Gıda fiyatları yüksek. Halk ucuz gıdaya erişemiyor. Yoksulluk diz boyu. Halkın erişebildiği gıda sağlıksız; tükettiği gıda şifası olmuyor, hasta ediyor. Yoksulluğa açlık, açlığa hastalık yoldaşlık ediyor aralarından su sızmıyor.
Televizyon muhabirleri her gün sokakta, önüne gelene gıda fiyatlarını soruyor, hiçbir Allah’ın kulu “fiyatlar iyi” demiyor, diyemiyor. Medya ekonomi yorumcuları gıda fiyatlarının yüksekliğiyle yatıyor, yeni artışı ile uyanıp kalkıyor. Gazetelerin manşetlerini gıda enflasyonu süslüyor, fiyat artış rakamları sayfaları nakışlıyor. Gıdanın sağlıksızlığı, fiyatın yüksekliğinin yanında gündem bile olmuyor, olamıyor. Perdeleniyor. Sırra kadem basıyor! Durumun vahameti böyle iken hükümet nezdinde gıda enflasyonu gündem olmuyor. Çözüm için parmak oynatılmıyor.
Hoyratça kullanılsa da toprak var, su var helva yapılmıyor. Üretim bir türlü öncelenmiyor.
Bu nedenle küçük ve orta ölçekli çiftçilik yapan üreticiler mutsuz! Tüketici halk ise umutsuz ve endişeli!
Çiftçiler niye mutsuz?
Çünkü üretim maliyetleri yüksek, ürün satış fiyatları düşük! Yani çark, ürünü satın alan ile ürün üretimi için gerekli olan girdileri satan şirketlerden yana dönüyor, daha doğrusu döndürülüyor.
Nasıl?
Şöyle, üretim için gerekli olan; mazot, tohum, ilaç, gübre, su, elektrik, traktör pahalı ve her yılın üretim sezonunda fiyatları yeniden artıyor! Çiftçinin ürününü satın alanlar fiyatı düşük belirliyor. Bu üretim girdilerini üreten ve satanlar ile çiftçinin ürününü satın alanlar kimler? Şirketler! Devletin piyasayı regüle edecek derman için bir tek kurumu yok. Olan kurumlar da şirketler lehine fiyatı düşük belirliyor veya piyasayı üretici ve tüketici yararına düzenleyecek biçimde çalışmıyor, çalıştırılmıyor.
Kırılası çark böyle döndüğü/döndürüldüğü için çiftçiler kazanamıyor. Zarar ettiği için ü-re-te-mi-yor! Topraklar boş kalıyor. Mutsuz!
Peki, tüketiciler neden umutsuz ve endişeli?
Çiftçinin ürettiği ürünleri satın alanlar, tüccar ve sanayici, yani şirketler! Şirketler çiftçiden ürünü ucuz alıyor. Pahalı satıyor. Bu sistem aracıların kazanmasına endeksli. Üstelik tüketicilerin pahalılıktan dolayı zar-zor eriştiği gıdalar sağlıksız. Ürün üretim süreci/tarzı bizimde içinde yaşadığımız gezegeni tahrip edilmesi de cabası.
Gıda tedarik zinciri
Gıda tedarik zinciri çok uzun ve çok fazla duraklı. Başka bir deyişle, yaş meyve-sebze üretildikten sonra zincirin son halkası olan tüketiciye gelene kadar birçok yere uğramak zorunda. Velhasıl kelam, tarla ile mutfak arasındaki mesafe çok uzun, sarp, kayalık ve dolambaçlı.
Ara duraklar neler?
Üretici> hal dışı tüccarlar> toptancı halinde faaliyet gösteren komisyoncu> tüccarlar> sevkiyatçılar> perakendeciler> son halka, nihai satın alıcı tüketici halk.
