• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
18 Haziran 2025 Çarşamba
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Hakan Öztürk

Gerçekçi ol, imkansızı iste

18 Ekim 2024 Cuma - 00:00
Kategori: Hakan Öztürk, Yazarlar
Görev zamanı

“Gerçekçi ol, imkansızı iste” sözünü Ernesto Che Guevara’nın ifade ettiği bilinir. Ne var ki bu kritik sözün ilk halini aslında yiğit Alman devrimcisi Karl Liebknecht dile getirmişti.

Liebknecht Almanca olarak şöyle der: “Das Unmögliche zu wollen, ist die Voraussetzung dafür, das Mögliche zu schaffen.” Çevrilmiş halini yazarsak: “İmkansızı istemek, mümkün olanı yaratmanın ön şartıdır.”

Karl Liebknecht tarihsel anlarda, Alman işçi sınıfı mücadelesinin en keskin virajlarını uçuruma savrulmadan alabilen sayılı devrimcilerdendi. 1914’de, Alman Parlamentosu’nda 1. Dünya Savaşı için savaş kredileri oylanırken ret oyu verebilmiş tek kişi oydu. Kolay gibi görülür uzaktan bakınca ama hiç de kolay değil. Dünya Savaşı bütün hızıyla sürerken, “Alman halkının asıl düşmanı içerde” diyebilmişti. Bu söz de Mahir Çayan’ın “Emperyalizm içsel bir olgudur” değerlendirmesinin önceli sayılabilir. Büyük devrimcilerin ruhu birbirine ne kadar yakın.

“Asıl sorun içerde” şeklindeki formülün, ülkelerin girdiği savaşlar konusunda ufuk açıcılığı ne ise; “Gerçekçi ol, imkansızı iste” formülü de o ayarda. Hangi konuda mı? Bir mücadele stratejisi kurma konusunda. Mücadele stratejisi kesinlikle Moğollar’ın “Bir Şey Yapmalı” şarkısını söylemek değildir. “Kese kâğıdı bulsam okuyorum” demek de tahsil etmek anlamına gelmez.

Çözüm stratejisi ya da politik program konusunda kafalara takılan üst üste birçok soru var. Liebknecht’in formülasyonu yıllar öncesinden meseleye muazzam bir ışık tutuyor. Onun sıralamasıyla gidecek olursak ne yapmak gerekiyormuş? İmkansızı istemek gerekiyormuş. Solun epeyce bir bölümü, bu girişten sonra bir yönüyle rahatlamış olabilir. Çünkü sol, mevcut sistem koşullarında imkânsız olanı hedeflediğini düşünür. O nedenle de sistemi değiştirecektir zaten. Sonuç olarak solun bir ütopyası vardır. Daha doğrusu eskiden böyleydi diyelim. Eskiden, yeteneklere ve ihtiyaçlara göre düzenlenecek bir eşitlik hedefine sahipti.

Dikkatli bakacak olursak, bu alanda birkaç yıpranmanın yaşandığını görebiliriz. İlk konu, eşitsizliğe özel mülkiyetin sebep olup olmadığıyla ilgili. Solun büyük bir çoğunluğu, soruna bunun yol açtığı konusunda emin değil. İkinci konu ise eşitliğe ulaşmak yönünde güçlü bir arzusunun bulunmayışı.

Birinci konu, Karl Marks’ın “Kapital” adlı kitabı yazmış olmasına rağmen böyle. Sanki sorun özel mülkiyet, iktisadi alanın eleştirisi ve ekmek davası değilmiş gibi bir hava var. Sol, orta sınıfların kültürel özlemleri içinde hapsolmuş bir tablo ortaya koyuyor. Anlaşılacağı üzere, ana sorun kaynağının ne olduğuyla ilgili bir odaklanma kaybedilmiş bir durumda. Bu, daha teşhiste hata yapıyor olduğumuzu gösterir.

İkinci konu olarak: Sol, sanki bir düzen değişikliği gerçekleştiğinde, bir tür solcu elit ülkeyi liyakatli bir şekilde yönetecek ve bu çok yararlı olacak gibi düşünüyor. Herkes mesleğini ya da işini çok iyi yaparsa, hiçbir sorun kalmayacak. Burada iş bölümünü sorgulamaya hiç gerek yok tabii ki. Metal işçisi metal işçisidir, yazılım mühendisi yazılım mühendisi. Onlar öyle doğmuşlardır ve bu hayatın doğal düzenidir. Biraz eleştirel bakarsak, bu düpedüz bir elitizmdir ve eşitlik fikriyle hiçbir alakası yoktur.

Görüldüğü gibi zaten cepte bilinen eşitlik ütopyası cepte değildir aslında. Eşitsizliğe sebep olan tarihsel faktörle ilgili olarak da solcuların büyük bir kısmının kesin bir kanaati yoktur. O halde Liebknecht’in “imkansızı iste” şeklindeki bir ütopya, bir büyük anlatı ortaya koyma şartı, yerine getirilmemiş oluyor.

