Halkların Demokratik Partisi, Türkiye siyasetinin yönünü, yörüngesini değiştiren, direksiyonu totalitarizmden demokrasiye kıran bu rol ve misyon, aydınlık gelecek tahayyülünün bizzat inşacısı ve sürdürücüsü olan özne/belirleyen bir role tekabül etmektedir.
Bunun yanı sıra, HDP’nin açmış olduğu bu yeni kulvar, yıllardır bir araya gelme cesaretini gösteremeyen bütün muhalefet güçlerine bir araya gelme yollarını açmıştır. Kendi kurucu felsefesine tekrardan yönelen HDP’nin, bütün demokrasi güçlerinin zorunlu birlikteliği çerçevesinde oluşturduğu stratejinin önemli oranda etkili olduğu, özellikle 31 Mart seçim sonuçlarında ortaya çıkmıştır. O güne kadar bir bütün olarak büyük bir belirsizlik içinde geleceğini arayan Türkiye toplumu yeni bir umutlu dünyaya bakmaya başlamıştır. Hem içeride hem de dışarıda büyük bir çıkmazın içinde olan siyaset kurumu, kökleri yüzlerce yıl öncesine dayanan yapısal sorunların devrettiği bakiyeye çözüm üreteme konusunda yeni bir seçeneğin alacakaranlığında, Demokrasi İttifakı’nın zaruretini fark etmiş durumda.
Bu sorunların ortasında, iktidar bloku bilakis muhalefetteki bu sorunları derinleştiren bir tutumu temel politik bir hedef olarak önüne koymuş durumdadır. Dünyada benzer örneklerde olduğu gibi, temel insan hakları ihlalleri ile otoriter politikalar arasında var olan paralellik, bugün AKP örneğinde tekerrür oluyor. Bu paralelliğin varacağı istikameti belirleyecek esas faktör, alternatif bir özne iddiasında olan muhalefetin bunu ne oranda durduracağıdır. Bunun yolunun da demokrasi ittifakından geçtiği dünyadaki deneyimlerden sabittir. Bu alternatif inşa edilmediğinde, belli politik bir hedef doğrultusunda Türkiye’de inşa edilmeye, kurumsallaştırılmaya çalışılan yeni rejim, ülkedeki bütün farklılıkları, sosyal sınıfları, kimlikleri, aidiyetleri, halkları ve inançları tehdit etmeye devam edecektir.
Toplumsal barışın ve demokrasinin temel kaideleri olan bu normatif değerleri alenen terk eden bir rejim, demokrasinin dışına çıkmış demektir. Buradan hareketle ülkeyi bu belirsizlik yumağı ve şiddet sarmalından çıkarmanın en etkili, kararlı ve cesur adımı toplumsal barış mücadelesini birlikte örgütlemekten geçtiğini kabul etmek ve ona uygun davranmak zorundayız. Dolayısıyla Türkiye halklarının aydınlık geleceği ancak bu temel evrensel mücadelenin büyütülmesiyle kurulabilir. Demokrasi İttifakı’nın zarureti, bu temel çerçeve üzerinde şekillenmiştir.
Modern bir ulus devlet olarak 100 yıllık bir aralığa tekabül eden Cumhuriyet deneyimi, bugüne kadar iktidarı ele geçiren güçlerce şekillendirilmiş, o güçlerin politik programlarına endekslenerek, oluşumunu ve gelişimini tamamlayamamıştır. Mevcut sorunlara çözüm bulmak bir yana, onları beslemiş, derinleştirmiş, dönemsel ve kişisel çıkarlara kurban edilmiş ve yapısallaşmış bir Cumhuriyet’in demokratikleşme ihtiyacı temel bir ihtiyaç olarak ülkenin bu yeni gelecek arayışında önemlidir. Yapısallaşmış sorunlara yapısal bir çözüm alternatifi olarak Demokratik Cumhuriyet, bu ülkenin gündemine girmeli, tartışılmalı ve bu ortak gelecek inşasında önemli bir mihenk taşı olarak değerlendirilmelidir. Bugün ekmek ve su kadar ihtiyaç duyduğumuz şey, esas olarak Cumhuriyetin demokratikleştirilmesi; bütün farklılıkları ihtiva eden, kabul eden normatif bir karaktere bürünmesidir. Demokrasi ittifakının böyle zaruri bir ihtiyaç üzerinden ortaya çıktığını özellikle belirtmek gerekir.
Demokratikleştirilmiş Cumhuriyet, Türkiye’de tek adam rejimine ve idari krize alternatif bir sistem öngörmektedir. Demokratik Cumhuriyeti, baskı cenderesine alınmış cumhuriyet değerlerine karşı, özgürlükçü bir toplumsal cinsiyet kavrayışı, ekolojik toplumsal yaşam tarzları, halk ve toplum için ekonominin doğrultusu kadar siyasetin özgürlükçü tarzda yürütüldüğü, ortak vatanda ortak geleceğin inşa edildiği bir çatı örgütlenmesi olarak algılamak gerekir. Kurumsallaştırılmaya çalışılan faşizmin, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi asıyla AKP-MHP iktidar blokunun karakterini yansıtan otoriter rejime ve toplumda egemen kılınan “özgürsüzlüğe” son verme mücadelesi olarak görmek gerekir.
Demokrasi İttifakı, evrensel değerler etrafında; merkezin karşısında yerelin, tekçiliğin karşısında çoğulculuğun, baskının karşısında özgürlükleri egemen kılmaktır. Kaynağını demokratik değerlere bağlılıktan alan ve bu bakımdan özgürlükçü geleneğe bağlanan Demokratik Cumhuriyet fikriyatı, iktidar ve devletli siyaset ile resmi modernite karşısında alternatif bir modernitenin ve sisteminin yol haritası olarak mevcut çıkmazdan çıkışın yegane anahtarıdır. Bu açıdan var olan iktidar merkezli devletli kategoriler ve yapılar aşılmadan, yeni bir toplumsal iklim ve uzlaşı yaratılamaz.
Yüz yaşına girmeye hazırlanan Cumhuriyetin demokratikleştirilmesi, Demokratik Cumhuriyet modeli ile alternatif bir demokrasi ve cumhuriyet iddiası ile mümkündür. Demokratik Cumhuriyet fikriyatı, yapısal olarak ortak bir vatanda demokrasiyi ruh olarak görürken, cumhuriyeti ise beden olarak değerlendirir. Demokrasiyi beden olarak değil, ruh olarak besleyen, güçlendiren bir güç olarak Cumhuriyetle birleştirilmesi temel bir zorunluluktur. Demokrasi İttifakı böyle bir sorumluluk duygusuyla ortaya çıkmış zaruri bir ihtiyaçtır.