• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
4 Eylül 2025 Perşembe
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar

Etno-dinsel arındırma olarak Alevi katliamları

6 Temmuz 2023 Perşembe - 00:00
Kategori: Yazarlar, Zeynel Kete
Demokrasi kültürünün öz kaynağı

Osmanlı toplum yapısı “millet-i hakime” anlayışı üzerine kurulmuştu. Sünni Müslüman kitle hakim durumdaydı. Bu anlayış Tanzimat fermanı ile beraber “eşit vatandaşlık” şeklinde değişse de kamusal alanda, resmi anlayışta, kurumsal işleyişte çok da uygulanmadı. Bu eşitsizlik Cumhuriyet modernitesi ile beraber “tekçilik” şeklinde yaşamın her alanında resmileşti, devlet tezi oldu.

Osmanlıda muteber kitleyi oluşturan “Sünni Müslüman” anlayışı Cumhuriyet modernitesi ile beraber “Müslüman, Hanefi, Türk” anlayışına evrilerek; dinsel alandaki eşitsizlik etnik alanda da resmileşerek günümüze kadar devam etti. Eşitsizlik ilkesi olarak resmileşen “tekçilik” anlayışı toplumu biçimlendiren en güçlü resmi ideoloji haline geldi.

Tekçi resmi ideoloji 1924 Anayasası ile yasal korunmaya alındı. Bu anlayış, kendisini egemen kılmak için kendisi dışındaki farklı oluşumları yok sayarak itibarsızlaştırıp, etkisiz hale getirmeye çalışmıştır. Etno-dinsel arındırma, tektipleştirme ve Türk-İslamlaştırma ideolojisi esas alınarak sosyo-kültürel bakımdan “ötekilere” toplum kırım politikaları uygulanmıştır.  Müslüman Türklük esas alınarak “Devlet Müslümanlığı”, devletin resmi tezi haline getirilerek; bu topraklarda binlerce yıldır yaşayan farklı ulusal, kültürel, inançsal, dinsel kimlikler baskı ve denetim altına alınmış, çıkarılan yasalarla Alevilik resmen yasaklanmıştır.

Bir zamanlar resmi yazılı medyanın Ramazan ayında kupon karşılığı sattığı Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’ın Kur’an tefsiri yeni cumhuriyetin “Devlet Müslümanlığının” ilkelerini esas alarak hazırlanmıştı. Hanefilik resmi mezhep haline getirilerek, diğer ehl-i sünnet süreklerinin görüşlerine bu tefsirde yer verilmemiştir. Devlet erkanı değişse de değişmeyen tek şey “Türk-İslam geleneği”dir. Kendilerini laik, ilerici diye tanımlayan kişiler, partiler, yöneticiler bile bu “sözleşmenin” dışına çıkmaktan imtina etmişlerdir. Bu durumun en somut örneği Cumhurbaşkanı seçimi sürecinde, Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendisini “Türk-Müslüman-Alevi” olarak tanımlamasıdır. Özcesi; dinin milliyetçilik, milliyetçiliğin de din haline geldiği bir resmi ideoloji ile karşı karşıyayız. Bu ideoloji, “Milliyetçilikle iktidar ve devleti tüm bireylere taşırken; dincilik ile geleneksel toplumu kontrol altına tutarak itaat kul kültürünü canlı tutar.”

Aslında mevcut sistemde Türklükte, Müslümanlıkta, devletin çizdiği sınırların içerisinde sıkışmış durumdadır. Bu anlayış yeni kurulan Cumhuriyet modernitesinin demokrasi sınırlarını göstermektedir! Tekçi zihniyetin dışında kalan kültürlerin, kimliklerin kendi hakikatlerini dile getirme ve koruma konusunda talepkâr olmaları baskılarla, toplum kırım ile karşılık bulmuştur. Makbul olmayan toplulukların sınıfsal, inançsal, kültürel, ulusal…. alandaki kimliklerini, varlıklarını yaşamsal kılmalarına, geliştirmelerine adalet ilkesi gereğince demokratik yaklaşılmamıştır. Bu durumu bir ulus- devlet sapması olmaktan çok, imparatorluktan günümüze kadar devam eden bir sosyo- politik akıl olarak görmek daha gerçekçi olur. Bir siyaset tarzı olarak Alevi katliamlarını bu çerçevede değerlendirmek Alevilerin varlıklarını korumalarına, asimilenin önüne geçmelerine katkı sunacaktır.