Birinci bölüm yokken formülün ikinci bölümünde nasılız acaba? Doğrusunu söylemek gerekirse orada da karnemiz pek parlak değil. Gerçekçi olmak konusunda ya da mevcut gerçeklere yaslanarak mümkün olanı yaratmaya çalışma konusunda da iyi değiliz. Sol her şeye rağmen “imkansızı istemek” konusunda daha iyi sayılabilir. Lakin bu erdemli konumuna çekilerek, gerçekçi olmak ve mümkün olanı yaratmak alanındaki bütün yükümlülüklerinden uzaklaşıyor.  Buna bağlı olarak; artık yalnız, güzel, ütopya sahibi ve görevsizdir.

Ütopya sahibi olduğu için politik ve örgütlü olarak hiçbir iş yapması gerekmez. Kalbinde bulutsu bir iyilik taşımaktadır ve bu nedenle seçkin sayılabilir. Öncelikleri olan, somut bir politik program ileri sürmek zorunda değildir. Bu zaten onun yine bulutsu “gönül adamlığı”nı bozar. İmkansızı istemiş ve gereğini yapmış bir aydın solcu olarak, bir de ayrıntılarla uğraşacak değildir. Gönül indirmez ve hatta gerek görmez.

Gerçekçi olmak ya da mümkün olanı yaratmaya kalkışmak ne olabilir ki? Onun cevabı da büyük devrimci Lenin’den geliyor: Somut koşulların somut analizi. Evet ütopya, evet imkansızı istemek ama somut koşulların somut analizi. Sözüm ona ütopya sahibi olmanın koltuğunda pineklemek yok. Kalkıp ütopyamızın ve prensiplerimizin izdüşümlerini hayata geçirmeyi denemeliyiz.

Şaşırtıcı bir biçimde üç büyük devrimcinin yaklaşımı da birleşiyor. Ernesto, gerçekçi olmak; Liebknecht, mümkün olanı yaratmak ve Lenin ise, somut koşulların somut analizi diyor. Aklın ve stratejinin yolu bir.

İmkansızı istemekle; mümkün olanı, somut olanı, gerçekçi olanı yaratmak arasında karşılıklı bir bağ var. İki taraftan da girişmeliyiz mücadeleye. Yeteneğe ve ihtiyaçlara göre düzenlenmiş eşitlik; iyi, doğru ve güzeldir. Buna sonuna kadar bağlı kalmalıyız ve pergelin sivri ucunu buraya koyarak çizmeliyiz dünyamızı. Pergelin diğer ucunda da bir kalem olmalı.

Gerçekçi, somut ve mümkün olanı çizen bir kalem.

Yani; güncel, öncelikleri olan, çözüm öneren, cevap veren, yenilik getiren bir politik program.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Elbak’ta bir çok bölgede giriş çıkışlar yasaklandı

Sonraki Haber

Zaptiyenin patronu TMŞ olunca…

Sonraki Haber
Kürtlerin pabuçları kirli mi?

Zaptiyenin patronu TMŞ olunca…

SON HABERLER

Duran Kalkan: Sıra Türkiye’de, tek kurtuluş yolu Önder Apo’nun çözümünde

Duran Kalkan: Sıra Türkiye’de, tek kurtuluş yolu Önder Apo’nun çözümünde

Yazar: Yeni Yaşam
18 Haziran 2025

İzmir’de kadınlar barışı konuştu

İzmir’de kadınlar barışı konuştu

Yazar: Yeni Yaşam
18 Haziran 2025

İstanbul’da Deniz Poyraz anması: Mutlaka hesap soracağız

İstanbul’da Deniz Poyraz anması: Mutlaka hesap soracağız

Yazar: Yeni Yaşam
18 Haziran 2025

İran ‘Umman’a heyet gönderildi’ iddialarını yalanladı

İran ‘Umman’a heyet gönderildi’ iddialarını yalanladı

Yazar: Yeni Yaşam
18 Haziran 2025

Mizgîn’in klip çekimi Abdullah Öcalan’ın doğduğu evde çekildi

Mizgîn’in klip çekimi Abdullah Öcalan’ın doğduğu evde çekildi

Yazar: Yeni Yaşam
18 Haziran 2025

Rêya Armûşê Belediyesi’nde eşbaşkan seçimi 23 Haziran’da yapılacak

Rêya Armûşê Belediyesi’nde eşbaşkan seçimi 23 Haziran’da yapılacak

Yazar: Yeni Yaşam
18 Haziran 2025

DEDAŞ çiftçinin tohumluk buğday ve trafosunu haczetti

DEDAŞ çiftçinin tohumluk buğday ve trafosunu haczetti

Yazar: Yeni Yaşam
18 Haziran 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır