FAO, 2018 yılında 53 ülkede 113 milyonu aşkın kişinin açlık çektiğini açıkladı. Küresel ısınma, kapitalist yağma ile birlikte dünyada yaşanan susuzluk, savaşlar ve bununla beraber hızla büyüyen gıda krizi insanlığın kapısında
Birleşmiş Milletler Tarım ve Gıda Örgütü (FAO), son üç yıldır beslenme sıkıntısı yaşayan 50 dolayındaki ülkenin durumuna ilişkin rapor yayımladı. Yayımlanan yeni rapora göre 2018 yılında 53 ülkede 113 milyonu aşkın kişi “Ağır bir beslenme güvensizliği” içerisinde, açlık sınırında yaşadı. Yemen, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Afganistan, Etiyopya, Suriye, Sudan, Güney Sudan ve Nijerya’nın kuzey kısmı, beslenme krizinin en ağır olduğu sekiz ülke olarak sıralandı. Afrika ülkeleri orantısız bir şekilde krizden etkilenirken, bu bölgede 72 milyona yakın kişinin açlık çektiği belirtildi. 2018 yılında çatışmalar beslenme güvensizliğinin temel nedeni olarak belirlendi. 74 milyon dolayında kişi, diğer bir ifadeyle toplam açlık çekenlerin üçte ikisi, savaş halindeki 21 ülke veya bölge açlıkla karşı karşıya kaldı. Söz konusu bu ülkelerde ilgili nüfusun yüzde 80’inin tarıma bağlı olduğuna dikkat çekildi.
Gıda krizi kimin krizi?
Kapitalizm tarımı insanlar için zorunlu ihtiyaçların karşılandığı bir üretim sürecinden çıkararak kapitalist sektör haline getirmesiyle birlikte dünyada gıda krizi her geçen gün artmaya devam ediyor. Tarım üretiminin bir geçim kaynağı olmaktan çıkararak sermayenin birikim alanı haline getirilmiş olması doğal yaşamda da geri dönülmez gedikler açmış durumda. Günümüzde bir yatırım alanı olarak görülen tarım ve hayvancılık, son dönemlerde büyük patronların gözde yatırım aracına dönüştü. Temel gıda ihtiyaçlarını sermaye birikim aracı haline getiren kapitalizm, aynı zamanda yaşamsal olan su, enerji ve havayı da ticarileştirerek insanları açlığa mahkum ederek sistemin birer kölesi haline getirmeyi neredeyse başardı.
Türkiye’de tarım şirketlere
Son yıllarda dünyanın dört bir yanında yaşanan kuraklıkla beraber buğday ve tahıl üretiminin büyük oranda düşmesi ise yeni gıda krizlerinin habercisi. Gıda krizinin can yakıcı biçimde yaşandığı dönemde sermaye için tarım arazilerini akıllı yatırım olarak öneriliyor olması, parası olmayanın aç ve susuz kalmasına neden olurken gıda fiyatları katlanarak artacak. Sermayenin, “Gıda fiyatları artarsa hepimiz aç kalacağız” söylemleriyle beraber dünyanın birçok bölgesinde verimli tarım arazileri sermayenin elinde toplanmaya başlandı. Bu söylemi kendisine düstur edinen AKP hükümeti de Türkiye’de tarım arazilerinin toplulaştırılması yoluyla tarım üretimlerini hızla şirketlere devrini hedeflerken yine aynı bağlamda şirketler için Sudan’da büyük tarım arazileri kiralandı.
Türkiye’de sermayenin özel ilgisi!
Koç Grubu, Urfa’da “GAP’ın en büyük tarım ve besicilik işletmesi” olarak adlandırılan işletmeyi kurdu ve Denizli Acıpayam’daki Devlet Üretme Çiftliği’ni kiraladı. Doğan Holding, Kelkit’te açtığı hayvan besi çiftliğiyle AB tarafından “Doğu Anadolu’nun en büyük hayvan besi çiftliği” ünvanı verilerek ödüllendirildi. Cıngıllıoğlu Holding, Niğde’nin Bor ilçesinde 22 milyon dolarlık yatırımla, organik tarım yapmaya başladı. Özaltın Holding, 120 dönümlük bir sera kurdu. Sel Group, Aydın Sultanhisar’da 8 milyon euro yatırımla 65 dönümlük sera kurdu. Gürmen Giyim’in sahibi ve Ramsey’in ortağı Hüseyin Doğan, Aydın Sultanhisar’da 148 dönümlük sera kurdu. Tahincioğlu, Salihli’de meyve bahçeleri kurdu. TOBB(Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği) Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu Turgutlu’da jeotermal seracılığına başladı. SÜTAŞ ise Bingöl’de yeni bir süt entegre tesisi kurmak için adım attı.
EKOLOJİ SERVİSİ