Tekçiliğe dayalı egemen ulus olma anlayışı temelinde farklı halklar, kültürler, inançlar ve sınıfların varlığının inkarı ve yok sayılması anlamına geliyor. Bu anlayışı kabul etmeyen toplumların karşılaştıkları durum katliam olmuştur. Bir tarzı siyaset olarak Koçgiri, Dersim, Erzincan Zini Gediği, Malatya, Maraş, Çorum, Sivas, Gazi katliamları etno-dinsel arındırmadır.

Bazı mekanlar hakikat ve özgürlük arayışının Serçeşmesi durumundalar. Mekan; kültürün görünür olduğu, iz bıraktığı, toplumsal hafızanın, kimliğin oluşum yeridir. Alevi- Kürt topluluklarının yoğun olarak yaşadıkları mekanlardan biri Dersim merkezli “Fırat havzası” iken, diğeri de Maraş merkezli “İç Toroslar havzası”dır. Koçgiri ile başlayan katliamlar zinciri her iki havzada günümüze kadar devam etmektedir. Her iki havzada güçlü bir hakikat ve özgürlük arayışı vardır. Kadim dönemden günümüze kadar devam eden “kültürel direniş damarı” aynı zamanda özgürlük arayışıdır. Var olmak, kimliğini korumak, bunun mücadelesini vermek bir özgürlük eğilimidir. Baskılarla, hilelerle, yalanlarla, katliamlarla bu arayışı durdurmak olası değildir.

Cumhuriyet modernitesi siyasetinin özünü tekçilik üzerine inşa etmiştir. Bugün yaşanan kriz ve kaos halinin temel nedeni toplumu bölen bu resmi anlayıştır. Fırat ve İç Toroslar havzasında yoğun bir şekilde Alevi Kürdün yaşaması sistem için stratejik bir sorun olmuştur. Söz konusu bölgedeki Alevi-Kürtlerin, Aleviler arasında ayrım yapma gibi bir anlayışları olmadı. Ama resmi ideoloji bu ayrımı yapmaktan çekinmedi. Tarihsel ve sosyolojik tanımlama hariç; Türk Aleviliği, Kürt Aleviliği ayrımı Alevi hakikatine uymamaktadır. Bunun en somut örneğini Baba İshak isyanında net olarak görmekteyiz. Kendisi Semsurlu (Adıyaman) olan Baba İshak; Adıyaman’dan başlayarak Sivas, Tokat, Çorum, Amasya’da karşılık bulmuştur, bütün Alevi sürekleri ve mazlumlara ikrarlaşarak zülme direnmiş, Amasya’da katledilmiştir. Adıyaman’dan İç Anadolu’ya, oradan Karadeniz’e kadar karşılık bulan bir yol erenidir.

Söz konusu rıza toplumu hakikati olunca Anadolu Türkmen Alevisi ile Kızılbaş-Kürt Alevisi birbirleri ile ikrarlıdırlar. “Yol bir sürek binbir” hakikati bu anlayışı dile getiren politik tutum beyanıdır.

2 Temmuz Sivas-Madımak katliamı Koçgiri ve Dersim katliamının devamı niteliğindedir. Doksanlı dönemlerde bu hattaki mazlumların ikrarlı birliğini engellemek için planlanan, canlı yayında gösterilen bir siyaset tarzının sonucudur.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Parçalanma: Achebe’nin sömürgecilik teşhiri!

Sonraki Haber

Dersim bu kez GES işgaline açılıyor

Sonraki Haber
Dersim bu kez GES işgaline açılıyor

Dersim bu kez GES işgaline açılıyor

SON HABERLER

Türkiye’nin sırtındaki hançer: Tekçilik ve merkezileşme   

Türkiye’nin sırtındaki hançer: Tekçilik ve merkezileşme  

Yazar: Bedri Adanır
4 Eylül 2025

Çoğulcu entegrasyon

Çoğulcu entegrasyon

Yazar: Aziz Oruç
4 Eylül 2025

Sürekli darbe rejiminde yeni bir gün

Sürekli darbe rejiminde yeni bir gün

Yazar: Aziz Oruç
4 Eylül 2025

AKP medyası sürecin neresinde?

AKP medyası sürecin neresinde?

Yazar: Heval Elçi
4 Eylül 2025

Kürt halkını savunacağız

Yazar: Heval Elçi
4 Eylül 2025

Barış Rojava’ya endeksli

Barış Rojava’ya endeksli

Yazar: Reyhan Hacıoğlu
4 Eylül 2025

Şam’da bomba yüklü araçla saldırı

Şam’da bomba yüklü araçla saldırı

Yazar: Yeni Yaşam
3 Eylül 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır