çok şey yapabilirler. Bunları filmlerinde, hikâyelerinde konu edebilirler. Barışa dair umut dolu hikâyeler, filmler yapabilirler. Tam aksine halklar arasındaki köprüleri atan, militarist, düşmanca, etnik düşmanlığı körükleyen hikâyeler ve filmler yerine barış, kardeşliği öven işler yapabilirler” diye konuştu.
‘Yasama bağımsızlığı sağlanmalı’
Sürece dair güvensizliklerin, Türkiye’deki yürütme pratiğinin yasaların çok gerisinde olduğunu dile getiren Emin Alper, “Anayasanın uygulanmadığı bir siyasal ortam var. Böyle bir ortamda bir takım yasal düzenlemelerden bahsetmek bana açıkçası biraz manasız geliyor. Her şeyden önce var olan yasalara ve var olan anayasaya uyulması gerekiyor. Bu konuda nihai garantinin sağlanabilmesinin tek koşulu da tabii ki yasama bağımsızlığının sağlanmasıdır” şeklinde konuştu.
‘Sansür ve gözaltı baskısı’
Sansürcü zihniyetin sinema ve televizyon sektöründen silinmesi gerekirken bu zihniyetin Türkiye’ye hakim olduğunu söyleyen Emin Alper, RTÜK’ün çok ağır cezaları olduğuna dikkat çekti.
Sanatçılara dönük sansür ve gözaltı baskısına tepki göstere Emin Alper, “Dolayısıyla önce bu yasakçı politikaların ortadan kalkması gerekiyor. Ancak üretimin demokratikleştirilmesi için yapılabilecek en önemli şey kaynakların adil dağıtılması gerekiyor. Bizim sektörümüzün en temel iki sorunu bu olduğunu söyleyebilirim” diye belirtti.
Barış ve demokratik toplum sürenini sınırlı bir katılımla yürütüldüğünü dile getiren Emin Alper, komisyonun kurulmasının da süreci toplumsallaştırma konusunda yetersiz kaldığını söyledi.
‘Üretim ve ilerleme artacaktır’
Sürece dair yasal düzenlemeler başlatılırsa ve pratikte bunların karşılığı görünürse kültürel üretim ve ilerlemenin kendiliğinden geleceğini söyleyen Emin Alper, “Ama şu an bir güvensizlik ve kaygı hali var. Belirsizliğin olduğu bir ortamda sivil toplum ve benzeri örgütlenme pratiklerinin yerelde karşılık bulması için yasal düzenlemeler yapılmalı” diye ekledi.
Haber: Pelda Emektar / MA