Sansürün kaldırılmasının üstünden 111 yıl geçti. Basın tarihinde bayram olarak kabul edilen 24 Temmuz için bu yıl, basın emekçileri yayınladığı basın açıklaması ile ülkede yaşanan siyasi gerçeklikte kutlama yapılamayacağını ilan etti. Basın özgürlüğünde Dünya’da 157. olmuşuz. akademik özgürlüklerde kaçıncıyız acaba, iradenin tutsak edildiği, kürsü dokunulmazlıklarının kaldırıldığı, halkın vekillerinin tutsak edildiği kaç ülke var bizim gibi? Yıl 2019’da…
Halkların temsilcilerinin; siyasetçilerin, vekillerin, yerel yöneticilerin, gerçekleri yazan, görüntüleyen basın emekçilerinin, barış istediği için tutuklanan, yargılanan akademisyenlerin olduğu, öğrencilerin gençliğin cezaevlerinde siyasi tutsak olarak tutulduğu, işkence gördüğü daha kaç ülke…
İşsizlik oranının TÜİK ocak 2019 verilerine göre 16.8 olduğu, gençlerde bu oranın 25.2, kadınlarda 13.9 olduğu kaç ülke sayabilirsiniz. Bu verilere her an işsiz kalabilecek güvencesiz, sendikasız, taşeron sistemde çalışan, mevsimlik işleri günü birlik yapan, çoğunda emeğinin karşılığını alamayan, her an ölümle yüz yüze çalışanların eklenmediğini düşünürsek işsizlik oranların bu verilerin çok üstünde olduğu ortada. Basın emekçilerinde bu oranın karşılığı on binler, güvencesizlik ise iktidarın kılıcı altında yüzde 95 kontrolle güvende.
Umudun, yarının, güvenceli yaşamın, çalışmanın tutsak edildiği, gerçeklerin karartıldığı sansürlendiği, savaşın, zulmün meşrulaştırıldığı bir ülkede yaşarken ifade ve düşünce özgürlüğü olamayacağı acı bir gerçek.
Özgür Gündem gazetesi kapatılmasın diye nöbetçi yayın yönetmenliği dayanışmasını yürüten bizler geçtiğimiz yıllarda ağır cezada yargılandık. Suçumuz o günlerde olan ama basına yansıtılmayan gerçekleri yazan basın emekçilerinin yazdıklarına engel olmamaktı. O günün gazetesinde çıkan haber için -Yazılanlar çok korkunç- demişti soru soran mahkeme başkanı; engel olmalıydınız diye hükmetmişti. Korkunç ama gerçek ve basın emekçilerinin bu olayları özgürce yazabilmesi için orada sorumluluk aldık, düşünce ve ifade özgürlüğü sansürlenmesi diye yanıtlamıştım. Sonuç malum; Özgür Gündem emekçileri gazete yayınlansın, halkın haber alma özgürlüğü kısıtlanmasın, basın emekçileri özgürce yazsın diye dayanışan hepimiz, onbinlerce ağır cezadan ceza almış olanların arasına karışıverdik. Geçtiğimiz günlerde Bakur (Kuzey) filmi ile çatışmanın kalktığı dönemi, çatışma döneminde yaşananları, gerçekleri kayıtlara düşüren iki yapımcı/belgeselci, Ertuğrul Mavioğlu ve Çayan Demirel için ağır ceza mahkemesinden karar çıktı; 4 yıl 6 ay.
Sansürün ceza, tutuklama, kapatma kararları ile siyasi baskı ile sürdürüldüğü bu ülkede hepimiz, gerçeklerden habersiziz. İfade özgürlüğü yok edildiğinde her birimiz deve kuşu misali yaşamımızı sürdürüyoruz.
Seçme hakkını kullandığımızı/ demokrasinin olduğunu düşündüğümüz bu ülkede iktidar ve şu anda kimsenin nerede olduğunu bilmediği AKP başkanının başında olduğu iktidar halkın iradesini tutuklamayı 7 haziran 2015’ten beri yönetim tarzı olarak belirledi. Buna seçilmişleri tutsak eylemek, kayyum atamak da eklendi bildiğiniz gibi. İstanbul seçim yenilgisinin öcünü Mardin-Nusaybin, Diyarbakır- Bismil belediye eşbaşkanlarının olduğu seçilmişleri tutuklayarak sürdürdü. Bu gerçekleri batıda halkların bilmesi neredeyse imkansız. Bu ülkede yaşanan olayları; internet ile ulaşılabilecek muhalif gazete, medya dışında; ana akım medyadan izleyenlerin, ana akım gazetelerden okuyanların bilmesi mümkün değil. Cezaevinde yüzlerce basın emekçisinin olduğu, onbinlerce siyasi tutsağın bulunduğu bu ülkede sermayeye ve iktidara sınırsız özgürlüğün var olduğundan haberi olmayan milyonlar olduğunu söylemek bir o kadar gerçek.
Bu günlerde Dicle tutsak edilmeye, Hasankeyf yok edilmeye çalışıyor; bizi biz yapan binlerce yıllık gelenek, dinamitlenerek yok edilmeye çalışıldı. Bu günlerde de Ilısu Barajı’nın suları altında kalmaya mahkum edilmek üzere. Hasankeyf yok edilmeye çalışılıyor. 12000 yıllık hafızayı, kültür mirasını korumak için geç değil. Hasankeyf için nöbet vakti. Hasankeyf’te gerçeğin nöbetindeyiz, bekleriz.