Şili’den Lübnan’a dünyanın farklı bölgelerinde iktidarların değişmesine kadar varan halk nümayişleri çok önemli bir bilgiyi bir kez daha doğruluyor: Örgütlü halk yenilmez. Ya da birleşmiş halk yenilmez. Zaten Şili’nin meydanlarını dolduran kitleler de 1970’li yıllarda herkesinİ ̇spanyolca orijinalinde tekrarladığı o meşhur sloganı bir kez daha haykırarak dünyanın gündemine yeniden yerleştiriyor: “El pueblo unido jamas sera vencido.” Yani “Birleşmiş halk asla yenilmeyecek.”
İ̇ktidarlar tabii ki elinden geleni yine ardına koymuyor. Halk ayaklanmalarının gerçekleştiği bütün ülkelerde o ülkelerin özgül şartlarına göre şiddetlenen bir müdahale ile karşılaşıyor göstericiler. Ama işte tarihin lokomotifini bırakın geriye çevirmek, makas değiştirmek de, frenlemek de imkânsızdır. Bir kere yola çıkmıştır artık. Er ya da geç halkın istediği istasyona ulaşacaktır tarihin lokomotifi. Makinist koltuğuna halk geçtiyse.
Geçen Pazar günü HDP’nin İstanbul 3. Olağan Kongresi’ndeydim. Senelerdir bu kongreleri takip ederim. Sadece bu kongreler bile bana yine aynı şeyi düşündürür: Bir kere bir siyasi hareket, bir fikir, bir mücadele halklaşmışsa, bir talep, bir hedef, bir amaç toplumsallaşmışsa karşısındaki engel ne olursa olsun aşılacak, o zafer buraya gelecektir. Bu defa da yine salonda bir partinin kolay kolay ulaşamayacağı bir coşku, gönüllülük olmadığı sürece sağlayamayacağı bir disiplin, kararlılık olmadığı sürece elde edemeyeceği bir katılım vardı.
Yazıma dünyanın başka ülkelerindeki toplumsal hareketlenmelerden bahsederek başlamıştım. Bu perspektifi kaybetmemeli, kendi içinde bulunduğumuz şartları analiz ederken, dünyanın başka ülkelerinde neler olduğunu da izlememiz lazım. Ben şimdiye kadar HDP dışında bir siyasi partinin herhangi bir ülkede böylesi bir abluka altına alındığınıne duydum ne gördüm.
Hem de bu parti 80 milyonluk bir ülkenin en büyük üçüncü partisi ve 6 milyon seçmenin oyunu almış. Barış talebine sıkı sıkıya sarılmış, ülkenin bütün ezilenlerinin umudu ve seçeneği olmuş. Yolsuzluktan inim inleyen ülkede Meclis’teki diğer partilerin temsilcilerinin yüz kızartıcı yolsuzluk fezlekeleri hasır altı edilirken, bu parti için tek bir yolsuzluk fezlekesi düzenlenememiş, ama ifade özgürlüğü ve kürsü dokunulmazlığı kapsamına giren fezlekeler birbiri ardına düzenlenip hızla işleme konulmuştur. Vekilleri ve belediye başkanları –ki o belediyeler iktidar emriyle müfettişlerce hallaç pamuğu gibi atılmış ama tek bir akçeli işe karışma tespit edilmemiştir- anayasal suç işlenerek tutuklanmıştır.
HDP’li belediye başkanlarına yönelik kayyım operasyonlarının devreye girmesiyle birlikte ajanslara çok tuhaf ibretlik fotoğraflar da düşmeye başladı.
Kürt halkı haliyle kayyım operasyonlarına direniyor, seçmenler sokakları terk etmiyor, vekilleri ve yerel yöneticileriyle protestolar düzenliyor, onları yalnız bırakmıyor. Bir süredir şöyle manzaralar görüyoruz: Ortada bir ya da iki HDP’li vekil. Etrafları onlarca tam teçhizatlı polis tarafından çevrilmiş. Halk da bu çemberin dışında inat ve kararlılıkla bekliyor. Bu apaçık bir tecrit politikası, bir ablukadır. Ama aynı zamanda ülkede demokrasinin göstermelik olduğunun kanıtıdır. İktidar Kürt halkına tecrit politikasının da ablukanın da işleyemeyeceğini öğrenemedi onca yılda. Kürtler senelerdir uygulanan tecrit politikalarına rağmen siyasi temsilcilerini terk etmedi, etmez. Kürt halkında kararlılık ve vefa el eledir.
Pazar günkü kongreden bir gün önce bir kısım HDP milletvekili İstiklal Caddesi’nde bildiri dağıtmaya çıktılar. O sırada başarılı muhabir Zeynep Kuray’ın çektiği fotoğraf, iktidarın HDP korkusunun artık bizzat kendisini gülünç duruma düşürdüğünü ortaya koyuyordu. Polisler geniş bir alanı dört tarafından çevirmiş, milletvekilleri boşaltılmış bu alanın ortasında, hep birlikte yürünüyor. Böylesi tek bir fotoğraf bile bir ülkede hükümetin bütün demokrasi iddialarını boşa düşürür. Zeynep’in fotoğrafları bütün uluslararası ajanslar tarafından ve sosyal medyada yayılacaktır tabii. Gerçi hükümet de Kuzey Suriye operasyonuyla birlikte Kürt meselesinin ve Kürt taleplerinin uluslararasılaştığının farkında artık. Ama işte panik hali sürüyor hükümette ve böylesi fotoğraflar çıkıyor ortaya.
Peki, sonunda ne oluyor?
HDP, zılgıtlar ve sloganlarla her şeye rağmen yine dipdiri ve Kürt halkı ve her kesimden seçmenler partisine her zamankinden kararlı sahip çıkıyor.
Çünkü: El pueblo unido jamas sera vencido