Gazeteci-Yazar Yusuf Karataş, ABD’li yetkililerin son günlerde Ankara ve Haseke’de sürdürdüğü temasları değerlendirdi.
ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey başkanlığındaki heyet, Ankara’da 22-24 Temmuz tarihlerinde Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Sedat Önal ile görüşmeler yaptı. Aynı günlerde ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı Orgeneral Kenneth McKenzie’nin de Hesekê’de Demokratik Suriye Güçleri (DSG) Genel Komutanı Mazlum Ebdî’yle bir araya geldi. ABD heyetinin Kuzey ve Doğu Suriye yönetimi yetkilileri ve Türkiyeli yetkililerle görüşme yaptığı günün akşamında ise Serêkaniyê kentinden Urfa’nın Ceylanpınar ilçesine top atışı yapıldı, saldırıda 6 kişi yaralandı. Gazeteci-Yazar Yusuf Karataş, tüm bu gelişmeleri Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Ferhat Çelik‘e değerlendirdi.
ABD’nin Türkiye’yi ve Suriye Kürtlerini kendi stratejisinde birleştireceği bir planı uygulamak istediğini belirten Karataş, yapılan son görüşmelerin bu kapsamda değerlendiriilmesi gerektiğini belirtti. ABD’nin Suriye Kürtlerini kaybetmek istemediğini kaydeden Karataş, ABD’nin Suriye’nin geleceğiyle ilgili pazarlıklarda Kürtler dışında dayanabileceği başka bir gücü bulunmadığına dikkat çekti. ABD’nin Türkiye’yi de kendi stratejisine dahil etmek istediğini ifade eden Karataş, “Çünkü özellikle İran’ı kuşatmak stratejisinin başarısı için Türkiye’ye ihtiyaç duyuyor” dedi.
‘Rusya da plana karşı’
Türkiye’nin Suriye’de bir açmaz içerisinde olduğunu vurgulayan Karataş, “Erdoğan iktidarı Suriye’ye Kürtlerin kazanımlarını ortadan kaldırmak için girmek istiyor, ancak ABD bu müdahaleyi dışlıyor” ifadesini kullandı. Rusya’nın da sınır bölgelerinin Suriye rejimine bırakılmasını istediği için Türkiye’nin müdahalesine sıcak bakmadığını kaydeden Karataş, sürecin Türkiye’deki iktidarın giderek daha fazla sıkıştıracacağı bir noktaya evrildiğini belirtti. ABD’nin Ankara ile Kuzey ve Doğu Suriye yönetimiyle yaptığı görüşmelerin, Türkiye ve DSG arasında yapılan dolaylı görüşmeler olarak tanımlanabileceğini söyleyerek, “Önümüzdeki dönemde dolaylı görüşmelerin doğrudan görüşmelere evrilmesi halinde Öcalan’ın da devreye gireceği bir sürecin başlaması da ihtimal dışı değil. Öcalan’ın avukat görüşmelerinin hepsinde Suriye’ye özel vurgu yapması da bu ihtimale işaret ediyor” değerlendirmesinde bulundu.
‘Ceylanpınar provokasyonu tutmaz’
Serekaniyê bölgesinden Ceylanpınar’a yapılan top atışının bir provokasyon olduğunu sözlerine ekleyen Karataş, saldırının arkasında DSG’nin üzerinde baskı oluşturmak isteyen güçlerin olduğunu vurguladı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın “Gerekirse 4 adam gönderir 8 füze attırır savaş gerekçesi yaparım” sözlerini hatırlatan Karataş, şu ifadeleri kullandı: “Bu sözler saldırının arkasında kimlerin olabileceği konusunda bir fikir veriyor. DSG tarafından yapılan açıklamada saldırıyı yapanların yakalandığı belirtiliyor. Dolayısıyla önümüzdeki günlerde bu saldırının arkasında kimlerin olduğu ortaya çıkmış olacak. Ancak Türkiye’deki iktidar çok istemesine rağmen böylesi bir provokasyon üzerinden Türkiye’nin DSG’nin elindeki bölgelere yönelik bir askeri hareket gerçekleştirmesi öyle kolay görünmüyor. Çünkü böylesi bir girişimin bugün ne ABD’den, ne de Rusya’dan destek görmesi mümkün görünmüyor”
İktidarın uzunca bir süredir bölgede ABD ve Rusya arasındaki çelişkileri kullanarak kendine hareket alanı yaratmaya çalıştığını dile getiren Karataş, “Rusya, hem Kürtlerin Suriye’de fazla güçlenmesini engellemek hem de NATO üyesi Türkiye’yi ABD ile karşı karşıya getirmek için önce Fırat Kalkanı ve sonra Afrin operasyonlarına ‘olur’ yanıtını verdi” dedi. Erdoğan’ın ABD ve AB’ye karşı S-400 füzelerini bir koz olarak kullanmak ve bu temelde Suriye Kürtlerine yönelik müdahale girişimlerinin önünü açmak istediğini belirten Karataş, “Ancak gelişmeler Türkiye’deki iktidarın hesaplarını bozarak hareket alanını giderek darlaştırdı” diye konuştu.
‘Türkiye bataklığa çekiliyor’
Erdoğan’ın yayılmacı emelleri ve Kürtlerin kazanımlarını bir tehdit olarak görme politikasının Türkiye’yi bölgesel savaş batağının içine çektiğini belirten Karataş, son olarak şunları dile getirdi: “Türkiye’deki iktidarın kendi Kürt sorununu çözmek yerine çözümü müdahalede araması, emperyalistlerin de bu sorunu kullanmasının önünü açıyor. Sonuç olarak ekonomik krizin yaşandığı bir dönemde halkın kaynakları silahlanmaya harcanırken ülke daha fazla tehdidin içine çekiliyor. Bu politikanın karşısında yapılması gereken açıktır; bölgede müdahale politikasına son verip barışçı bir politika izlemek ve ülke içinde de Kürt sorununun çözümünü de kapsayacak bir demokratikleşmeyi gerçekleştirmek.”