İstanbul Planlama Ajansı’nın (İPA) hazırladığı ‘İstanbul’da Gençliğin Demografik ve Sosyoekonomik Profili:20 Yıllık Değişim’ başlıklı araştırmaya göre İstanbul’daki gençler geçim sıkıntısıyla boğuşuyor, gelecekten umutsuz
İstanbul’da gençler, artan hayat pahalılığı, işsizlik ve barınma krizinin gölgesinde gelecek kurmaya çalışıyor. Yapılan araştırmalar, gençlerin yarısından fazlasının yurt dışında yaşamak istediğini, kültürel etkinliklere katılımın ve mutluluk oranlarının ise hızla düştüğünü gösteriyor. Geçim sıkıntısı, yalnızlık ve umutsuzluk genç kuşağın ortak hissi haline gelirken, her dört gençten biri “gelecekten hiçbir beklentim yok” diyor.
Hayatta kalma mücadelesi
İstanbul’da 3,2 milyon genç yaşıyor; bu, kentin nüfusunun beşte biri demek. Ancak bu gençlerin büyük çoğunluğu için yaşam, bir “tutunma savaşı” haline gelmiş durumda. Araştırmalara göre gençlerin yüzde 77,6’sı, önceki kuşaklara göre daha kötü koşullarda yaşadıklarını belirtiyor. Bu oran, 18–35 yaş aralığında yüzde 80,6’ya kadar çıkıyor.
Öğrenciler açısından durum daha da çarpıcı. 2005 yılında KYK bursu ile 5,67 gram altın alınabilirken 2025’te bu miktar 0,88 grama düştü; bursun alım gücü altına karşı yüzde 84,5 eridi. Çay-simit hesabıyla bu kayıp %84,4. Bir başka deyişle, bugün bir üniversite öğrencisi bursunun neredeyse %15’iyle bir tiyatroya gidebiliyor; 20 yıl önce ise bu oran sadece yüzde 3,5’ti. Bursla konser bileti alabilen bir öğrenci sayısı da dramatik şekilde azaldı: 2005’te bir bursla 8 kez konsere gidilebilirken 2025’te bu sayı 2’ye indi.
Barınma krizi gençleri kentin çeperlerine sürüklüyor. Üniversiteye yakın ilçelerde yaşamak artık imkânsız. Gıda enflasyonu ise temel beslenmeyi bile tehdit ediyor; gençler kaliteli proteine erişemiyor, öğün atlamak rutin bir davranış haline geliyor. Bu şartlar gençlerde sadece yoksulluğu değil, sosyal izolasyonu ve depresyonu da tetikliyor.
Yoksulluk derin, umut uzak
Eğitim artık istihdama geçiş için bir garanti sunmuyor. 15–29 yaş aralığındaki gençlerin yüzde 25,9’u ne eğitimde ne de istihdamda yer alıyor. Eurostat’a göre gençlerin %41’i, eğitim ve yetkinliğinin altında işlerde çalışıyor. Mezuniyet, işsizlik ya da güvencesiz işlerin kapısını açıyor.
Araştırmaya katılan gençlerin yüzde 49,2’si en büyük kaygılarının “geçim sıkıntısı” olduğunu belirtirken, %47,9’u “gelecek belirsizliği” diyor. Bu oranlar 20 yıl önce genç olanlarda sırasıyla %29,8 ve %29,7 idi.
Artık gençler bir ev, araba ya da emeklilik gibi kavramları hayal bile etmiyor. Gençlerin yüzde 81,8’i evlenmenin, yüzde 78,8’i ise tek başına eve çıkmanın maddi olarak zorlayıcı olduğunu söylüyor. Gençlik dönemi uzuyor, bağımsız hayat erteleniyor. Üniversite mezunları arasında sistem dışında kalma hissi yaygın. Herkesin aradığı “tecrübe” ise gençlere verilmediğinden, iş bulma süreci kırıcı ve umutsuzluk yaratıyor.
Gözleri yurtdışında
Artan yaşam maliyetleri ve kültürel alanların ticarileşmesi, gençleri sosyal yaşamdan dışlıyor. 2005’te tiyatroya gitmek bir öğrencinin bursunun yüzde 3,5’ine mal olurken, 2025’te %15,3’üne yükseldi. Bu, kültür ve sanat etkinliklerinin gençler için erişilemez hale geldiğini gösteriyor.
Bir başka dikkat çekici eğilim ise “gitme arzusu.” 20 yıl önce genç olanların sadece yüzde 35,1’i yurtdışına gitmeyi düşünürken, bugün gençlerin yüzde 50,4’ü kalıcı olarak yurtdışında yaşamak istiyor. Üstelik bu düşünce artık sadece üniversitelilerle sınırlı değil; İstanbul’un en seçkin liselerinde okuyan gençler de üniversite tercihini giderek artan oranda yurtdışından yana kullanıyor. Göç düşüncesi artık bir “macera” değil, adaletsizlik, umutsuzluk ve sıkışmışlık duygusunun ürünü.
Gençler, yurt dışında daha adil bir sistem, liyakate dayalı bir yaşam ve emeğin karşılığını alabilecekleri bir düzen istiyor. Kimi, doğduğu topraklara bağlı olduğu için kararsız, ama çoğu, “kalmak isterim ama yapamam” duygusuyla yaşıyor.
İSTANBUL