İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, ‘En çok savaşanlar barış istiyorsa barışın zamanı gelmiştir’ dedi
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İstanbul İl Örgütü Dil Kültür ve Sanat Komisyonu’nun “Aydınlar ve sanatçılar barışı konuşuyor” şiarıyla “Barışa adanmış yürek Sırrı Süreyya Önder anısına” başlıklı panel düzenledi. İstanbul Fatih Ali Emiri Kültür Merkezi’nde düzenlenen panelde sunum yapan İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin, Türkiye’nin hiçbir zaman demokratik bir hukuk devleti olmadığını söyledi. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in “Doğuya demokrasi batıya otokrasi olmaz” sözünün üstünlükçü bir bakış açısının ürünü olduğunu ifade eden Eren Keskin, “Bize demokrasi ne zaman gelir biliyor? Şeyh Seîd’den, Seyit Rıza’dan başlayarak, gözaltında kaybedilen insanlarımızın failleri bize söylendiğinde, kontrgerilla cinayetlerinde kaybettiğimiz insanların faillerini bulduğumuzda gerçek anlamda demokratikleşiriz. Geçen gün Erdoğan konuşmasını yaparken, Beyaz Torosların yanlış olduğunu söyledi. Ama Beyaz Torosların kaptan şoförü Mehmet Ağar sizin yanınızda. Bunların hesabının verilmesi lazım. En çok savaşanlar barış istiyorsa barışın zamanı gelmiştir. Demokratikleşme, İstanbul Sözleşmesi’nin geri gelmesi için, kadın cinayetlerinin durması, erkek egemenliğe karşı mücadelenin yükselmesi için, LGBT’lilere karşı nefret söyleminin son bulması için, soykırımla yüzleşmek için barışçıl bir sürece ihtiyacımız var” diye konuştu.
‘Azınlıklara büyük sorumluluk düşüyor’
Gazeteci Roper Koptaş, barışın toplumsallaşması için herkese ihtiyaç olduğunu ifade ederek, “Biz azınlıkta olanlar, baskıya uğrayanlar, eşit olamayanlar, özgür olamayanlar daha çok bu yükü yüklenmek zorundayız ama birlikte yaşadığımız halka el uzatmadan onların da barışçı olmasını sağlamadan bunun yollarını aramadan da bize de onlara da huzur olmayacağını da biliyoruz. Umarım hepimizin barışla huzur bulduğu Türkiye’yi hep beraber kurarız” ifadelerini kullandı.
‘Kürt hareketi gücünü kanıtladığı için masada’
Yazar Feyyaz Yaman, sürecin güçler arasında bir denge olduğunun altını çizerek, “Kürt hareketi kendi varlığını masanın bir tarafı olarak sürdürme gücüne eriştiği için masanın bir tarafındadır. Olay sadece öyle sembolik anlamda silah bırakmak değildir. Türk-Kürt tarihinin bu süreci içselleştirdiği ve kendi öz gücünü inşa ettiği bir gerçeklikten bahsediyoruz. Bu süreçte bütün sanatçıların gündeminde yerini alması ve görevini yerine getirmesi gerekiyor” diye belirtti.
‘Medyayı değiştirmemiz lazım’
Yazar Faruk Eren, Türkiye’de geçmişten beri devletçi bir medya olduğuna vurgu yaparak, “Onlar ‘Terörsüz Türkiye’ biz ise ‘Barış Süreci’ diyoruz. Parlamentonun üçüncü partisinin genel başkanı burada bir konuşma yapıyor. Kürsüde dört tane kanal vardı. Örneğin dün tırnak içinde muhalif bir kanalında bir gazeteci 30 küsur yıl içeride yatmış, infazı tamamlanmış ve ısrarla bırakılmayan insanların tahliye edilmesine karşı çıkıyordu. Hatta CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, ‘Öyle değil cezası bitti, tabii ki çıkacak’ dediğinde ‘Ekrem İmamoğlu’nu niye bırakmıyorlar’ diyor. Türkiye’de gazeteciliğin durumu bu. Gerçekten bir barışa varacaksak, gerçekten demokrasiye varacaksak medyanın bu halinin değişmesi lazım. Bunu hep birlikte değiştirmemiz lazım. Hem sosyalistler hem Kürt siyasi hareketi hem insan hakları savunucuları empati kavramını en iyi bilenlerdir. Ama barış ve demokrasi olacaksa toplumun büyük bölümüne bu empatiyi sirayet ettirmeliyiz” şeklinde konuştu.
Kaynak: MA