Gazeteci Rahime Karvar ‘örgüt üyesi olmak’ iddiasıyla yargılandığı davanın ilk duruşmasında tahliye edildi
Gazeteci Rahime Karvar’ın “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla yargılandığı davanın ilk duruşması Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi’nde 24’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşma salonunda Rahime Karvar ve avukatları hazır bulundu. Duruşmayı Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği (MKG), Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG), DİSK Basın-İş, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) temsilcilerinin yanı sıra çok sayıda kişi izledi.
Duruşma kimlik tespitiyle başladı. İlk olarak savunma yapan Rahime Karvar, tutukluluğunun basına yönelik bir baskı olduğunu belirterek, “George Orwell gazeteciliği şöyle tanımlıyor: ‘Bilinmesini istenmeyen bilgilerin halka aktarılmasıdır, geriye kalanlar halkla ilişkiler faaliyetidir’. Savcılık ve devlet kurumlar, gazetecilerin halkla ilişkiler faaliyetini yürütmesini istiyorlar. Ancak gazeteciliğin ruhuna aykırı bir durum bu. Devletin üniversitelerinde halkla ilişkiler üzerine binlerce bölüm ve öğrenciler var. Biz gazetecilerden halkla ilişkiler konusu beklenmemeli. Gazetecilik bilinmeyeni halka aktarır. Birçok basın emekçinin savunduğu temel ilkedir bu. Savcı bunu ‘ulusal güvenlik ve aşağılama’ suçlamalarıyla sınırlama getiriyor. Sınırlamalar olmalı tabi ama bu nasıl belirleniyor bu tartışma konusu” dedi.
Rahime Karvar, savunmasını şöyle sürdürdü: “Yaptığım haberlerin kimin çıkarına, ona bakılmalı. Bana göre objektif, dezavantajlı kesimlerin yanında olmalı. Bugün işçiler, emekçiler, kadınlar, LGBTİ’ler Kürtler, Ezidiler, Süryaniler yani toplumun yüzde 90’ı. Onların sorunları da görünmezlik kılıfına koyuluyor. Ben bu görünmezi görünür kılmaya çalışıyorum. Dolayısıyla dosyada suç olarak sunulan gazetecilik faaliyetlerimi bu kapsamda savunuyorum.”
‘Bu gazeteciliği engelleme girişimidir’
“Umut Hakkı” ve tecrit uygulamalarına ilişkin röportajlarının “suçlama” konusu yapıldığını belirten Rahime Karvar, “Ömer Öcalan ile gerçekleşen görüşmeye kadar 44 ay boyunca Abdullah Öcalan ne yakınları ne avukatlarıyla bir telefon ya da yüz yüze görüşme yapmamış. Savcılık ‘Sözde tecrit’ demiş ama bu tecrit gerçek. Yeni süreçte dahi hepsi Öcalan ile yapılan görüşmelerin Adalet Bakanlığı izniyle yapılması da tecridin devam ettiğini gösteriyor. Umut Hakkı’nı MHP’li Bahçeli’nin konuştuğu bir konuyu ben de suç olarak gösterilmiş olması ifade özgürlüğüne saldırıdır. Yine Ömer Öcalan bir milletvekili ve Adalet Bakanlığı izniyle Abdullah Öcalan ile görüşmüş. Benim onunla röportaj yapmam nasıl suç olabilir ki, bu gazeteciliğe engelleme girişimidir. Ayrıca Ortadoğu’da olanlar, Kürtlerin konumu üzerine benim program yapmam kaçınılmazdır. Suç unsuru olması mantıksız” diye belirtti.
Rahime Karvar, “Bugün kadın ve LGBTİ’lerin karşılaştığı eşitsizlik, şiddet önemli bir konu. Güvensizlik karşısında kadınların özsavunma oluşturması çok normal. Bunun bile suç olarak görülmesi mantıklı değil. Erkek şiddetine karşı korunmak için kadınların bir arada olduğu tüm pratiklere öz savunma denir. Bunun suç olarak gösterilmesinden ziyade devlet kurumlarının da buna destek vermesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü ilk 5 ayda 234 kadın erkekler tarafından katledildi. Devlet ise aileyi önceleyen projeler oluşturuyor. Bu durumda kadınların kendilerinin öz savunmalarını oluşturmaları kaçınılmaz. Bunun suç olarak delil sayılması bile erkek şiddetine verilen bir tavizdir. Savcılığın ‘örgüt üyeliği’ suçlamasını kabul etmiyorum. Mevcut anlayış içerisinde ‘makul’ gazeteciliğe uymadığımın farkındayım. Ancak haksızlıkların karşısında durmaya devam edeceğim. Devlet nezdinde hakikat arayışını savunduğum için ‘makul’ gazeteci olmadığı için çok sayıda gazeteci tutuklu bulunuyor. Tahliyemi talep ediyorum” savunmasında bulundu.