Görüldüğü üzere çiftçinin ürettiği ürün tüketici halkın filesine-pazar çantasına gelene kadar pek çok durağa uğraması gerekiyor. Bu durakların her birine uğramadan ürünün tüketiciye erişmesi yasal olarak da mümkün değil. Aracılık sistemi böyle tesis edilmiş durumda. Durakların kaldırılması, üreticinin tüketiciyle doğrudan buluşabilmesi için yasal düzenlemeye ihtiyaç var. Meclisin ellerinden öper bir durum mevcut. Ancak bu durumu gündem yapacak ne bir siyasi hamle var ne boş atışlı gündemlerden sıra geliyor. Gıda fiyatları yüksek diye bol miktarda konuşan yorumcular… Arada gıda enflasyonunu araya sıkıştıran siyasiler… Gazetelerde arzı endam eden manşetler… Ve şikâyet edip duran, tüketiciye kulağını kapatmış, aldırmayan bir iktidar ile birlikte cümbür cemaat gıda enflasyonuna peşrev çeken yalancı pehlivanlar gıda minderinde birbirlerine el ense çekiyor. Bu bulanık havada şirketler sileceklerini çalıştırarak yol alıyor, gıda fiyatlarında fren yerine gaz pedalına basmaya devam ediyor.
Aracılı ve kimyasalsız üretim modelinden çıkmanın yanı sıra yerelde üretip yerelde tüketecek düzeneklere muhtaçlık var. Bunu yapacak ne hükümet ne dilendiren muhalefet var, ara ki bulasın. Aracılık sistemi sürüyor, sürdürülüyor.
Aracılık sistemi sakıncalı mı, sakıncası ne?
İlk evvela bu sistem üreticiyi aracıya bağımlı kılıyor.
Pazarlama kanalları, yani zincirin uzamasına neden oluyor.
Zincirin her halkasında eklenen aracı kârı, devletin aldığı vergi ve hallerde belediyeler tarafından alınan rüsum ürünün fiyatını artırıyor.
Bu nedenle tarlada 5 lira olan çiftçi soğanı, aracı kârından sonra pazarda manavda halka 25 liraya satılıyor. Bu sistemde üretici ile tüketici karnını doyurma derdine düşerken, şirketlerin kasaları ile banka cüzdanları şişiyor.
Gıda fiyatlarının alıp başını gitmesine nedenleri özetle bunlar. İktidarın “Fırsatçılık yapılıyor, fırsatçılara aman vermeyeceğiz!” sözleri sistem değiş(tiril)mediği sürece havada kalmaya mahkûm. Eğri ok hedefi vurmaz ki!
Mesele bu eldeki şirketler lehine işletilen eğri ok sistemin değiştirilmesinde. Yani üreticiyi ve tüketiciyi memnun edecek koşulların sağlanması ve aracılık çarkının kırılmasından geçiyor.
Çözüm / Öneri
*Cumhuriyetin ilk yıllarında kurulan ve Türkiye tarımının ve ekonomisinin omurgasını oluşturan KİT’ler ve KİK’ler devlet tarafından yeniden kurulmalı. Kurulan bu KİT’ler ve KİK’lerin mülkiyeti devlette olmak kaydıyla yönetimi, demokratik yapılara kavuşturulmuş olan çiftçi kooperatiflerine devredilmeli.
*Ürünlerin sağlıklı olması, kalıntısız olması için kimyasalsız üretim modeline geçilmeli. Kimyasalsız üretime geçene kadar kalıntı konusunda devlet denetleme görevini layıkıyla yapmalı,
*Türkiye tarımına yönelik politikaların belirleme süreçlerinde çiftçilerin sözlerini kuracakları, kararlarda doğrudan yer alacakları örgütsel mekanizmalar oluşturulmalı,
*Demokratik üretici ve tüketici kooperatifleri kurulmasına yasal olanak ve destek verilerek, tedarik zinciri aracısız hale getirilmeli, yerelleştirilmelidir!