Özgür Basın’a dönük baskılara tepki gösteren gazeteci Umut Taştan, Devletin katliam, gözaltı ve tutuklamalarla gerçekleri gizlemeye çalıştığını belirtirken, gazeteci Fatih Polat ise, ‘Demokrasi derdi olan herkesin mutlaka basın özgürlüğü gibi bir derdi de olmalıdır’ dedi
Özgür Basın’a dönük baskı, gözaltı ve tutuklamalarla devam ediyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında dün Wan, İstanbul ve Mersin’de yapılan ev baskınlarında gazeteciler Reyhan Hacıoğlu, Necla Demir, Rahime Karvar ve Ahmet Güneş, Vedat Örüç ve Welat Ekinci gözaltına alındı. Eş zamanlı olarak İstanbul’un Beyoğlu ilçesinde bulunan Martı ve Güncel Prodüksiyon’a yapılan baskınlarda da birçok bilgisayar ve harddiske el konuldu.
Gazeteciler Fatih Polat ve Umut Taştan, konuya dair değerlendirmelerde bulundu.
‘Gerçekleri gizlemek istiyorlar’
Çözüm ve barış tartışmalarının sürdüğü bir süreçte dahi Özgür Basın emekçilerinin hedef alındığını belirten Umut Taştan, Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in Kuzey ve Doğu Suriye’de haber takibi yaptığı esnada katledildiğini, katledilen gazetecileri sahiplenmek ve tepki koymak için sokağa çıkan gazetecilerin de tutuklandığını söyledi.
Devletin katliam, gözaltı ve tutuklamalarla gerçekleri gizlemeye çalıştığını vurgulayan Umut Taştan, “Birçok televizyon kanalı ya da birkaç gazeteyi elinize aldığınız da aynı gündem ve başlıkları göreceksiniz. Muhalif olduğunu dillendiren kurumlar dahi konforlu alanlarını kaybetmemek adına Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşananlara gözlerini kapatıyor. Bu yüzdendir ki sık sık Özgür Basın emekçilerinin gözaltı ve tutuklama haberlerini alıyoruz” dedi.
‘Dayanışma her alanda sürmeli’
Son baskınlarda da gazetecilerin mesleki faaliyetlerinden dolayı gözaltına alındığını vurgulayan Umut Taştan, “Gazetecilerin materyallerine el konuluyor, kitapları alınıyor ve gazeteleri toplanarak suç yaratılmak isteniyor. Hakikati araştırmak, bunları gözler önüne sermekle yükümlü olanlar terörize edilmek isteniyor. Çözümü bütün basın meslek örgütleri, ortak bir akılla düşünmeli. Dayanışma her alanda sürmeli. Sokağa sadece Özgür Basın emekçileri çıkmamalı. Bugün kendilerine dokunulmadığını düşünen basın emekçilerinin de adım atması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
‘Kürt meselesinde barometre’
Gazeteci Fatih Polat, Kürt basın tarihinin bir mücadele tarihi olduğuna dikkati çekti. Fatih Polat, şöyle devam etti: “Devlet Kürt meselesiyle bağlantılı olarak ‘terörle mücadele’ söyleminin ön işaretlerini Kürt basınına, Kürt basın emekçilerine yönelik muamelede görebiliriz. Bu anlamıyla Kürt basınına yönelik tavır, devletin ve o anki iktidarın Kürt meselesiyle ilgili pratiklerinin bir barometresi gibidir. Son dönemde de, bir yandan İmralı’da görüşmelere izin verilen bir ‘süreç’ işliyor diğer yandan da DEM Parti yönetimindeki belediyelere, CHP-DEM Parti tabanının ‘kent uzlaşısı’ ile kazandığı belediyelere yönelik baskı, tutuklama ve kayyum politikası devam ediyor. Yani ‘Bu süreç istediğimiz gibi sonuçlanmazsa devam edecek olan bu baskı politikasıdır’ mesajı veriliyor. Pratikteki uygulamalardan bunları anlıyoruz” dedi.
‘Basın özgürlüğü hepimizin derdi’
Basın özgürlüğünün sadece gazetecilerin meselesi olmadığını ifade eden Fatih Polat, “Halkın haber alma ve doğru bilgilenme hakkını esas alan gazeteciliğin susturulduğu bir ülkede, muhalefet sesini duyuramaz. Dolayısıyla demokrasi gibi bir derdi olan herkesin mutlaka basın özgürlüğü gibi bir derdi de olmalıdır. Çok daha geniş ölçekli bir tepkiye ihtiyacımız var. Daha önce tutuklanmış olanlarla birlikte, gözaltına alınan tüm meslektaşlarımız serbest bırakılmalı ve Kürt basın emekçileri üzerindeki baskılara son verilmelidir” şeklinde konuştu.
Kaynak: MA