• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
25 Haziran 2025 Çarşamba
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Eren Keskin

En çok acı çekenlerdir barışı en çok isteyen

25 Haziran 2025 Çarşamba - 00:00
Kategori: Eren Keskin, Yazarlar
Hüsnü Abi

İnsan Hakları Derneği Genel Merkezi olarak, 21-22 Haziran’da Amed’de “Barışa Giden Yol- Hafıza ve Adalet” başlıklı bir konferans düzenledik. Bu konferansı düzenlemekteki amacımız, yeni başlayan süreçte özellikle savaşın öznesi olan, savaş ve çatışmalı ortamdan büyük acılar çekmiş olan insanların, birbirlerinin acılarına daha yakından bakmalarını sağlamak ve bir empati ortamı yaratmaktı.

Konferansın bu kadar etkileyici olacağını bizler de beklemiyorduk, ancak konuşmaları dinlediğimizde, yaşanan acıları bilsek de özneleri tarafından bir kez daha anlatıldığında bu acıların ne kadar yakıcı olduğuna bir kez daha tanıklık ettik. Herkes çok duyguluydu. Hakikaten bir ilkti, belki de hakikat ve yüzleşme komisyonu dediğimiz yapıların ilkiydi. Her iki taraftan da acıları olan insanlar, ilk kez karşı karşıya gelerek, birbirlerinin acılarını anlattılar diğerinin yüzüne karşı.

Bu konferansta en etkili girişi yapan Doç. Dr. Ulaş Bayraktar’dı. Ulaş Bayraktar bir barış imzacısı, akademisyen. Bu nedenle mesleğinden uzaklaştırılmış, uzun süre işsiz bırakılmış bir demokrat. Hikayesi o kadar çarpıcıydı ki anlattığında herkes çok etkilendi. Ulaş Hoca daha 5 yaşındayken yüzbaşı olan babası, gerillayla girdiği bir çatışmada ağır yaralanmış ve yaşamını yitirmiş. Aynı çatışmada 3 gerilla da yaşamını yitirmiş. Sözüne başlarken şunları söyledi: “Bize hep şehitler ölmez derler ama benim babam öldü. Benim babam ölürken son sözü, vatan sağ olsun olmadı. Son sözü, henüz çok gencim, çocuklarım çok küçük, yaşamak istiyorum, oldu. Ama maalesef ki ben 5 yaşındayken babamızı kaybettik. Evet, babam öldü ama benim asıl kahramanım her zaman annem oldu. Çünkü annem, beni nefretle büyütmedi.”

O kadar etkiliydi ki. Bu coğrafyada herkesin dinlemesi gereken gerçek bir hikayeydi Ulaş Hoca’nın hikayesi.

Aynı toplantıda konuşan Barış Anneleri’nden Nezahat Teke kendi acısını anlattı. Nezahat annenin kızı Nesrin, 2 Haziran 2000 tarihinde yaşanan baskılara ve özellikle Abdullah Öcalan’a yönelik uluslararası komploya karşı bedenini ateşe vermişti. Hem de bunu annesinin gözleri önünde yapmıştı. Bu büyük acıyı anlatırken Nezahat anne, “Ben hiçbir zaman intikamdan söz etmedim, her zaman barış istedim. Toprağın altı o kadar kalabalık ki toprağın altı o kadar doldu ki. Yeter, bu acılar son bulsun” dedi ve yine herkes çok etkilenmişti.

Bir başka konuşmacı ise 1996 yılında, PKK tarafından esir alınan bir askerdi. Dedi ki: “Bize bir radyo verdiler. Biz aylarca dünyada olan gelişmelere bu radyodan ulaşmaya çalışıyorduk. Bir gün, milletvekili Fetullah Erbaş ve insan hakları savunucularının bizi almaya gelecekleri radyoda söylendi. Dünyalar bizim oldu. Akın Birdal ve Fetullah Erbaş’ın başında bulunduğu heyet tarafından, ikinci denemede, ailelerimize kavuştuk”.

Bu asker konuşurken yüzünde hiçbir nefret ifadesi yoktu. Sevgiyle konuştu. Kendisini anlayan bir kalabalık olduğundan emindi. Bu nedenle de empati kurarak yaşanan acıları karşılıklı olarak anlamaya çalışıyorlardı.

Roboski’de bir kardeşini ve çok sayıda yakının kaybeden Veli Encü ve annesi yaşadıkları büyük acıyı anlattılar. “Sadece adalet istiyoruz. Adaleti sadece kendimiz için değil asker ve polis aileleri için de istiyoruz. Biz hiçbir zaman kendimizin acılarını öne çıkarmadık. Yaşadığımız acı çok büyük olmasına rağmen hep barış istedik” dediler.

5 Haziran 2015 tarihinde HDP’nin Amed’de düzenlediği barış mitingine, IŞİD tarafından atılan bombada iki bacağını da kaybeden Lisa Çalan ise konuşurken belki de herkesi utandırdı. İki bacağını da kaybetmişti ve diyordu ki “Ama benim yaşadığım ilk acı bu değildi. Benim ailemden 92’de 6 yakınım PKK’ye katıldı ve biz ondan sonra sürekli aile olarak baskı gördük. Baskılara son derece alışık bir aileydik. Ben bu saldırıda iki bacağımı kaybetmiş olmama rağmen burada yaşananları dinleyince kendi acımı anlatmaktan utanıyorum.”

İşte böylesine vicdanlı, böylesine empati duygusu gelişmiş insanlar topluluğu, birbirlerine acılarını anlatıyorlardı.

