Kürtçe’de bir deyim var: “dine buye golake gerînek” (dünya bir girdap gölü olmuştur). Bu söz sanki günümüzde Ortadoğu için söylenmiştir. Global devletlerin hemen hemen tümü ve bölge devletlerinin hepsi girdaba dönmüş “Ortadoğu gölünde” dönüp duruyorlar. Döndükçe de batmaya ve boğulmaya doğru gidiyorlar. Tüm devletlerin ağzından Kürt sözcüğü hiç düşmüyor. Bu da net olarak gösteriyor ki; herkesin Kürtlere yönelik “ana politikaları” vardır. Ama bundan da öte tüm ilgili devletler, “Kürtler üzerinden” birbirleriyle de hesaplaşmak konumuna girmişlerdir. “Piyesin” (oyun) birkaç perdesi oynansa da halen piyes bitmemiştir ve nasıl biteceği de çok belli değildir. Ancak daha şimdiden Kürtler ve Kürt sorununun tüm dünyada konuşulur duruma geldiği açıktır. Yeni olan durum budur. Günümüzde Google’dan en çok “tıklanan” sözcükler “Kürtler ve Kürdistan” olmaktadır.
Bu da gösteriyor ki, “Kürt sorunu” artık tek tek devletlerin sorunu olmaktan çıkmış ve tek bir devletin “demokratikleşmesiyle” de çözülecek bir konumu çoktan aşmıştır. Kürt sorunu, Kürtlerin yaşadığı yerlerin herhangi bir parçasında “demokratik çözüme” kavuşsa bile Ortadoğu’yu etkisi altına almaya devam edecektir.
İkincisi, Kürtlerin ve demokratik yapılarının yediği “terörist” yaftası tamamen çürümüştür. Kürtler başta ABD olmak üzere tüm uluslararası kurumlar ve devletlerce kabul bulmuş ve onlarla diplomatik ilişki kurulmuş duruma gelinmiştir. Bu durum Kürtlerin tarihinde bir ilktir.
Üçüncüsü, Kürt halkının hem Ortadoğu’da, hem de tüm dünyada hiçbir halkı tehdit etmediği, sadece kendi coğrafyalarında demokratik bir tarzda yaşamak istedikleri tüm dünya kamuoyunca görülmüştür. Sorunların çözümü ise; Kürtlerin demokratik istemleri ve mücadelesi üzerinde yükselen ve halkların katkılarıyla olabileceğini ortaya çıkarmıştır. Tüm dünya devletleri de bunu görmektedir. Putin ve Erdoğan’ın görüşmesi ABD’nin bilgisi dışında olmadığı gibi, Avrupa ülkelerinin de özenli takibiyle izlenmiştir.
Dördüncüsü, tüm emperyalist devletler ve bölgede hegemonik amaçlar peşinde koşan yapıların çıkarları için petrol bölgelerine göz dikmeleri ve İŞİD olayı karşısında takındıkları tavırlar farklılıklar içerse bile, Kürtleri hem günah keçisi gibi gösterdiler hem de yayılmacı amaçları için değişik beklentilerle Kürtleri kendi amaçları için “kullanmaya” kalktılar. Kürtler bu kurnaz ve yayılmacı emellere alet olmayınca faturayı onlara kestiler.
Beşincisi, herkes uzun zamandır farklı açılardan olsa da üçüncü dünya savaşı yaşandığını söylüyor ve savaşın en yoğun askeri cephelerinin de Ortadoğu’da olduğunu tekrarlayıp duruyor. Rusya’nın başını çektiği kamp ile ABD ve onun hegomonik etkisinde olan devletler ve de görece farklı bir konum takınan AB ülkeleri Ortadoğu’daki emperyalist devletler oluşturuyor. Kürtler ve demokratik güçler ise adil bir paylaşım ve barışçıl tarafı yaratmaya çalışıyorlar. Bu boğuşmada Kürtler sürekli yeni yeni komplolarla karşı karşıya kalıyorlar. Kürtlerin bir yandan savaşçı bir halk oldukları, haksızlığa boyun eğmemeleri ve de halen ulusal birliklerini kuramamış olmaları onları sık sık sıkıntıya sokuyor. Ama ne hikmetse Kürtler de bugüne dek bir türlü birlik kuramıyorlar.
Altıncısı, Kürt sorununun çözümü, Kürtlerin mağduriyeti temeli üzerinden ve hamaset edebiyatlarıyla değil, Kürtlerin tüm demokratik ve meşru taleplerini içeren yeni yol ve yöntemlerle gerçekleşebilir. Bunun da “birlik” anlayışıyla olası olduğu yaşamla görülmüştür.
Bu anlamda Güney Kürdistan’a büyük görevler düşmektedir. Ne yazık ki Güney Kürdistan’da halen Türkiye ve İran’ın etkisi büyük ölçüde devam etmektedir. Kuşkusuz bu etkinin nedenlerini de “anlamak” gerekir.
Özetle, Ortadoğu’da hengame tüm şiddetiyle devam ediyor. Türkiye bugüne kadar savunduğu tezlerin hepsinden hemen hemen vazgeçmek zorunda kalmıştır. “Göçmenler” Suriye’ye döndüklerinde o ülkenin sosyal-politik konumu nasıl bir hal alacaktır siz düşünün. Esad rejimi ve onunla ilişkide olan ülkeler reel durumun yarattığı sorunların altından nasıl kalkacaklardır? Kürtlerin elde ettikleri insani, ekonomik ve politik kazanımlar nasıl bir konum alacak. Ortada bu sorulara benzer sayısız problemler var ve hepsi de “çözüm” bekleyecektir. Kuşkusuz cevabı yaşamım kendisi verecek! Çok yünlü denklem Ortadoğu’yu esir almıştır. Büyük kargaşa yaşanıyor. Bütün dünya gözlerini Ortadoğu ya dikmiş durumda. Kürt halkının da gözü ve kulağı “ulusal birliğinde.”