Gençlik beklentiye düşmeden, moralsizliğe kapılmadan bu tarihi süreçteki sorumluluklarını yerine getirmelidir. Başlayan sürecin en etkin ve aktif öznesi haline gelmelidir
Şerzan Özgür
Kürt halk önderi Abdullah Öcalan tarafından 27 Şubat’ta yapılan tarihi çağrının ardından bazı çevreler tarafından geliştirilen karalama, gerçeği saptırma ve süreci sabote etme çabalarını doğru anlamak ve hiçbir biçimde bu iddiaların gerçeği yansıtmadığını bilmek gerekiyor. Sanal medyada Kürtçü geçinen bu çevrelerin Kürt ve Kürdistan davasıyla da bir alakalarının olmadığını, zira bütün Kürt partilerinin bu süreci desteklediğini unutmamak gerekiyor.
Başta Kürdistan gençliği olmak üzere Kürt halkının kafasını karıştırmak ve özgürlük hareketine olan bağlılığını sarsmak için atılan bu iftiraların aksine, yapılan çağrı bir geri adım atma değil, Kürt sorununu şiddet yöntemleri yerine karşılıklı diyalog ve demokratik uzlaşıyla çözme çağrısıdır. Bu da, özgürlük hareketinin zayıflığını değil, tersine gücünü göstermektedir.
Hiç kimse ve hiçbir güç, özgürlük hareketi kadar Kürt halkının özgürlüğü için mücadele etmemiş ve bedel ödememiştir. Nasıl ki bugüne kadar, hiçbir koşul altında Kürt halkının varlık ve özgürlüğünden taviz vermemişse, bundan sonra da vermeyecektir. Kürtlerin temel çıkarını gözetecek ve en makul yolla Kürt halkının özgürlük mücadelesini başarıya ulaştıracaktır.
Başta Güney Kürdistanlı partiler olmak üzere hemen hemen bütün Kürt partileri başlatılan süreci desteklediklerini açıkladı. Yine Amerika’dan tutalım Çin’e kadar dünya siyasetinde yeri olan tüm devletler desteklerini açıkladılar. Herkes yapılan çağrının tarihi bir önemde olduğunu, Kürt sorununun demokratik yollarla çözülmesi için büyük bir şans ve umut olduğunu belirtti.
Bunu görmek ve gurur duymak lazım. Kürt halkının varlık ve özgürlüğü için tüm dünyayı karşısına alarak yola çıkan bu hareket, bugün Kürt gerçeğini bütün dünyaya kabul ettirmiş durumda. Kürdün adının anılmaya cesaret edilmediği bir zamanda ‘Kürdistan sömürgedir’ diyebilme cesaretini gösteren yüce irade, bugün Kürtleri dünyanın en saygın konumuna getirmiş, tüm inkârcı ve sömürgecilere bunu itiraf ettirmiştir. Asıl büyüklük, derin sabır ve yüksek inat burada saklıdır.
Bu nedenle, bu kirli ve gerçekten iğrenç söylemlerden etkilenmemek, tersine bunlara aman vermeden karşı durmak lazım. 1999 ve 2004 yıllarında da benzer çevreler aynı şeyleri söylüyorlardı. Oysa sonra herkes gördü neyin ne olduğunu. Ve zaten pratikte herkes gerçeği görecektir. Kendimize güvenmeliyiz, hiç kimse Kürtleri kandıramaz. Korkuyu da ölümü de yenmiş bir halkız. Şimdi bize bu bilinci ve gücü veren irademize, sonsuza dek sönmeyecek olan güneşimize sahip çıkmalı ve sonuna kadar arkasında durmalıyız.
Gençlik olarak, her zaman halkımıza yapılan baskı ve saldırıların karşısında durduk, bundan sonra da durmalıyız. Ancak yeni sürecin içinde de yer almak ve beklenen demokratik dönüşümü sağlamak da en temel görevimizdir. Hatta bu süreçte en aktif rol oynayacak olan kesim gençliktir. Bunu bilmek ve bu temelde sürece daha aktif katılmak gerekiyor.
Gençlik beklentiye düşmeden, moralsizliğe kapılmadan bu tarihi süreçteki sorumluluklarını yerine getirmelidir. Başlayan sürecin en etkin ve aktif öznesi haline gelmelidir. Başta sokaklar, okullar ve iş yerleri olmak üzere bulunduğu her yerde örgütlenmelidir.
Demokratik toplumun temel çözüm yöntemi olan demokratik siyaset sanatını öğrenmeli, siyaseti kurumlardan çıkarıp halkın hizmetine koymalıdır. Halkı örgütlemeli, kendi yerelinde politik irade haline getirmelidir. Halkın ekonomik sorunlarından tutalım ahlaki sorunlarına kadar çözümler geliştirmeli ve uygulamalıdır. Gençlikten beklenen biraz da budur…