KCK Eş Başkanı Besê Hozat geçtiğimiz gün Medya TV’ye konuştu ve adı olmayan sürecin adını açıkladı; Abdullah Öcalan “adı olmayan sürecin” adını koymuştu: “Demokratik dönüşüm, değişim süreci.”
KCK’nin İmralı’dan aldığı mektubun özeti buydu.
Şu anda Türkiye’de “demokratik dönüşüm ve değişim süreci” mi var? Türkiye Cumhuriyeti savcısının HDK’li dört bin küsur insan hakkında hazırladığı iddiaya bakan ortada böyle bir süreçten eser bile olmadığını kolayca anlar. O halde şimdi de “adı olan, ama kendisi olmayan” bir süreçten söz ediyoruz. Bu süreç doğmadı, ama doğmak üzere. Sayın Öcalan hazırlamakta olduğu çağrıyı yaptığı gün “demokratik dönüşüm ve değişim süreci” başlamış olacak. PKK sözcülerinin “bir çağrıyla tüm sorunlar bir günde çözülmez” uyarılarını ben böyle yorumluyorum. Formül “çağrı+mücadele=demokratik dönüşüm.”…
Süreç nedir? En iyisi Türk Dil Kurumu sözlüğüne başvuralım: “Süreç kelimesi, aralarında birlik olan ya da belli bir düzen olan veya zaman içinde tekrarlanan, gelişen, ilerleyen, vetire, olay ve hareketler dizisi, proses anlamına gelir. Süreç kelimesi dilimizde farklı cümleler içinde kullanılıyor. Bu kelime, cümle içinde kullanıldığı şekline göre farklı anlamlar kazanıyor. Fakat genellikle bu sözcük belli bir zaman diliminde gelişen durumları anlatmak için kullanılıyor.”
İmralı’dan yapılacak olan çağrıyı, Mezopotamya’da bir Kürt köylüsünün avucundaki “buğday tanesine” benzetirsek, Öcalan bu buğday tanesini Türkiye, dört parça Kürdistan ve tüm Ortadoğu toprağına atacak ve ondan sonra bu buğday tanesi önce filizlenecek, sonra başak haline gelecek ve sonunda un olup, ekmeğe dönüşecek. Bunun adı “buğday tanesinin ekmeğe dönüşme sürecidir.”
Toprağa düşen ilk buğday tanesi tek bir çiftçinin elinden çıkmıştır, ardından başlayan bu sürece önce toprağın içindeki su ve mineraller dahil olmuş, ardından işin içine mevsim şartları girmiş, ilk filiz toprağı delip gün ışığına çıkınca buğdayın geleceği yağmurun hayat verici mi, yoksa dolu, kırağı, sel mi olacağı, çekirge sürülerinin saldırısına mı uğrayacağı, yoksa parlak ve sımsıcak güneşle mi olgunlaşacağı gibi faktörler tarafından belirlenmiş, bütün bunlara inat ve bunlar sayesinde buğday filizi başağa dönüştüğünde ekmek olana kadar onu toprağa atan köylünün emeğine, hünerine muhtaç olmuş, derken değirmen ustası ve fırıncı devreye girmiş, o buğday tanesi evlerde ekmek olmuş. Görüyorsunuz; “süreç” kelimesi beş harften oluşurken, onun ilk başlangıç noktasıyla son haline dönüşmesi pek çok objektif ve sübjektif faktör tarafından belirlenmiş.
Burada bir tek buğday tanesinden buğday başağının oluşup ekmeğe dönüşme sürecinin ne kadar karmaşık bir süreç olduğunu gördük. O halde “demokratik dönüşüm ve değişim sürecini” başlatacak olan Öcalan’ın beklediğimiz çağrısının nasıl bir süreçten geçeceğini tahmin edebiliriz. Çağrı, şu anda AKP-MHP’nin iktidarda olduğu bir anda, devlet bürokrasisinin çöktüğü, yozlaştığı şartlarda, ekonomik krizin, hukuksuzluğun, tutuklamaların yapıldığı ve savaşın sürdüğü bir ortamda yapılacak. “Demokratik dönüşüm ve değişim süreci”, bu sürece tüm güçleriyle destek verenlerle, bu sürecin düşmanı olanlar ve kendini dönüştürmeye ve değiştirmeye hazır olanlarla, var olan düzeni, statükoyu, vurgun imkanlarını, savaş rantını korumak isteyenler arasındaki mücadelenin bin bir çıkmazla dolu labirentinde kendine çıkış yolu bulacak.
PKK sözcülerinin yaptığı tüm açıklamalar, Öcalan tarafından yapılacak olan çağrıyı tüm Kürt özgürlük hareketinin ve Kürt halkının destekleyeceğini artık kesinleştirmiş bulunuyor. Kesin olmayan ise şu son dönemde savaşı tırmandıran, Rojava’yı bombalayan, gazetecileri öldüren, HDK üye ve sempatizanlarını binler halinde tasfiyeye yeltenen, DEM Parti ve CHP belediyelerini gaspeden, burada bile duramayıp, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayına ve TÜSİAD’a kadar önüne gelene saldıran AKP iktidarının ve Erdoğan’ın “ne yapmak istediğidir.”
Kiminin aklına “böyle bir ortamda demokratikleşme çağrısı mı yapılır?” sorusu doğal olarak gelecektir. Onlara verilecek cevap şudur: “Tam da böyle bir cinnet ortamında herkese, devlete, topluma, savaş halinde bulunan tüm güçlere, yani hepimize kendinizi demokratikleşme sürecinde dönüştürün ve değiştirin çağrısının zamanıdır, çünkü dönüşmez ve değişmezseniz, bu defa kapınızda bekleyen hegemon güçler sizi dönüştürecek ve değiştirecektir. Nasıl dönüşeceğinizi ve değişeceğinizi, Osmanlı tarihine bakarak tahmin edebilirsiniz.”
Kürt tarafının tarihi kendini her yeni aşamada yenileme, dönüştürme ve değiştirme tarihidir. Kürt halkının tarihinde değişmeyen tek şey değişimdir. Sadece Kürdistan kadınının dününe ve bugününe bakan bu gerçeği anlar. Değişmeyen Türk devlet düzenidir. Ve onu kendini yenileyenler, yeniden yapılandıranlar değiştirecek.
Haşaratla savaşmadan buğday tanesi ekmeğe dönüşmez, mücadele etmeden İmralı’dan yapılan “çağrı” bir günde “demokratik dönüşüm ve değişime” evrilmez. Ekmeği öpüp başına koyan Kürt halkı, çağrıya “serçevan” diyecek, onu da öpüp başına koyacak, sonra çağrının başlattığı süreci başarıya ulaştırmak için mücadele edecek, günü gelip, demokratik dönüşüm ve değişim sürecinin geriye dönüşsüz aşamasında, kendi elleriyle silahları toprağa gömecek ve o topraktan yaşanası bir Türkiye, Kürdistan ve Ortadoğu yeşerecek.
Bu yazı gömülen silahın yeşerip berekete dönüşme sürecini anlatmıştır.