Mahkeme başkanı, gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin ile Hacı Lokman birlik paylaşımlarını da sordu.
Rahime Karvar, “Hacı Lokman öldükten sonra araba arkasına bağlanarak sürüklendi. Bu durum uluslararası hukuka aykırı. Bu insanlık dışı uygulamaları yapan personeller hakkında da davalar açıldı. Ben insanlık hukukuna uygun davranılmasını sahiplendim. Daştan ve Bilgin araçlarının üzerinde ‘press’ yazmasına rağmen katledildiler. Onlar gazetecidir” diye cevap verdi.
Ardından savcılık, tutukluluk halinin devamı talebinde bulunarak, mütalaanın hazırlanması için süre talebinde bulundu.
‘Müvekkil bir gazetecidir’
Avukat Elif Taşdöğen ise Rahime Karvar’ın gazeteci olduğunu ve faaliyetlerinin de gazetecilik faaliyeti kapsamında olduğunu söyledi. “Kürdistan” kelimesinin kullanılmasının “suç” sayıldığını ve bu kelimenin suç olmadığını vurgulayan Elif Taşdöğen, müvekkilinin feminist bir gazeteci olduğunu ve kadın odaklı programları yaptığını ve bunlarında suçlama konusu yapılamayacağını vurguladı. “Jin, jiyan, azadî’ Kürtçe olduğu için mi suçlama konusu yapılıyor” diye soran Eli Taşdöğen, “Jina Emînî’nin katledilmesi sonrası bu slogan evrensel bir boyutu ulaşmıştır. Bunu herkes söylüyor. Bu söylem İran, Hindistan, Avrupa’da da kulanılıyor. Yine tecrit söylemi. Biz daha öncede söyledik. Sayın Öcalan ile görüşme söz konusu değildi. Bizlerde hak savunucuları olarak bu durumu yorumlayabiliriz. Ki bu durum Meclis’te de dile getirilmiştir ve bu durumun Umut Hakkı’yla ortadan kalkacağı söz konusu olmuştur. Haliyle ‘örgüt üyeliği’ isnatı nedir bilemiyoruz. Müvekkil bir gazetecidir ve refleksleri de o yöndedir” diye konuştu.
Mahkeme başkanı, Elif Taşdöğen’in “Sayın Öcalan” ifadesine tepki verdi. Elif Taşdöğen ise “Bir hukuka aykırılık var ise hakkımda yasal işlem yapın” dedi.
ÖHD Eş Genel Başkanı Serhat Çakmak ise Rahime Karvar’ın kendisiyle yaptığı programında suçlama konusu yapıldığını belirterek, “Müvekkil beni aradı gittik program yaptık. Bana ‘tecrit hukuki midir’, dedi. Ben yok dedim. Bu durumu hukuki değil, siyasi bir durumla açıklanabilir, dedim. Bu da suçlama konusu yapılmış. Bir fotoğraf dosyaya konulmuş ve izlediniz mi onu da bilmiyorum. Biz kolluğun bu çalışma sistemini eleştiriyoruz. Bir sürü şey sıralanmış. Ama asıl içerik belli değil. Türkiye’de politik tutsaklarla ilgili sorunun kaynağı burada. Siyasetin çözmesi gereken sorunları yargının araçsallaştırılarak çözülmeye çalışılması doğru değil. Gazetecilik faaliyeti bizi, sizi memnun etmeye bilir. Ama kendi penceresinden bir gazetecilik faaliyette bulunuyor. Bu aşamada müvekkilin tahliyesini talep ediyoruz” dedi.
Ardından kararını açıklayan mahkeme, Rahime Karvar’ın adli kontrol şartıyla tahliyesine karar verdi. Mahkeme, mütalanın hazırlanması için duruşmayı 17 Temmuz tarihine erteledi.
Kaynak: MA