Ceylan Önkol’un abisi, annesinin hasta olduğunu ve gelemediğini ama 2009 yılından bu yana hep acı çektiklerini anlattı. Dedi ki: “Benim annem çektiği acıya rağmen sesini hiç yükseltmedi.”     Bu o kadar çarpıcı bir cümleydi ki. Bu kadar acıya rağmen sesini hiç yükseltmemek.

Ve Rozerin Çukur’un annesi…

Rozerin Çukur, 8 Ocak 2016’da Amed’de polis tarafından katledildi. Maalesef ki ailesinin cenazesini almasına 5 ay boyunca izin verilmedi. Annesi dedi ki: “Biz kendi ülkemizde esir olduk. Her gün polislerden gizli çukurlarda arama yapıyorduk. El bulduk, ayak bulduk, baş bulduk. Bu o kadar büyük bir acıydı ki çocuğumuzun ellerini, ayaklarını, bacaklarını, başını arıyorduk. Bu anlatılmaz bir şey. Anlatılabilir bir acı değil. Ama buna rağmen ben barış istiyorum.”

Bu coğrafyada acısını hepimizin içinde yaşadığı Cemile Çağırga.

Cemile Çağırga henüz 10 yaşındaydı. 4-12 Eylül arasında Şırnak, Cizre’de sokağa çıkma yasağı ilan edilmişti. Aile bir patlama sesi duydu. Hep birlikte bahçeye çıktılar ve 10 yaşındaki Cemile orada vuruldu ve yaşamını kaybetti. Sokağa çıkamıyorlardı. Cenazeyi gömme hakları dahi yoktu. Annesi soğuk su şişelerinin arasına koyarak onu kucağına aldı, sabaha kadar Cemile’yi kucağında tuttu. Birkaç gün içinde, büyük uğraşlardan sonra Cemile’yi gömdüler. Buna rağmen, bu büyük acıya rağmen annesi barış istiyordu.

Toplantının en çarpıcı konuşmalarından birini de Yüksel Genç yaptı. Yüksel Genç, 1999 yılında Barış Grubu adıyla Türkiye’ye gelen gerilla grubunun içindeydi. Nasıl barış amacıyla ve iyi niyetle geldiklerini anlattı. Buna rağmen cezaevine konuldular ve uzun süre cezaevinde kaldılar. Yüksel hala barış çalışmaları yapıyor. Şunu söyledi: “Bize inanmayanlar, bizim içinde bulunduğumuz duruma baksınlar. Barış için her türlü tehlikeyi göze alarak Türkiye’ye geldik, silahlarımızı teslim ettik, yargılandık, cezaevine konulduk, uzun süre cezaevinde kaldık. Buna rağmen barıştan vazgeçmedik. Ve hala barış için çalışmalarımıza devam ediyoruz.”

Gerçekten bütün konuşmalar çok vurucu, çok acıtıcı ama bir yandan da çok umut vericiydi. Çünkü bütün acılarına rağmen herkes barış istiyordu.

Bu konferansın ardından insan hakları savunucuları olarak şunu çok daha iyi anladık, gerçekten hepimize büyük görevler düşüyor. Barışın toplumsallaştırılması gerekiyor. Bu çok büyük bir ihtiyaç. Kamuoyundan bu talep yükselmedikçe devletin süreci yavaş ilerletmek gibi bir tavrı var. Bunu hepimiz görüyoruz. Barış talebini yükseltmek belki de en çok işçi sınıfının görevi olmalı. Burada sendikalara büyük bir görev düşüyor. Çünkü savaş en çok emekçileri etkiliyor. Onların sofralarında çalınan paralarla savaşa bütçe ayrılıyor. O nedenledir ki sendikaların bu sürece büyük bir destek vermeleri gerekiyor. Yine siyasetin bu işin içinde çok aktif bir biçimde yer alması gerekiyor.

İnsan hakları savunucuları olarak biz görevimizi biliyoruz ve barış için mücadele etmeye devam edeceğiz. Çünkü bu konferanstan sonra görevimizin ne kadar acil olduğunu bir kez daha anladık.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Eşme’den Çanakkale’ye: Yeni bir ruh mümkün

Sonraki Haber

Ekonomik şiddete yasa kılıfı

Sonraki Haber
Ekonomik şiddete yasa kılıfı

Ekonomik şiddete yasa kılıfı

SON HABERLER

‘Güven verici adımlar atılmalı’

‘Güven verici adımlar atılmalı’

Yazar: Yeni Yaşam
25 Haziran 2025

‘İktidar samimiyse hasta tutsakları tahliye etmeli’

‘İktidar samimiyse hasta tutsakları tahliye etmeli’

Yazar: Yeni Yaşam
25 Haziran 2025

‘Sürecin öncüsü kadınlar, barışı sağlayacağız’

‘Sürecin öncüsü kadınlar, barışı sağlayacağız’

Yazar: Yeni Yaşam
25 Haziran 2025

Gabar’da ağaç kıyımı sürüyor, ekosistem yok ediliyor

Gabar’da ağaç kıyımı sürüyor, ekosistem yok ediliyor

Yazar: Yeni Yaşam
25 Haziran 2025

‘Eylem mücadelesiyle onurlu yaşamı bize gösterdi’

‘Eylem mücadelesiyle onurlu yaşamı bize gösterdi’

Yazar: Yeni Yaşam
25 Haziran 2025

Felem Aker’in eşi: İktidar hasta tutsakları koz olarak kullanıyor

Felem Aker’in eşi: İktidar hasta tutsakları koz olarak kullanıyor

Yazar: Yeni Yaşam
25 Haziran 2025

‘Soruna güvenlikli pencereden değil, çözüm arayan pencereden bakmak gerekir’

‘Soruna güvenlikli pencereden değil, çözüm arayan pencereden bakmak gerekir’

Yazar: Yeni Yaşam
25 Haziran 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır