• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
4 Ağustos 2025 Pazartesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Forum

Gazze de yaşanan vahşet daha ne kadar görünmez olacak!

4 Ağustos 2025 Pazartesi - 00:00
Kategori: Forum, Manşet
Gazze de yaşanan vahşet daha ne kadar görünmez olacak!

Filistin halkı bu topyekûn imha saldırılarına ve bu çürütme politikasına karşı açlık ve yokluk içinde olsa da direnmeye devam edecektir. Burada ezilen halkların özgürlük mücadelesinin birlikteliği anlamında, Kürt halkının özgürlük mücadelesiyle Filistin direnişinin ortaklaşması da önemlidir

 Gülizar Tuncer

İsrail’in 7 Ekim “Aksa Tufanı” eylemini doğrudan bir intikam gerekçesine dönüştürmesiyle başlattığı ve halen sürmekte olan saldırılar ve Gazze şeridini ablukaya alarak gerçekleştirdiği katliamlar, uluslararası hukukta kabul edilen tanımıyla bir “soykırım suçu”nu oluşturuyor.

İsrail, ölümcül teknik donanımlara sahip araçlarla, savaş uçaklarıyla, gelişkin füze sistemleriyle gerçekleştirdiği saldırılarda; savaşta dokunulmayacak sivil yerleşim alanlarına, hastane, okul ve ibadethanelere bombalar yağdırdı, on binlerce insan yaşamını yitirdi, yüz binlercesi yaralandı. Bugün resmi kayıtlara geçebilenler dışında, bu kuralsız ve acımasız savaşta katledilen ve moloz yığınlarının altında kalan binlerce insanın ve yüzbinlerce yaralının sayısı bile artık hesaplanamıyor. Gazze şeridini ablukaya alan İsrail’in Savunma Bakanı’nın “‘insansı hayvanlar’la savaşıyoruz ve hepsini temizleyeceğiz” diyerek başlattığı soykırım politikası sonucu “insan” sayılmayan Filistinliler doğrudan hedef alındı. Ancak İsrail uçaklarının saldırılarda uluslararası hukukta yasaklanmış beyaz fosfor kullanmaları, mülteci kamplarına saldırmaları, sağlıkçıları, gazetecileri hatta BM askerlerini öldürmeleri, başlangıçta az çok “gündem” olduysa da artık kanıksanır oldu.

Bu zamana kadarki süreçte neredeyse bütün dünya devletleri “İnsanlığa karşı suç” ve “savaş suçu” kapsamındaki bu suçları görmezden, duymazdan geldi, hatta pek çoğu açıktan destek sundu. Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi ve bilumum insan hakları kuruluşu, “aşırıya varan” uygulamalara dikkat çekerek kimi tavsiyelerde bulunmanın ötesinde hiçbir şey yapmadı. Oysa “uygar” dünyanın bu zamana kadarki süreç içinde “insancıl hukuk”a dair önemli ilkeleri vardı; olağan ve olağanüstü dönemlerde uyulması gereken kuralları, daha da önemlisi savaş koşullarında bile askıya alınamayacak olan haklar ve özgürlükleri hukuki güvenceye kavuşturan sözleşmeleri, bildirgeleri, teammülleri vardı. Savaş hukuku ve özel olarak da Cenevre Sözleşmesi dışında, bu temel insan haklarını ihlal eden devletlerin cezalandırılması için yığınla uluslararası komite, konsey, komisyon ve mahkemeden oluşan koruma mekanizmaları oluşturulmuştu.

Emperyalist güçlerin desteğiyle, İsrail’in topyekûn imhaya yönelerek ve tam bir vahşet ortamı yaratarak sürdürdüğü saldırılar, bugün daha farklı boyutlar kazanarak açlıktan öldürmeyle, sürgün dayatmasıyla birlikte devam ediyor. Gazze halkının bütün yoksunluklara rağmen, yakılıp yıkılmış haldeki topraklarına geri dönerek burada yaşamaya çalışmasına tahammül edemeyenler, şimdi onları kitlesel açlığa mahkûm ederek öldürüyor. Gazze’nin %80’ini enkaza dönüştürüp bütün altyapıyı yerle bir ederek, elektrik ve su  kaynaklarını tahrip ederek, bütün kamusal alanları yakıp yıkarak burayı artık yaşanmaz hale getirmeye çalışanlar şimdi daha büyük insanlık suçları işliyor. Gazze’de yaşayan iki milyonun üzerindeki Filistinli artık yalnızca karadan, denizden ve havadan gerçekleştirilen bombardımanlarla değil, etnik kırım düzeyindeki açlıkla da boğuşuyor.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne (BMGK) sunulan, Gazze’de ateşkes sağlanması ve insani yardıma ilişkin erişimin sağlanmasına yönelik karar tasarısı yakın zamanda ABD tarafından veto edildi. BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA) İsrail’in insani yardım girişini engellediği Gazze’yi “dünyanın en aç yeri” olarak tanımlıyor. Yapılan açıklamalarda bu zamana kadarki süreçte bürokratik ve güvenlik engelleri nedeniyle, yardım yapılmasını neredeyse imkânsız hale getiren İsrail yüzünden “Gazze nüfusunun neredeyse tamamı açlık tehlikesiyle karşı karşıya” deniliyor. Uluslararası Kızılhaç Komitesi sözcüsü, Gazze’deki tıbbi tesislerin yarısının yakıt veya tıbbi ekipman eksikliği nedeniyle çalışmayı durdurduğunu anlatıyor ki zaten uzun süredir hastanelerin hedef alınması ve ilaca erişimin engellenmesi nedeniyle yaşlılar ve hastalar ölüyorlar. Son olarak, Gazze Sağlık Bakanlığı’nın yakın zamanda yaptığı açıklamaya göre, her gün yaşanan saldırılar ve açlık nedeniyle her 40 dakikada bir çocuk, her 60 dakikada bir kadın ölüyor.

Tepkilerin yetersizliği

Geçtiğimiz hafta basında yer alan haberlere göre; Türk Tabipleri Birliği (TTB) Gazze’de süren insani krize, insanların açlıktan ve tıbbi malzeme yokluğundan ölmesine neden olan ambargoya, yardım sırasında bekleyenlerin İsrail ordusunca sistematik biçimde katledilmeleri gibi savaş suçlarına karşı açıkça tutum alması talebiyle, Dünya Tabipleri Birliği’ne (DTB) kapsamlı bir çağrıda bulundu. Açıklama metninde “Gazze’deki insani durum eşi benzeri görülmemiş ve son derece kaygı verici bir boyuta ulaşmış olup, nüfusun büyük bir çoğunluğu artık ağır gıda kıtlığıyla karşı karşıyadır. Mevcut değerlendirmelere göre Gazze halkının yaklaşık %90’ı çeşitli düzeylerde yetersiz beslenme yaşamaktadır; bunların önemli bir kısmı ise malnütrisyonun en kritik aşaması olan 5. evre’ye ulaşmıştır” denildi. TTB ayrıca Gazze’de insani yardım koridoru açılması ve gözaltındaki sağlık çalışanlarının serbest bırakılması talepleriyle Birleşmiş Milletler ve bağlı kurumlara da çağrı yaptı.

Yine birkaç gün önce İsrail Konsolosluğu önünde ‘Filistinli meslektaşlarımıza ses veriyoruz’ diyerek eylem yapan basın meslek örgütleri, uluslararası toplumun İsrail’in saldırılarına karşı yaptırımsız kalmasına tepki gösterdi. Aralarında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) ve Türkiye Basın Yayın Matbaa Çalışanları Sendikası ( DİSK Basın-İş) Avrupa Gazeteciler Federasyonu’nun (EFJ) bulunduğu gazeteciler, “Uluslararası savaş hukuku ve insani değerlerin İsrail devleti tarafından çiğnenmesini ve 200’ü aşkın gazetecinin öldürülmesini kınıyoruz. Bizler uluslararası toplumun kadın, çocuk ve birçok savunmasız insan gibi canı pahasına habercilik yapmaya çalışan meslektaşlarımızı sokakta veya çadırda haber peşinde veya evinde ailesini korumaya çalışırken hedef yapan İsrail’e karşı yaptırımsız kalması ve caydırıcılık gösterememesine isyan ediyoruz.” açıklamasını yaptılar.

Uluslararası Af Örgütü “Gazze: Kanıtlar İsrail’in Filistinlilere soykırım uygulamak için açlığı kullanmaya devam ettiğini gösteriyor” başlığı altında yayınladığı son açıklamasında; “Devletler eylemsizliklerine son vermeli ve yasal yükümlülüklerini yerine getirmelidir..Ya İsrail’in hukuksuz eylemlerine her türlü katkıyı sonlandırmalı ya da katliam suçlarına ortak olmayı göze almalılar.. Bu da İsrail’e her türlü askeri desteğin acilen durdurulmasını, İsrail’in soykırımında veya uluslararası hukuka yönelik diğer ağır ihlallerinde rol oynayan ticaretin ve yatırımların yasaklanmasını gerektirmektedir..Devletler aynı zamanda uluslararası ve bölgesel mekanizmalar aracılığıyla, uluslararası suçlarda en çok ismi geçen İsrail yetkililerine karşı hedefli yaptırımlar uygulamalı ve tutuklama kararlarını uygulamayı da içerir şekilde Uluslararası Adalet Divanı ile işbirliği yapmalıdır.” diyor.

Bütün bu açıklamalar ve dünyanın dört bir yanındaki toplumsal muhalefet güçlerinin gerçekleştirdiği protesto eylemleri dışında, Gazze’de yaşanan vahşete yönelik olarak, Türkiye’deki bütün siyasi yapılar ile insan hakları kuruluşları ve hukuk kurumlarının hep birlikte gerçekleştirdikleri, gerçekten etkili olabilecek nitelikte kitlesel bir protesto gerçekleştirilemedi. Genellikle ‘Filistin Eylem Komitesi’nin çağrısıyla bir araya gelindiğinde ise katılımın yeterli olamadığı ve kısa süreli yürüyüş ve açıklamalarla eylemlerin sonlandırılmak zorunda kalındığı görüldü. Nitekim Filistin Direniş örgütlerinin bu hafta sonu için tüm dünyaya eş zamanlı olarak eylem çağrısında bulunmaları nedeniyle, Türkiye’de yine Kadıköy Süreyya Operası önünde gerçekleştirilmesi düşünülen eylem çağrısı da büyük ihtimalle geniş katılımlı olamayacak.

Vahşet neden görülmüyor

Dünyadaki bütün direnç merkezlerini yok etmeyi hedefleyen emperyalistler azgınlıkta sınır tanımazken, Gazze’ye yönelik soykırımı durdurmak için harekete geçmesi gereken güçler neden bu kadar etkisizler? Bu zamana kadarki süreç içerisinde Filistin meselesinde en sahte ve ikiyüzlü tavrı gösteren, İsrail’le siyasi, ticari, askeri ilişkilerini sürdüren ama Filistin dostu görünen Türkiye’de neden büyük bir sessizlik hâkim. Filistin direnişi yüz yıllık mücadelesiyle ve tarihsel haklılığıyla dünyanın bütün ezilen halklarının ortak davası haline gelmiş olmasına rağmen bugün neden yalnız bırakılıyor?

Dünyanın en büyük katliamları ve direnişlerinin yaşandığı bölgelerden biri olarak Filistin topraklarını hedef alanlar aslında direnen, teslim olmayan bütün halklara yönelik bir mesaj vermektedirler. Filistin halkını Gazze’den sürmeyi amaçlayanların asıl derdi elbette ki bir gayrimenkul alanı olarak gördükleri bölgeyi -kendi ifadeleri ile- “temizlemek” ve dünyanın zenginleri için bir turizm cennetine dönüştürmek değildir. Siyonistler uzun vadeli siyasi ve jeopolitik hedeflerle Gazze’yi ele geçirmenin ötesinde Akdeniz’e olan sahil sınırını genişletmeye yönelik işgal ve ilhak planlarını hiç gizlemiyorlar. Asıl amaçları, zaten kendilerine ait gördükleri bu topraklarda yaşanan direnişlerin yenilgiye yazgılı olduğunu ve onlara karşı koymaya çalışanlara her türlü kötülüğü yapabileceklerini göstermektir. Bunun için ellerinden geleni yapıyorlar ve Gazze’de Filistin halkına yaşattıklarını bütün dünya görsün, duysun, ses çıkarmasın ve insanlığın hafızasından asla silinmesin istiyorlar.

Bu yüzden en alçakça yöntemlere başvuruyorlar; bombalayarak ve aç bırakarak güçten düşürdükleri Filistin halkını en sinsi yöntemlerle içten çürütmeye çalışıyorlar. Gazze’ye yönelik insani yardımları engelleyen İsrail ve Amerika, kendi kurdukları ve “yardım merkezi” adı altında faaliyet gösteren kuruluşlar aracılığıyla çeteleşmeyi teşvik ediyor. Özellikle en tehlikeli bölgelere kurdukları bu yardım merkezlerine iki milyonu aşkın insanın ihtiyacı yerine çok az yiyecek getiriliyor, sonra açlıktan ölmek üzere olan binlerce insan bunlara ulaşmak için koşarak gelirken üzerlerine ateş açılıyor. Açlık kuşatması altındaki insanlara ölüm tuzağı kurmakla da yetinmeyen, onları izdiham içinde birbirine ezdiren, iç çatışma yaratan İsrail ordusu yozlaştırmaya çalışarak Filistin halkının onuruyla oynuyor.  Silah ve para desteğiyle güçlendirdiği çeteleri geleceğin İŞİD yapılanması olarak eğitiyor ve açlıkla boğuşan gençleri de Mısır sınırına yakın yerlerde kurdukları toplama kamplarına götürerek Gazze’den uzaklaştırıyor ve ya ölürsünüz ya da sürgünde ve bizimle işbirliği içinde kalırsınız diyorlar.

İşgalcilerin Filistin halkını yerinden yurdundan ederek ve iç çatışmaları en çirkin biçimlerde körükleyerek, özgürlük ve bağımsızlık uğruna verdikleri mücadeleyi karartma çabaları elbette ki boşa çıkacaktır. Filistin halkı bu topyekûn imha saldırılarına ve bu çürütme politikasına karşı açlık ve yokluk içinde olsa da direnmeye devam edecektir. Burada ezilen halkların özgürlük mücadelesinin birlikteliği anlamında, Kürt halkının özgürlük mücadelesiyle Filistin direnişinin ortaklaşması da önemlidir. Biliyoruz ki tarih boyunca ezilen halkların işgalcilere ve sömürgecilere karşı verdikleri haklı ve meşru direniş kadar halklar arasındaki birliktelik ve dayanışma da önemlidir. Üstelik bu iki halkın mücadelesi, siyasal ve ideolojik anlamda da bölgesel ve tarihsel anlamda da birbirine bağlanmış ve kurtuluş yolları iç içe geçmiştir ve halkların kardeşliği ancak en zor zamanlarda gösterilen destek ve dayanışmayla anlam kazanır.

Bugün Filistin halkının geleceğine karar vermeyi amaçlayan sömürgecilerin, uluslararası projelerini ne olursa olsun hayata geçirmek istedikleri bir gerçek. Ancak bu gerçek kadar çıplak olan bir başka gerçek de bu planlı, sistematik saldırılara karşı Filistin halkının yanında yer alan güçlü bir uluslararası dayanışmanın örgütlenmediğidir. FHKC, her yıl olduğu gibi bu yıl da Nakba’nın yıldönümünde bir açıklama yayınladı ve küresel kuşatmaya karşı bütün dünya halklarına Filistin direnişine destek çağrısı yaptı. Ukrayna savaşı sonrası neredeyse bütün ülkelerin ırkçı, gerici, faşist rüzgâra teslim olması ve devamında Filistin direnişiyle birlikte özellikle Batıda yaşanan baskı, şiddet ortamı ve sansür nedeniyle güçlü bir enternasyonal dayanışma örgütlenemediği açık. Ancak bütün bunlara rağmen ABD ve Avrupa ülkelerinde kitlesel protestolar yapılabiliyorsa, bizim ülkemizde neden olamıyor sorusunu sormalıyız.

Bu nedenle ısrarla tekrar ediyoruz ki; özgürlük mücadelesi veren halklar için en büyük moral güç ve destek, diğer ezilen halkların ve dünya devrimci güçlerinin etkili ve güçlü biçimde yürüttükleri enternasyonalist dayanışmayla sağlanır.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Amed ve Riha’da halk buluşmaları: Demokratik toplum için çalışacağız

Sonraki Haber

keşke olmasaydı

Sonraki Haber
ittifak

keşke olmasaydı

SON HABERLER

Yeni dönem

Rojava’ya yönelik saldırı ve tehditler

Yazar: Yeni Yaşam
4 Ağustos 2025

Kürtlerin pabuçları kirli mi?

‘Bir cisim’ yaklaşırken…

Yazar: Yeni Yaşam
4 Ağustos 2025

Zulme Karşı Direnmek

Krizlerin ötesinde bir çözüm arayışı

Yazar: Yeni Yaşam
4 Ağustos 2025

Mazlum Abdi: Suriye değişime mecbur, değişim olacak

Mazlum Abdi: Suriye değişime mecbur, değişim olacak

Yazar: Yeni Yaşam
4 Ağustos 2025

Kadın yaşarsa dünya değişir; kastik katile karşı varoluş mücadelesi

Entegrasyonu uyum ve mücadele ilişkisinde tanımlamak

Yazar: Yeni Yaşam
4 Ağustos 2025

ittifak

keşke olmasaydı

Yazar: Yeni Yaşam
4 Ağustos 2025

Gazze de yaşanan vahşet daha ne kadar görünmez olacak!

Gazze de yaşanan vahşet daha ne kadar görünmez olacak!

Yazar: Yeni Yaşam
4 Ağustos 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır