Erzincan Cezaevi’nde yaşanan hak ihlallerine dikkat çeken Avukat Yusuf Çakas, politik tutsaklara yönelik tecrit uygulamalarının derinleştiğini belirterek, ‘Cezaevi yönetimleri, Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ne uygun bir tutum sergilemelidir’ dedi
Kürdistan ve Türkiye cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri sistematik bir şekilde devam ediyor. Bu ihlallerin yoğun olarak yaşandığı Serhat bölgesindeki hapishanelerde tutsaklar, hapishane yönetimi tarafından tutanak ve disiplin cezalarıyla tehdit ediliyor. Sosyal aktiviteler, Kürtçe konuşma, selamlaşma, hastane sevkleri, iletişim ve görüşlerin kronik bir soruna dönüştüğü cezaevlerinde, aileler de bu ihlallere maruz kalıyor.
Son dönemde gündemden düşmeyen Erzincan Kapalı Cezaevi’nde görüşe giden aileler çıplak aramaya maruz bırakılırken, tutsaklar hakkında da görüşlerde Kürtçe konuştukları ve birbirlerine selam verdikleri gerekçesiyle tutanak tutuluyor.

Türkiye’de zindanda bulunmanın kendisinin bile bir hak ihlali olduğunu belirten Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi Avukat Yusuf Çakas, Erzincan Cezaevi’nde yaşanan sorunları ANF’ye anlattı. Yusuf Çakas, “Mahpuslar, ister adli ister politik olsun, temel hak ve özgürlükleri askıya alınmış durumdadır. Bunun en görünür olanı da tecrit uygulamalarıdır. Tecrit sadece mahpusun hücrede yalnız bırakılması değil; aynı zamanda ailesinden, avukatından ve toprağından koparılmasıdır. ‘Güvenlik gerekçesiyle sevk’ adı altında yapılan sürgünler, bu tecrit politikasının parçasıdır” dedi.
‘Tutsaklar hem içeride hem dışarıda izole ediliyor’
Erzincan, Erzurum, Sincan ve Silivri gibi yerlerde kurulan kampüs tipi hapishanelerin tutsakları birbirinden ve ailelerinden kopardığını söyleyen Yusuf Çakas, “Bu durum sadece içeride değil, dışarıda da bir zindan politikasının yaşatıldığını gösteriyor. Ailelerin bu kadar uzak yerlere sürülmesi bile başlı başına bir cezalandırmadır. Aile görüşü ve telefon hakkı gibi temel iletişim hakları keyfi biçimde engelleniyor” diye konuştu.
‘Modül sistemi ağır tecridi derinleştiriyor’
Erzincan Kampüs Hapishanesinde uygulanan “modül sistemi”nin tutsakları tamamen izole ettiğini belirten Yusuf Çakas, bu uygulamanın ağırlaştırılmış müebbet koşullarını, süreli hapis cezası alan tutuklulara da dayattığını ifade etti:
“Tutsaklar tek kişilik hücrelerde tutuluyor, günde yalnızca bir saat havalandırmaya çıkarılıyor. Bu alanlar zaten hava almaya elverişli değil; pencereler metal plakalarla kapatılmış ve yaşam koşulları insan onuruna aykırı. Ayrıca Yeni Yaşam, Evrensel gibi gazetelere ve muhalif TV kanallarına ulaşmak mümkün değil. Sosyal ve kültürel faaliyetler askıya alınmış durumda. Bu, sadece fiziki değil, zihinsel bir tecrittir.”
‘Sağlık haklarına erişim yok’
Cezaevindeki sağlık koşullarına da değinen Yusuf Çakas, tutsakların sağlık hakkının ciddi şekilde ihlal edildiğini belirtti:
“Hastaneye sevkler keyfi biçimde engelleniyor. Sevk edilen bazı tutsaklar ise hekimlerin milliyetçi yaklaşımları nedeniyle tedavi olamıyor. Diş tedavisi gibi en basit işlemler bile geciktiriliyor; bu, açık bir yaşam hakkı ihlalidir. Yine Kürtçe konuştukları için tutsakların haklarında tutanak tutuluyor ve ailelere de bu hak yasaklanıyor. Ayrıca tutsaklar, açık görüşlerde birbirlerine selam verdikleri için uyarı alıyorlar.”
‘Aileler çıplak aramaya maruz kalıyor’
Uzak şehirlerden gelen ailelerin, görüşe girmeden önce çıplak arama ve ağız içi arama gibi onur kırıcı uygulamalara maruz kaldığına dikkat çeken Yusuf Çakas, “Bu, aileleri yıldırmaya dönük bir politikadır. Erzincan’da yaşayan bir aile sık sık görüş yapabiliyorken, yüzlerce kilometre uzaktan gelen bir aile yılda bir ya da iki kez gelebiliyor. Buna rağmen görüş süresi eşit tutuluyor” diye ekledi.
‘Cezaevleri bütün toplumun meselesidir’
Tüm bu tabloyu “barış süreciyle bağdaşmayan” bir durum olarak değerlendiren Yusuf Çakas şunları söyledi:
“Cezaevi yönetimleri, savcılıklar ve yargı organları, barış ve demokratikleşme sürecine uygun bir tutum sergilemelidir. Zindanlarda yaşanan her hak ihlali, aslında toplumun vicdanına yöneliktir. Zindan meselesi sadece tutsakların ya da ailelerinin meselesi değildir; herkesin ortak sorumluluğudur. Tüm duyarlı kamuoyunu, siyasi partileri ve demokratik kurumları, zindanlarda yaşanan hak ihlallerine karşı kenetlenmeye çağırıyorum.”
Kaynak: ANF









